Kemal Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunda önemli adımlar attı. Muhafazakardan sosyal demokrata milliyetçilerden merkezdekilere demokrasi talep eden büyük bir birliği kurdu, sarsıntılara rağmen dağılmasına izin vermedi. Partisinin daha önce uzak durduğu-zaman zaman ‘ötekileştirdiği’ kesimlerle ‘helalleşme’ adı altında bir buluşma zemini yakaladı. Çoğunluğunu Kürt seçmenin oluşturduğu (Yeşil Sol-HDP) Emek ve Özgürlük İttifakı’nın bir ‘talepleri olmadan’ desteğini aldı. CHP’nin ve liderinin yıllardır gidemediği-gitse de ilgi görmediği Doğu ve Güneydoğu’daki illerde (başta Van) büyük bir coşkuyla karşılandı. Pozitif bir dil kullandığı seçim sonucunda 21 yıldır ülkeyi yöneten Tayyip Erdoğan ilk turda kazanamadı. Üstelik elindeki devlet ve medya gücüne rağmen.
Kılıçdaroğlu ilk turda Erdoğan’ın gerisinde kalmasının telaşıyla dilini sert bir şekilde değiştirdi. Bunda cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yüzde 5 oy alan Sinan Oğan’ı ve ona giden oyları çekme isteği vardı. Oysa pek muhtemel Oğan’a giden oyların en az yarısı, destek açıklamış olsaydı bile Kılıçdaroğlu’na gitmeyecekti. Bu arada Oğan’ın ‘cumhurbaşkanı yardımcılığı talebinden belediye başkanlarıyla (Mansur Yavaş) görüşmem’e bir dizi çıkışı, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın ‘anayasanın ilk dört maddesinden terörle mücadeleye’ Kılıçdaroğlu’nun zaten tavrının belli olduğu konulardaki soruları işin rengini değiştirdi.
Sinan Oğan ‘Hüda-Par’ın olduğu yerde biz olmayız’ demesini de unutarak Cumhur İttifakı’na destek açıkladı. Katıldığı ittifak da bir dönem tartışmalı bir şekilde ayrıldığı partisi MHP de var. MHP önce genel başkan yardımcıları sonra doğrudan partinin genel başkanı Devlet Bahçeli tarafından Oğan’a sert tepki gösterdi, Bahçeli ‘olmayan siyasi gücünü varmış gibi gösterip siyaseti at pazarına çevirenler’ diye mesaj yayınladı. Ama biliyoruz ki iktidarın sürmesi için AKP için de MHP için de ‘gidilmeyecek’ yol yok. Sonuçta Hüda Par’a bile susuldu. Hele bir seçimler geçsin…
Kılıçdaroğlu’nun dün Ümit Özdağ ile toplantı yaparken görüntüleri servis edildi medyaya Özdağ’ın bir protokolle gittiği söylendi. Özdağ ‘mutabakat metnini’ tweet hesabından paylaştı bugün 11’e kadar yanıt beklediğini söyledi.Belli ki Kılıçdaroğlu önümüzdeki günlerde iyice ‘sağa yanaşacak’…Sonuçlarının hem seçimde hem sonrasında ne getireceğini hep beraber göreceğiz.
Peki ilk turda Kılıçdaroğlu’na oy vermiş seçmende bu durum nasıl karşılanacak? Mesela Kürt seçmende. Önce sayılar. Kılıçdaroğlu’na kendi doğduğu ilden sonra en çok oyun çıktığı üç il: Hakkari yüzde 72, Şırnak yüzde 71, Diyarbakır yüzde 69. Karşılaştırma için başka bir veri vereyim, son yıllarda CHP’nin kalesi olarak tanımlanan İzmir’de CHP’ye çıkan oy yüzde 63.29.
Ancak bir başka durumu da Kürt seçmen üzerinde yaptığı araştırmalarla tanınan Rawest’ten Reha Ruhavioğlu’nun Perspektif’ta yazdığı ‘Kürt siyaseti için hasar tespit raporu’ yazısında görmek mümkün. O da şu:
2018’e göre Türkiye’de seçime katılma oranı artarken Yeşil Sol’un (HDP’nin) güçlü olduğu illerin hemen hepsinde katılım düşmüş görünüyor. Bu da seçmenin sandığa yeterince motive edilemediğini gösteriyor.
Ruhavioğlu’nun yazısından sonra bir daha baktım. 14 Mayıs seçimlerinde Türkiye’de sandığa gitme ortalaması yüzde 89. Diyarbakır’da katılım yüzde 81, Kılıçdaroğlu’na büyük ilgi gösterilen Van’da yüzde 78, Ağrı’da yüzde 72.
Burada sorulması gereken soru şu. Acaba Kılıçdaroğlu her iki ittifaka da mesafeli-kızgın yüzde 5’lik Oğan seçmenini ya da Özdağ’ı çekmek için harcadığı enerjiyi potansiyel olarak kendisine yakın Kürt seçmenin sandığa götürülmesinde kullansaydı daha başarılı olur muydu? Ki Oğan seçmeninin tamamının sandığa gelme ihtimali, gelse de yüzde 5 ya da yakını oyun kayması ihtimali yoktu.
Bu güncel notların ardından bir kısmı hala alanda Kılıçdaroğlu için çalışan Kürt siyasetçiler ve bölgeden isimlerle yaptığım konuşmalardan tuttuğum notları paylaşmak istiyorum:
Hüda Par iktidarın kanatları altında etkisini artırır mı?
Bu sorunun yanıtını tartışmadan önce Tanıl Bora’nın ‘Cereyanlar’ kitabından bölgedeki muhafazakar yapıyı anlatan bölümden bir kısım aktaracağım: Nakşibendiliğin İskenderpaşa kolunun Şeyhi Esad Coşan 1990’ların başında yaptığı uzun Güneydoğu ziyaretinin ardından oralara Nakşibendistan adı verilebileceğini belirtir. Nakşibendilik ve Kadirilik Kürt illerinde özellikle geleneksel orta sınıflar arasında güçlü bir bir tabana sahiptir.
Milli Görüş Hareketi’nin taşıyıcı kolu Nakşibendi Hareketi oldu. MSP’nin Türkiye çapındaki oy oranı 1973’te yüzde 11.8, 1977’de yüzde 8.6 iken Diyarbakır’da yüzde 18.5 ve yüzde 17.9, Muş’ta 14.7 ve 17.9, Bingöl’de yüzde 25’di. 1980 sonrası Refah Partisi burada oylarını yükseltti, 1987’de Türkiye geneli yüzde 7.1 iken Diyarbakır’da yüzde 24.5, Bitlis’te yüzde 21, Van’da yüzde 17.4, Mardin’de yüzde 17 oldu. 1995 genel seçimlerinde Türkiye çapında yüzde 21.38 ile birinci parti olurken Diyarbakır’da yüzde 18.8’e düşmesi Kürt partilerinin yarattığı dalgayla açıklanabilir. AKP; Milli Görüş-Refah geleneğinin Nakşibendiliğin birleşik sadakat çerçevesi ile Kürt sorununu insan hakları boyutu ile ele alarak ‘çözüm-barış’ umudunu yeşertmesi ile ilk yıllarından itibaren etkiliydi. Ancak çözüm sürecinin bitmesi, hendek çatışmaları, sorunun sınır dışına taşan bölgesel içeriğinin de giderek önem kazanması (Kuzey Irak’tan Suriye’ye) devlet içindeki milliyetçi kadronun çizdiği hattı belirginleştirdi, güvenlikçi bakış etkin oldu. Ardından HDP'nin eş başkanlarından alanda çalışanlara yüzlerce tutuklama, kazanılan belediyelere kayyum, kapatma davaları, ağırlaştırılmış müebbet-siyasi yasak istemli soruşturmalar birbirini izledi.
AKP son seçimde Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki yerlerde ilk sıraları aşiret temsilcileri ile din kökenli isimlere verdi. Mesela Diyarbakır’da ilk iki sıra aşiret bağı olan Galip Ensarioğlu’nun ikinci sıra Ulu Camii’nin eski imamınındı.
Şimdi Hüda Par ‘devlet-iktidar destekli’ şekilde Meclis’te ve alanda. Şeyh Said davasının devamcılığı, Kürtçe’nin ikinci resmi dil olması, Kürtçe yer isimlerinin serbest olması gibi muhalefet söylediği takdirde ‘bölücüler’ diye başlayacak söylemlerden muhaflar. Başta eğitim ve dil konusu seçmenin tabanının bir kısmında karşılık bulmaya başlayabilirler.
Böylece 1979’da Hüseyin Velioğlu liderliğinde kurulan Hizbullah’ın 2000’lerin başında Gonca Kuris’in de aralarında bulunduğu 188 kişinin domuz bağıyla öldürüldüğünün ortaya çıkartılmasıyla sonuçlanan ilk yolculuğu… Ardından 2000 sonrası Mustazaflar Derneği ile yola devam edilmesi. Son olarak iktidar ile hareket etmeye başlaması farklı-riskli bir süreci tetikleyebilir. Seçimlerden önce serbest kalan Hizbullahçıları da not etmek gerekiyor. İktidar Hüda-Par’a alan açarak tehlikeli bir oyun oynuyor.
Kapatmalar-tutuklamalar-yine de demokratik barış siyaseti için çalışma:
Konuştuğum isimlerin altını çizdiği bir diğer konu 1994 yılından beri Türkiye partisi olma yolunda çabalayan, Türkiyelileşmek için mücadele eden bir Kürt kitlenin varlığının görülmüyor olması. İstedikleri kurucusu oldukları ülkede eşit yurttaş olmak. Yoğun olarak destekledikleri parti üzerinden ‘terörle-bölücülükle’ itham edilen düzenin son bulmasını da istiyorlar elbet.
Demokratik Kürt siyasal hareketi; parti kapatmalar, tutuklamalar, ötekileştirme ama bitmeyen bir mücadele olarak tarif edilebilir. 1990’da HEP kuruldu, 1991’de SHP ile HEP ittifakı 22 HEP milletvekili Meclis’e girdi. HEP 1993’de kapatıldı. Ardında DEP kuruldu, 1994’te kapatıldı.
HADEP 1994’te kuruldu 2003’de kapatıldı. Murat Bozlak’ın genel başkanlığındaki süreçte bugüne kadar süre gelen bir ilk yaşandı. 1995’te HADEP sosyalist partilerle birliktelik kurarak Emek Özgürlük Barış Bloku’nu kurdu. 1999’da aralarında Diyarbakır ve Van’ın bulunduğu 37 belediyeyi kazandı.
DEHAP, BDP, halen Anayasa Mahkemesi önünde bekleyen kapatma davasıyla HDP.
Demirtaş faktörü
Ortaklaşılan bir nokta şu. Kürt siyasi hareketinin en etkin eş başkanı Selahattin Demirtaş oldu. 7 Haziran 2015’te alınan yüzde 13’lük oyda katkısı büyüktü. Tabii Ahmet Türk’ten Leyla Zana’ya Orhan Doğan’dan Gültan Kışanak’a önemli siyasi isimlerin büyük çabası oldu. Ancak Demirtaş’ın HDP’yi Türkiye partisi haline getirme noktasındaki katkısı büyüktü. 2014’te Kürt Hareketi’nin daha soldaki yapısını geniş kitlelere açtı.
‘Hak Muhammed Ali diyenin de, dünyanın bütün emekçileri birleşin diyenin de, La ilahe illallah deyip dualarını esiremeyenlerin de, edi bese diyenlerinde gönlü bizdedir.
Bir insan hem Allah’a inanır hem Allah’ına kadar solcudur’ tarzında tarifler yaptı. Ancak esas çabası ‘PKK’nın silahları bırakması yolunda’ oldu. Bana verdiği bir söyleşide şöyle demişti: Ben mümkünse PKK’nin Türkiye’ye karşı silahları tümden susturmasını, bırakmasını isterim.
Barış konusundaki başka bir mesajı da şuydu:
"Milyonların sessiz barış çığlığını hücremden duyuyorum, halkın duygularının tercümanı olmaya çalışıyorum. Elbette bunun bedelleri oluyor. Mahallenin ‘delisi, popülisti, tek adamı, sinmişi’ ya da karşı mahallenin ‘teröristi, katili’ olarak yaftalanmayı göze alıyorum. Konforlu alanlarından ‘siyaset’ yapanların çıtları çıkmasa da, tek başıma bile kalsam inandığım doğruları savunmaktan asla vazgeçmeyeceğim. Tarih hepimizi, söylediklerimiz ve sustuklarımızla yargılayacak bir gün.”
Demirtaş 6.5 yıldır cezaevinde yine de mesajlarıyla kendi tabanında bir dalga yaratabiliyor.
HDP düşüş eğiliminde
Reha Ruhavioğlu HDP’nin oyunun 2015’ten beri bir düşüş eğiliminde olduğuna işaret ediyor ve 14 Mayıs 2023’teki düşüşün seçmende hayal kırıklığı yaratmış olduğunu düşünüyor.(2018’de TİP’in de içinde olduğu listelerde yüzde 11.7, 2023’te aynı ittifak farklı liste HDP (Yeşil Sol) yğzde 8.8, TİP yüzde 1.7 yüzde 1’in üzerinde kayıp). ‘Bu sonuçlarda siyasi ve adli baskı yadsınamaz ana başta listeler yapısal ve içsel faktörler de önemli ölçüde etkili olmuş görünüyor’ diye yazıyor. Sanırım kast ettiği başta liderlik sorunu. Ancak Meclis’i Kürt sorunu için çözüm adresi olarak tarif etmeleriyle tüm ötekileştirme çabalarına karşı barış dilini kaybetmemeleriyle Mithat Sancar ve Pervin Buldan önemli iş başardılar.
Bu arada 1990’larda köy yakmalar-boşaltmalarla bölgedeki illerde yaşanan göç son süreçte özellikle Kürt gençlerin yurtdışına yoğun gidişiyle başka bir göç durumunu gösteriyor.
Bitirirken…
Kürt sorunu seçimlere, Kürtler ‘anahtar-kilit’ kelimelerine sıkıştırılmayacak derecede önemliler. Kemal Kılıçdaroğlu ikinci tura giderken buradaki seçmeni kazanacak-motive edecek dili tekrardan büyütmek zorunda. Kendi kazanamasa da (ki bence kazanma şansı var) Türkiye kaybetmesin diye. Bu ülkenin eşit-barış içinde, bir arada özgür demokratik cumhuriyet olarak yaşaması en önemli seçimdir diye düşünüyorum.
Kaynak:
-Bu yazının oluşumunda Tanıl Bora’nın ‘Cereyanlar-Türkiye’de Siyasi İdeolojiler’ kitabından yararlanıldı.
Yararlanılan diğer kaynaklar:
-İmparatorluktan Günümüze Türkiye Tarihi-Hamit Bozarslan
-Yeni Irkçılığın ‘Kirli’ Ötekileri-Hatice Çoban Keneş
-Türkiye Kurulurken Kürtler-Sinan Hakan…
Murat Sabuncu kimdir?Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı. Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı. En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu. Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı. T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor. Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan bir oğlu, Nuri isimli bir kedisi var. |