Ali Babacan’ı izledim Fatih Altaylı’nın programında. Ekonomi gazeteciliği yaptığım dönemde takip ettiğim, söyleşiler yaptığım bir isimdi. Kurmayı hedeflediği partiyle ilgili yakın çevresinden bilgiler almış, Karar Gazetesi’ne verdiği söyleşiyi okumuştum ama ilk kez canlı yayında izledim.
Benim için iki nokta öne çıktı konuşmasında… Birincisi Tayyip Erdoğan’nın adını anmadan ekonomiden demokrasiye Türkiye’nin içinde olduğu durumla ilgili ağır eleştirilerde bulundu. Eleştirinin muhatabı yoktu. İkincisi uzun süren bakanlık ve parti yönetimindeki etkin pozisyonunun ülkenin bugünlere gelişinde frenleyici rol oynamamasının/oynayamamasının özeleştirisini tam anlamıyla yapmadı. "Çocuklarımızın geleceği için kendimi vebal altında hissediyorum" dedi. (Geçen yıl ekim ayında Babacan ekibi parti hazırlığı yaparken 'AKP içinde kefaret hareketi' başlıklı bir yazı yazmıştım. Yazıda AKP içinden bir grubun ülkede olanlarla ilgili kendilerini de sorumlu gördüklerini bunun kefaretini de ödemek için yola çıkacaklarını belirtmiştim.)
Babacan’ın şu cümlesi önemliydi: Yerlilik ve millilik kılıfı altında Türkiye’yi içe kapatma ve içe kapalı bir ülkeyi daha kolay yönetme amacı varsa, bununla mutabık olamayız.
Çok uzun süredir ülkedeki pek çok kesim tarafından görülen bu durumun, AKP’den yeni kopmuş, hem kendi tabanında hem de toplumun başka kesimlerinde de sözü dikkate alınan bir isimden gelmesi kritik. Yayında verdiği izlenim 'makul, sakin, dersini çalışmış' bir siyasetçi idi. Ama meydanlara çıktığında, miting yaptığında bu 'sakin gücün' karşılığı olacak mı? Biliyorum bu bir ezber ama yıllardır izlediğim pek çok mitingde liderin dalgalandırdığı meydanların sandığa da yansıdığını gördüm/gördük. Babacan’ın sakin halinin meydanlarda nasıl karşılığı olur emin değilim. Diyebilirsiniz ki sosyal medya mitingler kadar önemli hale geldi. Doğru ama Babacan şu ana kadar bu mecrayı da kullanabilmiş değil. Ne tweet atıyor ne düne kadar bir web portalı vardı. Altaylı’nın yayını sırasında internet sitesinin açıldığı duyuruldu ama o da kısa sürede çöktü. (Bu arada yeni iddiasındaki isim gazete-televizyon gibi eski medyayı kullanıyor. Sosyal medyada olmadığı gibi internet medyasında da gözükmüyor.)
Babacan’ın en önemli itirazlarından biri Türk tipi başkanlık sistemine oldu. Bugün başta ekonomi ülkenin içinde bulunduğu sorunlu durumun en önemli sebeplerinden birini Babacan bu yeni sistemde görüyor. Bir de tespiti oldu yeni sistemle ilgili: Bu sistemin ülkeyi yönetenler koalisyona muhtaç kalmasın diye tasarlandığı söylendi. Şimdi bırakın koalisyonu ittifaklar kurulmadan seçimlere gidilemiyor.
Şimdi buradan devam edelim. Olası bir seçimde (erken ya da zamanında) olağanüstü bir gelişme olmazsa AKP ile MHP’nin seçim ittifakı (Cumhur) sürecek. Buna karşı CHP’nin başını çektiği karşı ittifakta (Millet) Babacan’ın Abdullah Gül’ün desteğini alarak kurduğu parti de büyük olasılıkla yer alacak. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu 31 Mart-23 Haziran yerel seçimlerindeki iktidara karşı başarıyı inşa eden isim. Bunu farklı görüşlerden 'demokrasiyi-adaleti-parlementer sistemi' savunan partileri bir araya getirerek yaptı. Şimdiden önümüzdeki seçimler için de kimi temasların yürütüldüğü bilgisi geliyor.
CHP’de İstanbul seçimleri ile öne çıkan isim Ekrem İmamoğlu. Her ne kadar kendisi İstanbul’u yönetmek dışında bir hayali olmadığını söylese de ülkedeki beklenti onu farklı yöne götürüyor. Babacan dünkü programda şöyle bir cümle sarf etti: Sosyal demokrat olabilir, milliyetçi olabilir, etnik köken, din mezhep hiç önemli değil. Bu ülkedeki herkesle çalışırız. Biz sadece bir kesimin değil her kesimin özgürlük sorununu çözmek için uğraşacağız.
Önümüzdeki seçimlerde 'heyecanı ve kitlelere dokunabilme kapasitesi' ile İmamoğlu ve 'makul-çözüme odaklı' çalışmalarıyla Babacan aynı ittifakta yan yana gelebilirse AKP-MHP iktidarına ciddi bir rakip olur. Bu çalışmaya demokratik siyaseti savunan HDP ve Selahattin Demirtaş da katılırsa ortaya ciddi bir güç çıkabilir. Erdoğan da Bahçeli de 'tecrübeli' siyasetçiler. Eminim onlar da bu tabloyu okuyordur. Ve kafalarında bir planları vardır. Ancak bir dönem AKP içinde önemli görevler üstlenmiş Babacan ile başlayan eleştiri dozu yüksek cümleler 'dişime göre muhalefet bulamıyorum' diyen Erdoğan için bir kaygı vesilesi olacaktır. Ana muhalefetin de "Saray’a çıkan CHP’li kavgası" ve Kürt sorununda inisiyatif almaktan çekinen tavrı sona ererse, Cumhur İttifak’ı karşı bloğun güçlenmesini seyretmeyecek bir erken seçim planını devreye sokabilecektir.