Rosa Luxemburg, Marksizm'in en önemli isimlerinden. Genç yaşta Polonya'da Proleterya Partisi'nde başlayan mücadelesi Almanya'da katledilene kadar aralıksız sürdü. Marksist düşüncenin en önemli isimlerinden Clara Zetkin; The Communist International'da ölümü üzerine şu satırları yazdı:
"Cesur aklı sadece Marx'ın öğretisini bilmek ve ustanın doktrinini açıklamakla yetinmiyordu. Marx'ın ruhunun gerçek özüne uygun biçimde bağımsız araştırmalar yaptı ve yaratım faaliyetini sürdürdü.
Aynı zamanda savaş karşıtı ve anti-militarist bir kişiydi Luxemburg. Bu yüzden aktif üyesi olduğu Alman Sosyal Demokrat Partisi ile 1. Dünya Savaşı öncesi partinin savaş taraftarı tutumu nedeniyle yollarını ayırdı. Karl Liebknecht ile Spartakist Hareketi kurdu. Mücadelesi, fikirleri, defalarca hapse girmesine karşı dik duruşundan vazgeçmemesiyle çok önemli bir siyasi isimdi Rosa Luxemburg."
İlk gençliğimden itibaren yazdıklarını ve hakkında yazılanları ilgiyle okuduğum Luxemburg ile ilgili "Ben Rosa Luxemburg" adlı tiyatro galası daveti alınca memnuniyetle kabul ettim.
Sanatçı Jülide Kural yazmış, yönetmişti ve oynayacaktı. Kendisi ile konuştuğumda "mutlaka geleceğim" dedim. Caddebostan Kültür Merkezi'ne oyunun başlamasına yarım saat kala gittiğimde kapıda Sol Parti parti meclisi üyesi Alper Taş ile karşılaştım. Merkezin içindeki kitapçıda Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil Odabaşı ile selamlaştım. Oyunun oynanacağı salona geçtiğimde HDP milletvekilleri Filiz Kerestecioğlu, Meral Danış Beştaş, Ayşe Acar Başaran hemen önümdeki sırada oturuyorlardı. Bir ara salonda bir alkış koptu.
Bir gün önce hapisten çıkan Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı gelmişti. Her zamanki umut veren, güleç haliyle el sallıyordu. İkinci büyük alkış CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu için geldi. İsmini andığım kadınların mücadelesini düşündüm. Sol hareketten, Kürt siyasi hareketinden gelen; davalarla, hapisle karşı karşıya kalan ama demokrasi-barış mücadelesinden vazgeçmeyen kadınlar.
Oyunun başlamasına beş dakika kala salona aynı zamanda Jülide Kural'ın hayat arkadaşı, sadece oyunculuğuyla değil siyasi duruşuyla da saygın isim Kadir İnanır girdi. Yanında ise DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ve eşi Zeynep Hanım var idi. Belki de gecenin en sürpriz anlarından biriydi. Jülide Kural'ın birkaç yıl önce Selahattin Demirtaş'ın Devran kitabının okuma tiyatrosuna gitmiştim. Orada da Başak Demirtaş'tan Selvi Kılıçdaroğlu'na Dilek İmamoğlu'ndan Hüda Kaya'ya Pervin Buldan'dan Gülten Kaya'ya bir araya gelmişlerdi.
Bu kez muhafazakâr kesimin bir ismi Babacan bu oyun için, ülkenin solcularıyla beraber aynı salonda yer aldı, oyunu ayakta alkışladı, çıkışta yaklaşık bir saat resepsiyonda kalarak herkesle sohbet etti.
Galaya katılan kritik isimlerden biri de Muhammed Dervişoğlu'ydu. Öcalan ile yürütülen ‘çözüm süreci'nde aktif rol oynayan, önce MİT Müsteşar Yardımcısı sonra Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı görevi yapmış isim.
Aynı görüşte olmasak da bir arada olabilmek. Aynı ortamı paylaşıp, konuşabilmek. Muhafazakâr, solcu, Kürt Hareketi. Her biri gücü eline geçirenin diğerine yaptığı baskılarla acı yaşamış-hâlâ yaşayan kesimler.
Salona bir daha bakıyorum. Kardeş Türküler'den Feryal Öney, Ayhan Akkaya, Menderes Samancılar, Zihni Göktay, Mehmet Emin Ekmen, Eşber Yağmurdereli, Sezgin Tanrıkulu… Sanatla, siyasetle, hak savunusuyla geçen yıllar. Aklımda Rosa Luxemburg'tan bir cümle yine:
"Özgürlüğü sadece iktidar taraftarlarıyla…sadece parti üyeleriyle sınırlamak, özgürlük değildir. Özgürlük, her zaman farklı düşünenlerin özgürlüğüdür."
Memlekette bunu sağlamak mümkün mü? Keşke…
Murat Sabuncu kimdir?Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı. Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı. En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu. Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı. Çıktıktan sonra sekiz ay gazeteyi yönetti. T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor. Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan bir oğlu, Nuri isimli bir kedisi var. |