Murat Sabuncu

25 Nisan 2014

Kılıç yarası gibi: 'Milli görüş gömleği' göndermesi

"Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın 'gücün ve şartların etkisiyle gömlek değiştirme' göndermesi adeta 'Kılıç yarası'etkisindeydi"

Günlerdir bekleniyordu Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın mahkemenin 52. Kuruluş yıldönümü nedeniyle yapacağı konuşma. Bekleniyordu, çünkü mahkemenİn Twitter ve HSYK ile ilgili kararları iktidarın tepkisini çekmişti. İktidar milletvekilleri Kılıç'ı sert sözlerle eleştirmiş, Başbakan Tayyip Erdoğan 'paralel sızma' kuşkusunu dile getirmiş, mahkeme üyelerini 'cüppelerini çıkartıp siyasete bile davet' etmişti. Gerginlik yüzünden Başbakan'a 'Geleneksel olmasına rağmen' toplantıya katılıp katılmayacağı sorulmuştu. O da 'katılacağını' belirtmişti.

Başbakan toplantıya katıldı, eminim eleştirilmeyi de bekliyordu, ancak bu kadar sertini tahmin etmemişti. Herşey bir yana bir cümle vardı ki Erdoğan'ı eminim o çok çarptı: Bizler adil olmayı kutsal bir görev kabul eden bir medeniyetin mensupları olarak, gücün ve şartların etkisiyle gömlek değiştiren bir karakterin sahibi olamayız. Dün hak ihlaline uğrayanların nasıl yanında yer alınmışsa, bugün de kimliği, kişiliği, gücü ve rütbesi ne olursa olsun, hak ihlaline sebep olan herkesin karşısına, aynı adalet gömleğiyle çıkmaya devam edeceğiz. 

Başbakan Erdoğan AK Parti'yi yeni kurduğu günlerde "Milli Görüş gömleğini üzerinden çıkardığını" söylemişti. İçlerinde Bülent Arınç'ın da olduğu bir grup ilerleyen yıllarda bile "o gömlek hâlâ benim üzerimde' dese de... 

Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın 'gücün ve şartların etkisiyle gömlek değiştirme' göndermesi adeta 'Kılıç yarası' etkisindeydi. Resepsiyona geçildiğinde aralarında benim de bulunduğum bir grup gazeteci bunu Kılıç'a sordu. Yorum yapmadı, ama şunları söyledi:

"Daha aydınlık bir Türkiye için eleştirmeye, konuşmaya devam edeceğiz."

Yine aynı yerde Kılıç'a soruldu:

Cumhurbaşkanılığı için adınız geçtiği için daha siyasi mesajlar verdiğiniz söyleniyor...

Kılıç yanıt verdi:

"Bu konuda benim dışımda yazılar, yorumlar yapılıyor. Ben hâlâ Anayasa Mahkemesi Başkanı'yım. 

Bir soru daha:

Yüzlerce dosya varken Twitter meselesini öne alışınız eleştirildi; ne diyorsunuz?

Kılıç yanıtladı:

"Anayasa Mahkemesi'ne yapılan bireysel başvurular kırmızıdan beyaza önem sırasına göre ayrılır. Kırmızı en kritik ve acil olanlardır. Onlar da uzun tutukluluk; işkence, hak ve özgürlüklerle ilgili olanlardır. Twitter bu kapsamda gündeme alındı." 

Tabii akla hemen iki kritik başvuru geliyor: CHP'nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na aday gösterdiği Mansur Yavaş'ın seçim iptali isteğiyle ilgili başvurusu ve Taksim'de 1 Mayıs yasağı ile ilgili başvuru. Kılıç bu konuda fazla detaya girmedi, ama 1 Mayıs'ın Taksim'de kutlanması ile ilgili çalışmanın yapıldığını, ancak henüz önüne gelmediğini de söyledi.

Tekrar konuşmaya dönersek...

Başbakan'ın Anayasa Mahkemesi'nin Twitter'a özgürlük kararını 'milli bulmaması' ile ilgili sözleri. Erdoğan iktidarın onaylamadığı kararlarla ilgili oarak mahkeme mensuplarına "cüppenizi çıkartıp siyasete girin" demişti.  Ve Kılıç'ın bu eleştirileri 'sığ' diye niteleyen yanıtı.

"Bir eylemin, işlemin veya yasama tasarrufunun,  siyasi bir belge olan Anayasa'ya göre, denetlenmesi nedeniyle ortaya çıkan Anayasa Mahkemesi kararının siyasi sonuçlar doğurması doğal bir zorunluluktur. Bu sonuçlara bakarak Anayasa Mahkemesi’nin siyasi amaçlarla hareket ettiğini söylemek ya da milli olmamakla suçlamak içeriği ve derinliği olmayan sığ eleştirilerdir."

Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın yargı ile ilgili uyarıları da hayati idi. 

İki noktada Erdoğan'ın cümlelerini eleştirdi:

Birincisi...

Belgesini ortaya koymadan yargı mensuplarının bir kısmının "paralel" diye nitelendirilmesinin "vicdan yolsuzluğu' olduğunu söyledi. "Bu suçlama üzerine yapışmışken yargı ayakta kalamaz' dedi.

Burada küçük bir not; başta İbrahim Okur, HSYK'dan birçok isim de o konuşma sırasında salondaydı. 

İkincisi..

Kılıç 'mahalle baskısı'nın altını çizdi. Ki uzun süre Kılıç da 'AK Parti'liler ile aynı mahalleden olduğu, kimi kararların bu yüzden iktidar lehine çıktığı' eleştirilerine uğramıştı. Özellikle de partinin kapatılmasına karşı çıktığı günlerde.

Şimdi Kılıç mahalle baskısına karşı şunları söyledi:

"Dün hak ihlaline uğrayanların nasıl yanında yer alınmışsa, bugün de kimliği, kişiliği, gücü ve rütbesi ne olursa olsun, hak ihlaline sebep olan herkesin karşısına, aynı adalet gömleğiyle çıkmaya devam edeceğiz.  Mahalle baskısı ile yargı mensuplarının görüş, düşünce ve kararlarının etki altına alınma çabaları, adaletin kutsallığına inanmış olanlar için geçerli değildir."

 

Erdoğan'ın yüzü asıldı

 

Haşim Kılıç'ın konuşması sırasında özellikle Erdoğan'ın yüzü asıldı. Yanında oturan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'a gergin bir ifadeyle bir şeyler fısıldadı. Salonda buz gibi bir hava esti. Ancak arka sıralarda oturan yüksek yargı mensupları Kılıç'ın konuşmasının sonunda alkışladı. Ve konuşmanın ardından yapılan resepsiyona daha evvelki yılların aksine hemen hiçbir siyasetçi kalmadı.

Bitirirken...

Konuşmanın en çarpıcı yeri, belki de öldürülen meslektaşımız Hrant Dink'in son yazısındaki 'güvercin ürkekliği' kelimelerine yaptığı atıftı. Kılıç şöyle dedi: 

"Esasen vesayet altındaki bir yargıdan hukuk güvenliğini sağlaması da beklenemez. Böyle bir sistem yönetenlerin güvenliğini sağlarken, ötekilere de ancak korku, endişe ve  umutsuzluk verebilir. Korkunun ve endişenin hakim olduğu iklimlerde de  özgür vicdanlar üretilemez.  Herkese bildik gelen bir sözle yeniden tekrarlamak gerekirse, hukuk güvenliği insanların güvercin ürkekliği içinde yaşamadığı korkusuz bir ortamın varlığı olarak da tanımlanabilir."

İktidar kanadı Haşim Kılıç'ı seçilmiş hükümete karşı duran, "sınırını aşan" bir kişi olarak itham edecektir. Hatta geçmiş dönemdeki yargı vesayeti durumuna atıfta bulunacaktır. Ancak metnin satır araları 'vicdan' doludur. Bu gözle okunursa belki başka sonuçlar çıkar.