Henüz bir yıllık Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi tartışılıyor. İktidar mensupları bile bu tartışmanın içinde…CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ‘yeni bir referandum’ önerirken MHP Lideri Devlet Bahçeli önce bu konuda fikir beyan edenlere önce ağır sözlerle yüklenip sonra AKP içinden bu konuda konuşanlara ‘kamuoyu-medya önünde bunu yapmayın’ çağrısı yapıyor. 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün deyimiyle bu ‘Türk tipi başkanlık sisteminin’ bir yılın sonunda her yerinden sorun yaratan bir sisteme döneceği başından belliydi. En basit tarifiyle ‘denge ve denetleme’ ortadan kaldırılıyor, kuvvetler ayrılığı tarih oluyor, tüm sistem ‘tek elden yönetilecek’ şekilde dizayn ediliyordu. Ama medya ele geçirildiği akademisyenler susturulduğu için o günlerde bu kritik değişiklik yeterince tartışılamadı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın elinde kartonlarla çıktığı yayınlarda bu sistemin ülkeyi nasıl ‘uçuracağı’ grafiklerle uzun uzun anlatıldı. 6 Mayıs 2018’deki AKP İstanbul İl Kongresi’nde Erdoğan şöyle konuşmuştu:
‘Bu yeni sistemde istikrar kalıcı hale gelecek. Hızlı karar, gecikmeyen icraat ve etkili yönetimle özellikle ekonomimiz büyük ivme kazanacak.’
Geçen sürede ekonomi ivme kazanmak bir yana büyük bir krize sürüklendi. DW’nin haber analizinde de belirtildiği gibi bir yıl içinde dolar kuru 4.73’ten 5.77’ye, enflasyon 12.15’ten yüzde 18'e ( temmuz 15.85), işsizlik 10.1'den 14.1'e, bütçe açığı 2.7 milyar TL’den 12.1 milyar TL’ye yükseldi.
CHP milletvekili İbrahim Kaboğlu’nun çalışmasına göre yeni sistem ülkeyi cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle yönetilen bir hale getirdi. Bir yılda 600 civarında kanun çıkarken 1900’e yakın Cumhurbaşkanlığı kararnamesi yayınlandı. Her ne kadar bu durumu AKP Grup Başkanvekili Cahit Özkan ‘sisteme yeni geçildiği için Cumhurbaşkanlığı sisteminin kendi idare teşkilatıyla ilgili düzenlemelere ihtiyaç var’ şeklinde açıklamaya çalışsa da durum bu kadar basit değil. (Kaynak BBC Tükçe).. Erdoğan’ın gruplar halinde partisinin milletvekilleriyle yaptığı her toplantıda konunun mutlaka ‘sistem tartışması/sorgulaması’na gelmesi AKP Sözcüsü Ömer Çelik’in sonbaharda Kızılcahamam’da yapılacak toplantılarında bu konunun da gündeme alınabileceğini ima etmesi sistem krizinin iktidar içinde de büyük bir kırılma yarattığının göstergeleri.
‘Sistem tartışmaları’ başlığının içine açarsak; en basit şekilde beklenenin ‘Erdoğan’ın yetkilerini bölüştüğü, liyakata önem verilen, başta yargı siyasetten ayrıştırılması gereken tüm kurumların bağımsızlığının sağlandığı bir yapı… Peki bu yapının kurulacağına dair bir işaret var mı?
Yanıtını Cumartesi sabaha karşı bizzat Erdoğan verdi. ‘Bağımsız’ Merkez Bankası Başkanı’nı görevinin bitmesine 10 ay kala görevden aldı. Sebebini de ‘istediği faiz kararının alınmaması olarak’ gösterdi. Aynı gün iktidara yakın SETA’nın gazetecileri fişleyen raporu yayınlandı. Bu iki gelişmeyi beraber yorumlamak gerekiyor. Tek adamlığı pekiştirmek yolunda sonuçlarını artık düşünmeden adım atan Erdoğan… Bir yandan da sayıları bir elin parmaklarını geçmeyen bağımsız kalmaya çalışan medya kuruluşlarında görev yapan gazetecilerin hedefe konması..
Bunun üzerine bir de Erdoğan’ın ‘unutulup gidecekler-başarılı olamayacaklar’ diye daha birkaç gün önce küçümsediği Babacan hareketinin bugün resmen yola çıkmasını eklerseniz…Sistemin demokratik ayarı yerine ‘sistemin daha da sıkılaştığı’ bir döneme girileceğini öngörmek gerekir.
Ali Babacan’ın partiden istifası sırasında yaptığı yazılı açıklamada iki bölüm var ki ‘Erdoğan’ın yarattığı sisteme yanıt niteliğinde:
‘İnanıyorum ki, karşı karşıya olduğumuz sorunların çözümü, ancak, temsil gücü yüksek ve geniş bir kadro çalışmasıyla mümkün olacaktır. Beraberce çalışmak ve ortak aklı hedeflemek zorundayız. Çalışmalarımızın bağımsız ve özgür bir şekilde yapılması büyük önem taşımaktadır. Her konuda beyaz sayfalarla işe başmak gerekmektedir.’
Babacan’ın ‘ortak akla’ vurgu yapması kritik önemde. Bir diğer kritik nokta ise ‘AKP’nin-Erdoğan’ın artık gençleri yakalayamadığı’ tespiti:
‘Son yıllarda ise pek çok alanda yapılan uygulamalar ile inandığım ilke, değer ve fikirler arasında derin farklılıklar oluştu. Aklen ve kalben bir ayrışma yaşadım.
Aynı süreçte Türkiye yeni sınamalarla karşı karşıya kaldı. Dünya hızla değişti. Ülkemizde ise parlak bir gelecek vaat eden, bambaşka beklentileri olan, dinamik, yeni nesillerimiz var artık.
İçinde bulunduğumuz şartlarda, Türkiye için yepyeni bir gelecek vizyonuna ihtiyaç vardır. Ülkemiz için her alanda doğru analizler, yeniden düşünülmüş stratejiler, planlar, programlar gerekmektedir. Çok çeşitli kesimlerle yaptığımız istişareler de bunu teyit etmektedir.’
Yeni parti çalışmalarına toplumun geniş kesimleriyle beraber hazırlandığını da açıklayan Babacan’ın partisi AKP içinden istifalarla da büyüyebilir. Abdullah Gül’ün desteğiyle kamuoyunun siyaseten değişik kesimlerinden isimlerin de katılımıyla önümüzdeki günlerin en konuşulan partilerinden biri olacağı kesin..