İleride AKP’nin tarihi yazılırken…
Öne çıkan başlıklardan biri…
‘En büyük zararı çocuklara verdi’ olacak.
Eğitimden gelecek umudunun söndürülmesine pek çok alanda yaşadıkları olumsuzluklar not düşülecek ama…
Özelikle son 10 yılda binlerce siyasi tutuklunun evlatlarının acıları da utanılarak hatırlanacak…
Dönemsel ortaklıklarla ya da siyasi ihtiyaçlarla hukukun zerresi önemsenmeden demir parmaklıkların arkasına atılanların yaşadıkları haksızlığa-acıya ortak olan eşler, anneler, evlatlar…
12 Eylül darbesinden sonra evladıyla ‘yasak’ diye anadilinde Kürtçe konuşmasına izin verilmeyen, sadece bakan anneler nasıl hafızalara kazındıysa…
Babasını görmek için cezaevinin kapısında eteği çıkartılarak aranan 8 yaşındaki çocuk da unutulmayacak… Ne yazık ki o da unutamayacak…
Sadece açık görüşlere götürülse de 2 yaşında hafızasına kaydettiği bilgiyle artık AVM’ler dahil nerede otomatik açılıp kapanan kapı görse oturup ayakkabısını çıkaran bebek…
‘Görüş bitti’ diye bağrıldığında annesinden-babasından ayrılmamak için kolonların arasına-masaların altına saklanan evlatlar…
Ne yazık ki bunların çoğuna ben şahit oldum gün geldi aynısını yaşadım.
Yargıtay Savcılığı’nın yazdığı tebliğname ile beraat talep ettiği ve ‘yararlandırılmalılar’ diye vurgu yaptığı Cumhuriyet Davası tutuklularının son açık görüşüne gittim.
Arkadaşlarımın ve ailelerinin zamanlarından çalmadan onlarla konuştum, uzaktan seyrettim.
Musa Kart, Önder Çelik, Güray Öz, Emre İper, Mustafa Kemal Güngör ve Hakan Kara…
Haksızlığa uğrayan pek çok isimden altısı….
Bu isimlerden Hakan Kara’nın küçük bir kızı var; Ada…
İlk tutuklanıp cezaevine girdiğinde (2016 Kasım-2017 Ağustos) Ada’ya babasının çalışmak için yurt dışına gittiği söylendi.
15 günde bir yaptıkları telefon konuşmalarında ‘gel artık çalışma’ diye babasına sitem ediyordu.
Babasının ‘yurt dışından gönderdiği’ (annesi Sinem alıyordu tabii) oyuncak bebekler de kesmiyordu özlemi.
9 ay sonra ‘baba’ tahliye oldu. Kızına bir daha gitmeyeceği sözünü verdi.
Ancak haksızlık devam etti, Hakan yeniden hapse girdi.
Bu kez Ada büyümüştü (ilkokul 2. Sınıfta).
Hakan kızına doğruyu söyleyecekti.
O sırada kucak kucağa çizgi film seyrediyorlardı.
Uzunca bir süre, 13 ay yanında olamayacağını, kendisine ve arkadaşlarına büyük haksızlık yapıldığını, ama çıkıp yanına geleceğini anlattı.
Ada ‘baba dur seyrediyorum’ dedi.
Biraz sonra Hakan’ın ellerine kızının gözyaşları akmaya başladı.
Birden küçük, gözyaşlarıyla kaplanmış yüzünü çevirip ‘Gitme baba’ dedi.
Hakan 4 aydır yeniden hapiste…
Önce yargı reformu paketi ardından beraat isteyen Savcılık Tebliğnamesi’ne rağmen hapiste…
Hakan’ın eşi Ada’nın annesi Sinem’den öğrendim ki Ada’nın 13’e böldüğü bir özgürlük defteri var.
Nasıl hapistekiler içeride duvara çentik atıyorsa Ada da dışarıda babasının özgürlüğüne ne kadar kaldığını anlamak için defterine işaret koyuyor…
Küçücük çocuklara, çiçek, güneş, gülen aileler çizilen resim defterleri yerine özgürlük defterleri tutturan iktidar…
Sadece Ada’mı?
Selahattin Demirtaş’ın evlatları Delal ve Dılda…
‘Mutluların mutsuzlara borcu var’ diyen Sırrı Süreyya Önder’in kızı Ceren...
Gültan Kışanak’ın ‘Sevdiğiniz biri hapishanede olduğunda siz de orada oluyorsunuz, bütün ailesi aslında mahkûm ediliyor’ diyen kızı Evin Jiyan Kışanak…
Ve daha yüzlerce evlat…
Anne, eş, torun, sevgili, dost…
İleride AKP’nin tarihi yazılırken mutlaka ‘en büyük zararı çocuklara verdi’ diye vurgulanacak.
Bugünlerde hukuksuzluklara, adaletsizliklere sadece ortak olanlar değil sessiz kalanlar da unutulmayacak…