Murat Sabuncu

20 Ocak 2023

Koç Üniversitesi-TÜSİAD toplantısından notlar: Cumhurbaşkanı ve Meclis seçimleri sonuçlarına ilişkin üç çarpıcı senaryo

Saygın akademisyenlerin işaret ettiği gibi en az iki yıl çok zor günler yaşayacağız

Koç Üniversitesi ve TÜSİAD ortaklığı ile oluşturulan Ekonomik Araştırma Forumu’nun toplantısına gittim. Aralarında Selva Demiralp, Hakan Kara, Cevdet Akçay gibi akademiden ve daha önce görev yaptıkları ekonomik kurumlardan saygınlıkları ile tanınan isimler panelist  hem de konu 2023 Türkiye ekonomisi olunca gitmek için motivasyonum arttı. Toplantının açılış konuşmasını TÜSİAD Başkanı Orhan Turan yaptı. 2023’ü seçim öncesi ve sonrası dönem olarak ayırarak yaptığı konuşmada, kurumların itibar sorununa da dikkat çekti:

"Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında, refah ve istihdam yaratmakta zorlanan bir ekonomi modeli, düşük teknoloji ürünlere sıkışmış, katma değeri düşük, ithalata bağımlılığı yüksek, kalite ve itibar sorunu yaşayan kurumlar, ülkemizin rekabet gücünü destekleyemez."

Ardından konuşan başkan yardımcısı Murat Özyeğin dünyadaki büyüme rakamlarının son 40 yılın en düşük rakamları olacağına, ABD’nin resesyonu bir şekilde erken atlatabileceğine ancak Avrupa Birliği ülkelerinin etkileneceğine dikkat çekti, bu durumun özellikle ihracat anlamında Türkiye’ye yardımcı olmadığından bahsetti.

 Gelelim toplantıda konuşan panelistlerin ortaklaştığı noktalara:

-Dünyada enflasyon son yılların en yüksek seviyelerinde. Dünyadaki merkez bankaları bunu çözmek için faiz artırımlarına gidiyorlar. Bu da bir resesyona neden olacak. ABD bunu daha hafif atlatacak gibi gözükürken Avrupa Birliği resesyonu daha ağır hissedecek. Türkiye’nin ihracattaki en önemli irtibat merkezi olduğu için etkilenme Türkiye’ye de olumsuz yansıyacak.

-Önümüzdeki yıl Çin-Tayvan gerginliğinin artması, Rusya işgaliyle başlayan savaşın uzaması-yayılması gibi riskler var.

-2021-2024 dönemini ele aldığımızda dünya için 2023 en zor yıl olacak.

-Türkiye’de enflasyon yılın ikinci yarısında tekrar artacak, yılı yüzde 35-50 aralığında (değişiyor) bekliyorlar. Ama esas kötü olan yeniden 20’lerin altı için iki-üç yıl gerekecek.

-Seçimden sonra kim gelirse gelsin büyüme yavaşlayacak. Yüzde 3 üzeri büyüme mümkün gözükmüyor.

Uzun süre Merkez Bankası’nda önemli görevlerde bulunmuş olan Hakan Kara’nın seçim sonrası oluşacak üç farklı duruma göre yaptığı senaryo ve beklentileri sanırım herkes için ufuk açıcı olacak. Hakan Kara, şöyle düşünüyor:   

Cumhurbaşkanı ve Meclis değişirse:

-Faizler belirgin artacak.

-Büyümede 2023, 3. ve 4. çeyrek yavaşlayacak, sonra toparlayacak.

-2023’te enflasyon yüzde 15-20 aralığında kalacak.

-Faizlerde bir artış olacak. Sormayın yüzde kaça çıkacak diye. Bu soru çok geliyor ama çünkü her gün o değişiyor. Her gün öyle bir regülasyon ortaya çıkıyor ki o faizlerin çıkması gereken seviye değişiyor. Dolayısıyla bir seviye belirtmeyeyim ben. Ama faizler artacak. Büyümede kısa vadede ciddi bir yavaşlama ortaya çıkacak. Çünkü mevcut regülasyonlar ve düzenlemeler artık faizi çok maliyetli bir hale getirdi. Dolayısıyla kısa vadede ciddi bir yavaşlama olacak. Ama ardından güvenin tekrar gelmesiyle birlikte birkaç çeyrek sonra hızlı bir toparlama da gerçekleşebilir. Bu bir yıl da sürebilir bir buçuk yıl da sürebilir ama tam bunu bilemiyoruz.

 Cumhurbaşkanı ve Meclis değişmezse:

-Kredi, kur ve fiyat kontrolleri.

-Kademeli devalüasyon.

-Enflasyon 25-40 aralığında kalacak.

-Uzun süre potansiyel altı büyüme.

Mevcut yönetim devam ederse büyük ihtimalle şu ana kadar yapılanlar daha da resmileştirilerek adı koyularak devam ettirilecek, mesela Merkez Bankası Kanunu değişecek, 32 sayılı karar değişecek, sermaye akımlarının yönetimi daha formal bir şekilde yapılacak ve ekonomide merkezi yönetimin çok daha etkili olduğu, tek bir merkezden kredinin, döviz kurunun dağıtıldığı daha kontrollü bir sisteme doğru geçilecek gibi görülüyor.

Meclis değişir Cumhurbaşkanı değişmezse:

Yukarıdaki iki senaryonun kombinasyonu.

Bu senaryo biraz daha zor. Çünkü orada biraz kaos ortamı kısa vadede epey dalgalanma yaşanabilir ama sonuçta bu çok uzun sürmeyecek muhtemelen. Çünkü parçalı bir yapı sürdürülebilir olmadığı için tekrar seçime gidilmesi gerekecek. O süreçte bir uzlaşma aranacağını düşündüğüm için ben politikalarda daha ılımlı ve kısmi bir normalleşme ve daha ılımlı bir finansal baskılama bekliyorum.

Hakan Kara bunları söylüyor. Rezervler konusunda ise başarı görüyor:

Merkez Bankası'nın tabii ki rezerv kalitesi çok bozuk ama yine de şuna dikkat etmek lazım. Yani cari açığın bu kadar yüksek olduğu bir dünyada hâlâ rezerv biriktirmeyi başarmışlar yani bunu takdir etmek lazım bir şekilde."

 TÜSİAD Başekonomisti Gizem Öztok Altınsaç da ‘zor günler yaşanacağını’ düşünenlerden. Şöyle diyor:

"Ne zaman normalleşiriz sorusuna cevap vermek ciddi anlamda zor. Çünkü bunu global ortamın da destekliyor olması lazım. Türkiye dünyayla birlikte hareket ediyor ve 2023’te dünya lehimize değil. Fonlama koşulları lehimize değil ve Türkiye aslında bir anlamda 'mış' gibi yapıyor yani kontrollü bir kur politikası güdüyor. Çünkü var olan politika aslında sizi amaçlarınızdan uzaklaştırıyor. Yani nedir bu? Enflasyonu kontrol etmek, kuru stabilize etmek. Halbuki biz kuru nasıl stabilize ediyoruz? Merkez Bankası sürekli döviz harcıyor bunun için. O da yetmiyor bakın eskiden döviz harcıyorduk ve yetiyordu. Şu anda o da yetmiyor. 

Bugün Merkez Bankası'nın bu kadar yoğun regülasyonla ortaya çıkmasının sebebi sistemin kontrol edilemeyişinden kaynaklanıyor. Kontrol edemediğiniz müddetçe daha katı uygulamalara gidiyorsunuz. Ve gün sonunda finansal sisteminiz yıpranıyor. Halbuki çok daha yıllar evveline gittiğinizde bugüne kıyaslaTürkiye'de son derece sağlıklı işleyen bir finansal sistem vardı. Bu kadar müdahaleli olduğunda fiyatlama davranışları ve fiyatlama hareketleri bozuluyor ve sizi gitmek istediğiniz yerden uzaklaştırıyor. Bu Türkiye'nin gerçeği... 2013-14-15’ten sonraki dönemde hepimiz ekonomistler olarak bu sistem sürdürülemez diyorduk. Nasıl sürdürdük? Bir şekilde fonlama, kaynak bularak veya var olan rezervi yakarak. Bugün o da tükendi. Daha yoğun regülasyon yaparak şu anda oluyor. Hatta bir adım daha ileri gidelim. Örneğin kira fiyatlamalarında, örneğin gıda fiyatlamalarında, perakende fiyatlamalarında buralara müdahale etme gereği doğuyor. Bunlar giderek artacaktır. Ve gün sonunda o kırılma gerçekleşir. Ama bana soracak olursanız normalleşme ne zaman olur;  2023 değil bunun cevabı Türkiye ekonomisi açısından. TÜSİAD olarak 2023 yılında %3,5-4 civarında bir büyüme bekliyoruz. Enflasyon tarafında da yılı %45-50 bandında bir enflasyonla tamamlayacağımızı düşünüyoruz. TL’de de kademeli ama yani kontrollü devam ettiği için en azından seçime kadar herhangi bir farklılaşan senaryo beklemiyoruz açıkçası.

Cevdet Akçay ise kim kazanırsa kazansın önümüzdeki iki yılı zor görüyor:

"Türkiye ile ilgili iktidardan bağımsız bence iki zor senesi var Türkiye'nin. İktidar değişse de kalsa da zor. Sadece zorluğun niteliği biraz şöyle değişiyor gibi geliyor bana. İktidar kalırsa yanlış fiyatlar üzerinden devam eden bir zor durum ve sonunda bir radikal düzeltme gelecek. Ya faiz tarafında gelecek ya kur tarafında. Kaçınılmaz bence. Eğer iktidar değişirse yine zor bir durum var. Yani zorluktan kaçış yok bir kere herkes ona alışsın öyle söyleyeyim. İki senesi Türkiye'nin sıkıntılı. Bu kesin. Çünkü bu kadar kolay çıkamazsınız bunun içinden. Değişiklik durumunda da eğer fiyatlar doğru yerlere gelirse doğru fiyatlar üzerinden sinyaller düzelirse biz o zaman uygulamaya soktuğumuz politikaların ne sonuç verdiğini fiyatlarda sinyaller üzerinden okuyabildiğimiz ölçüde ki zaten bütün amacı bu fiyat denen mekanizmanın, işi toparlarız bir zaman sonra ama kolay olmayacak bence. Benim kanaatim kolay olmayacak."

Yazılarını ve yorumlarını yakından izlediğim -öğrendiğim Selva Demiralp’in “normalleşme döneminde para politikasının önündeki engeller ve başarılı bir dezenflasyon politikası için toplumda hepimize düşen görevleri” anlattığı bölüm çok zihin açıcıydı. 2001 yılında dönemin Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti’nin toplumun değişik kesimleriyle yaptığı toplantıları, medyadaki haberleri verilen mücadeleyi hatırlattı.

Bitirirken…

Türkiye bir tek adamın ‘ben bilirim’ diye uygulamaya koyduğu dünyada örneği olmayan politikalarla bir ekonomik felakete sürüklendi. Saygın akademisyenlerin işaret ettiği gibi en az iki yıl çok zor günler yaşayacağız. Ve fatura özellikle emek kesimine, emekliye çıkacak. Tek adamın soktuğu zorluktan toplumun çoğunluğu ağır yara aldı-alacak.