Murat Sabuncu

22 Temmuz 2013

'Suriye konusunda ne kadar sabrederiz?'

Başbakan’ın burada altını çizdiği nokta… Suriye konusunda ABD ile görüş farklılıklarının derinleşmesinin ardından… Mısır’da da “darbeye darbe denilmemesi” ve “yakın müttefik” ile bölge konularında yaşadığı anlaşmazlık...

AK Parti İstanbul İl Teşkilatı’nın geleneksel iftar yemeği…

Bir gazeteci olarak her yıl izlerim.

Yeşilköy’de Dünya Ticaret Merkezi’nde kapalı salonda yaparlardı önceki yıllarda, bu yıl açık havaya Haliç’e almışlar.

Kalabalıktı…

400 masa vardı..

Her masada 10 kişi..

İş dünyasından, medyadan, sanatçılardan katılım oldu.

İlk gözüme çarpanlar…

Gezi Parkı protestoları sırasında Başbakan’ın üstü kapalı eleştirilerine hedef olmuş Doğuş Grubu’nun patronu Ferit Şahenk oradaydı.

Üçüncü havalimanı ihalesini ortaklarıyla kazanan, geçen hafta TMSF’den yine ortaklarıyla Akşam ve SKYTürk 360’ı satın alan Limak Holding’in sahibi Nihat Özdemir de…

Doğan Grubu’ndan Mehmet Ali Yalçındağ, Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demirören, Ahmet Nazif Zorlu, Saadettin Saran, Taraf Gazetesi’nin patronu Başar Arslan, Zeynel Abidin Erdem…

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan eşiyle birlikte iftara 15 dakika kala geldi.

İftardan sonra da, partinin il başkanı Aziz Babuşcu’nun açılışının ardından bir konuşma yaptı.  

Kritik konularda durduğu noktayı anlattı.

Gerçekten sıkıntılı günler…

Sınırın hemen ötesinde, Nusra ile PYD’nin günlerdir süren özellikle son iki gündür Tel Abyad’da şiddetlenen çatışması…

PYD’nin sınırın hemen öte yanında ele geçirdiği yerlerde bayrak çekmesiyle ilgili, ülke içinde rahatsız olduklarını söyleyenlerin sayısında artış…

Suriye tarafından açılan ateşle Ceylanpınar’da yaşanan ölümler.

Türkiye’nin angajman kuralları dahilinde verdiği karşılık.

Komutanların sınırda yaptığı teftişler.

Başbakan konuşmasının başlarında bölgedeki gelişmelerle ilgili şunları söyledi:

“Türkiye artık gündemi belirlenen bir ülke değil, gündem belirleyen bir ülke oldu. ‘Sizin Mısır’da Suriye’de ne işiniz var’ diyorlar. O zaman sorarlar, senin on binlerce kilometreden gelip Irak’ta ne işin vardı? Ben sınır komşumla ilgili herhangi bir düşünce beyanında bulunmayacağım ama on binlerce kilometre öteden gelecekler ve bizim de huzurumuzu bozacaklar. Yani bütün bunları eğer iyi değerlendirirsek Türkiye'nin bulunduğu konumu daha iyi anlamak mümkündür ve onun için güçlenmeye ihtiyacımız var. Onun için de güçleniyoruz, daha iyi olacağız. Suriye’deki gelişmeler ülkemizde de ölümlere yol açtı. Buna sabrettik, sabrediyoruz. Ama buna daha ne kadar sabrederiz bunu burada sizinle paylaşmayayım.”

Başbakan’ın burada altını çizdiği nokta… Suriye konusunda ABD ile görüş farklılıklarının derinleşmesinin ardından… Mısır’da da “darbeye darbe denilmemesi” ve “yakın müttefik” ile bölge konularında yaşadığı anlaşmazlık ertesi “on bin kilometre öteden gelip” eleştirisi…

Tabi PYD’ye de “müdahale ederiz” iması…Ancak böylesi bir müdahalenin içerideki barış arayışlarını da sonlandırabileceğinin farkında Başbakan…

İftar davetine gitmeden önce BDP heyetinin İmralı’dan Öcalan’dan getirdiği mesajlar düşüyor ajanslara. Öcalan barış sürecinin Ortadoğu’daki gelişmeler de dikkate alınarak hızlanması gerektiğini, eylül başında üçüncü aşamaya geçilmesini umduğu mesajını yolluyor.

Başbakan bu konuda şunları söylüyor:

“Akil insanlar çalışmalarını bitirip bize teslim ettiler. Oradan gelen önerileri de dikkate alarak çalışıyoruz. İnanın şu güzel ülkemizde çözemeyeceğimiz, bizi karamsarlığa sevk edecek hiçbir sorunumuz bulunmuyor. Bu ülkede 36 etnik unsur bin yıllardır bir arada yaşıyor ve ebediyen de yaşayacaklar. Bizim bunu başaracak gücümüz de, irademiz de, gücümüz de mevcut. Şiddetin hiçbir kesime getireceği fayda yoktur ve olmayacak. Kardeşlerim, eğer yumruklar sıkılıysa tokalaşma olmaz. Şiddet her türlü anlaşmanın, uzlaşmanın önünü kapar. Her türlü meseleyi anayasa, yasalar çerçevesinde ele alacağız. Anayasanın, yasaların yetersiz kaldığı noktada demokrasiyi güçlendirecek yasalar yapacağız.”

Başbakan iftardaki konuşmasında;

“Üsküdar’da gittiği parkta oradakilerle yaptığı konuşmayı anlatıp; gençliğinin geçtiği Gezi Parkı’na gidebileceğinden”…

Ve güncel tartışma konusu “çoğunluk-azınlık” konusundan da bahsetti:

"Çoğunluk olmak azınlığı yok saymak anlamına gelmez. Kimseye de bu hakkı vermez. Çoğunluk azınlığa tahakkümde bulunamaz ancak azınlık da ellerindeki medya gücüyle, sermaye gücüyle, uluslararası güçle çoğunluğa tahakküm etmeye teşebbüs edemez. Eğer buna müsaade ederseniz çoğunluğa saygısızlık etmiş olursunuz”…

Ama ben en çok Suriye ve “sabır” üzerine ettiği cümlelere takıldım…