Türkiye kritik bir seçime giderken tarihinde ilk kez, aynı masada olmasa bile aynı amaçta yani demokrasiye dönüş için en sağdan en sola bir araya gelen partilere şahit oldu. Bir yanda 'Altılı Masa' olarak bilinen Millet İttifakı’ndaki partiler; sosyal demokrat CHP, milliyetçi İYİ Parti, muhafazakar DEVA, Saadet, Gelecek, merkez sağ Demokrat. Diğer yanda Kürt siyasi hareketinin en önemli temsilcisi HDP, sol-sosyalist partiler TİP, EMEP, EHP, TÖP yani Emek ve Özgürlük İttifakı. İlk ittifak içinden bir Cumhurbaşkanı adayı çıkardı. Kemal Kılıçdaroğlu. İkinci İttifak aday çıkarmama kararı alarak fiili olarak Kılıçdaroğlu’nun yanında duracağını belli etti. Birbirinden ayrı bu ittifakların, ittifaklar arasında, hatta ittifakların kendi içinde ideolojik, siyasi keskin görüş ayrılıkları var. Ama bu ayrılıklara rağmen partiler Türkiye’nin şu anda içinde bulunduğu otokratik yapıyı değiştirmek için bir arada duruyorlar. Önümüzdeki seçimlerde iktidar değişirse ve tekrar parlamenter sisteme dönülürse bu partilerin yeniden birbirleriyle rekabet ettiğini göreceğiz.
Emek ve Özgürlük İttifakı’nın bileşenlerinin aldığı karar çok önemli. Ama burada esas parantezin açılması gereken parti HDP. Ağırlıklı olarak Kürt seçmenin oy verdiği bu parti 2015’ten beri ancak özellikle son iki yıldır iktidarla pazarlık yaptığı ithamlarına uğramış bir parti. ‘Saray ile anlaştılar-anlaşıyorlar’ cümlelerine muhatap olmuş bir hareket.
Aralarında partinin eski eş başkanlarının da bulunduğu yüzlerce yöneticisi hapiste. Parti için kapatma davası mevcut eş başkanları dahil yüzlercesi için siyaset yasağı talebi var. Tüm bunlara rağmen sert bir dille muhalefet etmeye devam ettiler ve aday çıkarmayarak fiili olarak Kılıçdaroğlu’nu işaret ettiler. HDP, Kürt hareketi bu kararıyla tarihin doğru yerinde, demokrasinin yanında olduğunu bir kere daha gösterdi. 'Bir kere daha'nın en yakın geçmişi 2019 yerel seçimleri. İstanbul, Ankara, Adana gibi illerde aday çıkarmayarak Millet İttifakı’nın buralarda kazanmasının en büyük etkenlerinden biri oldular.
Bu süreçte iki önemli kilometre taşı vardı. Birincisi HDP’nin 27 Eylül 2021’de ilan ettiği tutum belgesi. Eş başkanlar Pervin Buldan ve Mithat Sancar tarafından açıklanan bu belgede en kritik yerlerden biri Kürt sorununun çözümü için Meclis’in adres gösterilmesiydi. Şöyle deniyordu:
"Meclis, diyalog ve çözüm zeminini kurarak, demokratik müzakere yöntemleriyle tüm toplum için geleceğin kazanılmasına önayak ve odak olmalıdır."
Bu söylem aynı günlerde "Kürt sorununun çözümünde muhatap HDP ve Meclis’tir" diyen Kılıçdaroğlu’nun söylemine de uygundu. AKP ile yürütülen çözüm sürecinde sadece İmralı ile görüşülen, yeterince şeffaf olamayan, Meclis’in dışlandığı yöntem hem çökmüş hem de etrafında oluşan spekülasyonlarla olumsuz sonuç vermişti. 2021 yılında ortaya konan tutum belgesinden bugüne HDP Meclis’i önceleyen tavrını sürdürdü. CHP de her koşulda Meclis ve şeffaflık diyordu. Kılıçdaroğlu’nun aday gösterildikten sonra HDP yöneticileriyle Meclis’te buluşması da önemli bir mesajdı.
Bu arada Emek ve Özgürlük İttifakı aday göstermeyeceğini açıklarken, Kılıçdaroğlu’nun adının açıklanmaması Millet İttifakı’nda, CHP’de nasıl karşılandı.. Şu bilgiyi paylaşayım: CHP de HDP de içeride ne konuştuysa dışarıdaki basın açıklamasında şeffaf bir şekilde bunu aktardı. CHP liderinin doğrudan isminin en azından şimdiki süreçte açıklanmayacağı bilgisinden haberi, daha doğrusu karşılıklı mutabakat vardı. Ancak politik tavrı-anlayışı en yüksek seçmenlerden oluşan HDP süreci doğal olarak değerlendirip isim verilmese de Kılıçdaroğlu’nu destekleyecek. Gerçi bir yandan kapatma endişesi nedeniyle Yeşil Sol Parti adını alması bir yandan doğrudan isim anılmaması akılları karıştırabilir. Ama HDP bunu anlatacaktır.
Peki bu tutum seçimlere nasıl yansır? Bölgede yaptığı araştırmalarla güvenilir sonuçlar elde eden Reha Ruhavioğlu sorum üzerine durumu şöyle özetledi:
"Araştırmalar HDP seçmeninin 3’te 2’sinin Kemal Kılıçdaroğlu’na oy vereceğini gösteriyor. Yine araştırmalarda ‘oy vermek için HDP’nin tutumunu beklerim’ diye bir şık var. 3’te 1’i de burayı işaretliyor. Kitlenin tamamının harekete geçmesi için HDP’nin Kılıçdaroğlu’nun doğrudan desteklenmesi çağrısı yapması ya da Kılıçdaroğlu’nun söylemleriyle bu kitlenin çağrıya gerek duymadan oy verebileceği bir dili tutturması gerekiyor. Önümüzdeki 50 gün seçmeni kıracak bir söylem-performans olmazsa ben HDP’ye oy vermiş seçmenin yüzde 90 oranında sandığa giderek Kılıçdaroğlu’na oy vereceğini düşünüyorum."
Reha Ruhavioğlu’nun tespiti önemli. Eğer dediği gibi sandığa yüzde 90 civarında bir katılım olursa bu cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yüzde 12 civarında bir oyun doğrudan HDP’den gelebileceğini gösteriyor. Bu hayli önemli bir oran.
Öte yandan Yeşil Sol Parti olarak milletvekili seçimlerine girecek HDP ve ittifak ortakları için birkaç not. HDP, Yeşil Sol Parti adıyla 81 ilin 81’inde seçimlere girecek. TİP’te yaklaşık 30 ile 40 ilde kendi logosuyla yarışacak. EMEP’in durumu hala net değil. Ama büyük ihtimal Yeşil Sol Parti içinden girecek. Daha önce yazdım ama yine yazayım. Oy pusulasında en üstte ittifakın adı yazacak: Emek ve Özgürlük İttifakı. Onun altında da Yeşil Sol Parti, girdiği yerlerde TİP girerse EMEP logoları görülecek. Seçmen bunlardan birine evet mührünü basabilecek. HDP çok uzun süre tek liste ile girilmesini istedi ama TİP logosunun kullanılmasında ısrar etti. Sonuçları hep beraber göreceğiz. Ancak bu ittifak, Meclis seçimleri için de yüksek bir oy elde edip yeni dönemde daha işlevsel hale gelecek parlementoda iktidar kim olursa olsun etkin muhalefet yapmak istiyor.
Bitirirken…
Toplumun da estirdiği değişim rüzgarı talebiyle her görüşten parti bir araya geldi. Kürtler demokrasi, barış, bir arada özgürce yaşam için el uzattı. Bu eli tutmak gelecek için çok önemli. Bu birlikteliğin sağlanmasında en önemli isimlerden biri hapiste olmasına rağmen verdiği mesajlarla çabasını eksik etmeyen Selahattin Demirtaş oldu. Onun yedi ay önce yazdığı şu cümleleri önemliydi:
"Büyük değişime hazır olun. Kimseyi dışlamayın. Herkesin el ele, yan yana durması için uğraşın. Ortak paydamız demokratik cumhuriyettir, ortak evimiz Türkiye’dir, ortak devletimiz Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir."
Ortak evimizde Türkler, Kürtler, Aleviler, Sünniler her görüşten her inançtan isimler bir arada yaşayacağız. Bu kez bizi birbirimize düşüremeyecek, bölemeyecekler. Evet deneyecekler ama başaramayacaklar.
Murat Sabuncu kimdir?Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı. Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı. En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu. Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı. T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor. Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan bir oğlu, Nuri isimli bir kedisi var. |