Şafak Sezer…
Oyuncu…
Bir gün Gezi’de…
Başka bir gün iktidarın dizinin dibinde…
Bakıyorsun sokakta devrimci sloganlar…
Sonra….
Kedi olmuş mırmırlanmalar…
Şimdi ona hem kızıp hem soruyorlar:
Olur mu böyle olur mu?
Delikanlı durduğu yerden döner mi?
O da diyor ki…
Bir insanı sevmek döneklikse seviyorum ve dönüyorum…
Sizi bilmem ama…
Ben onu dobra buluyorum….
Açıkça ilan ediyor durumunu…
Fotoğraf makinesi ve kameraların önünde eğiveriyor boynunu…
Peki ya Gezi sırasında “şafak”ı atan diğerleri…
Gençlerin arkasına saklanıp iki üç slogan da ben atayım deyip efelenenleri…
İşadamları, rektörler…
Size onlardan haberim var….
Bakın ne anlatıyor AK Partili üst düzey bir yönetici…
Duyun da öğrenin gerçekleri:
“Gezi olayları sırasında öne çıkan kimi vakıf üniversitelerinin kurucuları, bazı rektörler ve tanınmış işadamları-profesyoneller…
Aynı yönetici adını da vererek kamuoyunun yakından tanıdığı bir profesyoneli anlattı:
“Bakan arkadaşımıza ve iştigal alanı ile ilgili kuruma 'eğer söylediklerim yanlış anlaşıldıysa istifa edeyim, kurumuma zarar vermeyeyim' dedi. Onu da patronu yönlendirmiş.”
AK Partili yönetici bu konuyu şu cümleyle bitirdi:
“Kendi adıma bu gelenleri yadırgıyorum.”
Nedense ben hiç yadırgamıyorum…
Tabii ki iktidarın elindeki Damokles'in kılıcının farkındayım ama…
Zevahiri kurtarma çabasındakileri de tanıyorum…
Duruma göre şekil değiştirenleri…
Sorun ancak kendi başına geldiğinde celallenenleri…
Sadece üniversite ve iş dünyasında değil…
Medyada da…
Basın özgürlüğünü kendi kovulma miladında arayan da…
Çalışırken “telkine açık, etrafından kovulup gidenlere gözü kapalı olup” işi bitince esip savuran da…
Şafak Sezer…
Oyuncu…
Ama amatör oyuncu…
Gerçek profesyonel oyuncular…
En iyi filmi onlar çeviriyorlar…
Ve her dönem her iktidarda ayakta kalıyorlar…
Ayakta kalmak ya da ayakta olmak….
İkisinin arasındaki fark büyük tabii…
En önemlisi…
Filmin bitişi…