Murat Sabuncu

04 Mart 2019

Sivrisinek file karşı ya da kovamazsın kardeşimi, dokunma Füsun Hoca'ya

"Bizim ülkemizde Kürdistan diye bir bölge var mı? Niye 'beka meselesi' dediğimizi anlıyor musunuz? İstiyorsanız Kuzey Irak'ta Kürdistan var, yallah oraya gidin. Biz, size bu toprakları böldürtmeyeceğiz...”

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan böyle konuştu birkaç gün önce. Güvendiği, halkın "unutkanlığı" ve tamamen ele geçirdiği medyanın, her zamanki gibi bunu sadece iktidarın istediği şekilde yansıtacağını bilmesiydi. Oysa Erdoğan, birkaç yıl önce "Kürdistan" demiş bu tarif üzerine "bölücü" eleştirilerine muhatap olmuş, o da bunu söyleyenleri "tarih bilmemek”le itham etmişti. O gün Erdoğan'a yasak olmayan bugün "kovulma" nedeni. 

Şimdi unutanlara bir hatırlatalım. 2013 yılında Erdoğan önce Diyarbakır'da “Kürdistan” deyip arkasından gelen eleştirilere Meclis'teki grup toplantısında şöyle yanıt vermişti:  

"Bize bölücü diyorlar. Peki Mustafa Kemal'de mi bölücüydü? Bütün Meclis mebusları da mı bölücüydü? Kürt damadımız var diyen Alpaslan Türkeş de mi bölücüydü? Deve kuşu kafasını kuma gömer, dünya karanlık ve küçük der. Kimse kusura bakmasın. Biz barış ve işbirliği temelli, güvenlik temelli tüm dünya ülkeleriyle hiç tereddüt etmeden irtibat kurarız. Yüzlerce, binlerce,  milyonlarca kahraman yazmıştır bu tarihi. Bu millet köksüz değildir. Reddi miras yapacak, ecdadını unutacak bir millet değildir. Çok uzağa gitmeye gerek yok. 90 yıl öncesine gidin, MHP'nin yöneticileri şurada Meclis kütüphanesinde gitsinler ilk Meclis zabıtlarını okusunlar. Okuma hakları var. Bugün MHP ve CHP neye karşı çıkıyorsa ilk Meclis zabıtlarında o karşı çıktıkları şeyleri görecekler. Gazi Mustafa Kemal'in nutuklarında görecekler. Kürt, Gürcü, Arap, Laz kelimelerini, Kürdistan kelimesini o Meclis zabıtlarında görecekler. Anasırı İslam kavramını o zabıtlarda görecekler. Kendi tarihini bilmeyen, cehalet ve karanlıktan başka hiçbir şey söylemez. Osmanlı’ya gittikleri zaman Doğu'nun Kürdistan, Karadeniz'in Lazistan eyaleti olduğunu görecekler. Bunları görmezden gelemezsiniz."

Dün/bugün ben söylerim/yaparım "milletim affetsin der giderim", başkası yaparsa/söylerse suçlarım, hedef gösteririm, kovarım, hapse atarım tarzı siyaset. Son yıllarda ne çok örneğini yaşadık. 

Bir dönem ittifak yaptıkları, devleti ortak yönettikleri Gülenciler'den kendilerini ve arkadaşlarını sıyırıp, "düşman gördüğü" pek çok ismi bu itham/iftirayla hapislere doldurmadılar mı? 

Milyarlarca dolar doğrudan yatırım aldıkları, her geçen gün artırdıkları borçları çevirmek için kapıyı çaldıkları/çalmaya devam ettikleri Batı'yı, kendi yönetimsel hataları yüzünden krize soktukları ekonomik krizin mimarı ilan etmediler mi? 

Tarımsal üretimi bitirip, fiyatlar artınca pahalılığı engelleyecekleri ilizyonuyla çadır önünde sıra oluşturup bunu bile “bereket” diye anlatmaya kalkmadılar mı? 

Merkez Bankası'nın her yıl nisan ayında Hazine'ye aktardığı kârı seçim öncesi kullanmak için ocakta  tahsil etmediler mi? 

ABD ile Rusya arasında sıkışıp kaldıkları Suriye bataklığından çıkmaya çalıştıkça hangi ülkeye ne taviz vereceklerini şaşırıp (S-400 de alalım, Patriot da), dolaylı da olsa Esad ile bile yeniden yan yana gelmediler mi? 

Bir zamanlar "ötekileştirme" mağduru olduklarını yaşayıp/söyleyip, seçimlere giderken, hem de Erdoğan'ın şahsi Twitter hesabından MHP ile yaptıkları ittifakın dışında kalanları hedefe koymadılar mı? 

Örnekler çoğaltılabilir. Ama sadece iktidar mıdır sorumlu? Akademiden medyaya, yargıdan sanat dünyasına susanların, "bir dakika; düşünceyi ifade özgürlüğünü kullanan, barış isteyen arkadaşıma, kardeşime dokunma" demeyenlerin/ diyemeyenlerin vebali yok mudur? Çok mu zordur eleştirmek, yan yana durmak, doğruları söylemek? 


Bu satırları yazarken Cumhuriyet davasındaki gazetecilere/avukatlara tek paragraflık kararla yeniden cezaevi yolunu açan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi'nin Prof. Dr. Füsun Üstel için verdiği karar geldi. Barış isteyen akademisyenlerden Üstel bu kararla ne yazık ki özgürlüğünü kaybedebilecek. Yazdığı makalelerle dünyanın saygın bilim dergilerinde yer alan Füsun Üstel'in durumu, bakalım uluslararası camiaya nasıl anlatılacak? 

Şimdi gelelim başlığa. Eminim çoğunuz "sivrisinek file karşı" diye okuyunca Sebestian Castellio'yu ve Calvin'i hatırladı. Son günlerde devletin tüm gücünü elinde bulunduran iktidarın açıklamaları, aklıma bu metaforu getirdi. Tarih yazılırken "haksızlığa itiraz ettiniz mi" bu da not düşülecek. Ben kayıt düşmek istiyorum: Kardeşime, dostuma, hocama, barış isteyene dokunma. Memleketimin insanını ötekileştirme, "bu topraklardan gidin" deme.