Murat Sabuncu

17 Aralık 2012

Erdoğan’ın örnek aldığı Özal 'Muhteşem Yüzyıl'a ne derdi?

Türkiye’nin dönüşüm yılları. Bir dönem Turgut Özal’ın en yakınında bulunmuş isimlerden Işın Çelebi’nin yeni kitabının adı bu

Türkiye’nin dönüşüm yılları.

Bir dönem Turgut Özal’ın en yakınında bulunmuş isimlerden Işın Çelebi’nin yeni kitabının adı bu.

Çelebi ile kitabını konuşmak için buluştuk.

Kitapta sadece hatırladığı olaylar değil dönemin tanıklarıyla yapılan söyleşilerle de zenginleştirilmiş bir içerik var.

Kitapta okuduğumda en etkilendiğim söyleşilerden biri sosyolog Prof. Dr. Nilüfer Göle ile yapılandı.

Göle, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yaptığı konuşmalarda atıfta bulunduğu, “saygı ve rahmetle andığı” Özal’ı ve icraatını bu dönemle karşılaştırmış. Yani Özal -ANAP ile Erdoğan-AK Parti dönemleri karşılaştırması. Uzun sayılabilecek bir söyleşiden aşağıdaki sadeleştirmeyi yaptım.

Ancak bu bölüme geçmeden önce Göle’den bugünle ilgili iki nokta. Göle diyor ki:

- Bugün nefret dalgası nedeniyle uzlaşma kültüründen kopmuş bir politik kültür var. 

- Aydın düşmanlığının başlaması çok önemli. Bütün faşist ülkeler aydın düşmanlığıyla başladı. Bugün Türkiye’nin gelişmesi için demokrat olması gerekiyor.

Nilüfer Göle’den güncel bir tartışmaya da örnek gösterilebilecek bir bölüm aktarıp karşılaştırmaya geçeceğim. Son dönemde Başbakan Erdoğan’ın sözleriyle başlayan “dizi” tartışması. Bugün için Muhteşem Yüzyıl. Göle söyleşisi dizi tartışmasından evvel, o yüzden direk bunu söylemiyor, ama şöyle bir analizde bulunuyor:

"O dönemde Türkiye’de televizyonlar özelleşmiş ve yeni kanallar açılmıştı. Bazen muhafazakâr kesime açık seçik gelebilecek filmler oynuyordu. Muhafazakâr kanat buna tepki veriyordu. Konjonktür ve tarihsel konteksin çok önemli olduğunu unutmayalım. O dönemde 1979 İran devrimi üzerinden çok zaman geçmemişti. Özal muhafazakâr dalgaya liberallikle dalgakıran yaptı. Çok baskın bir liberallik. 'Seçin' diyor. 'Programı beğenmiyor musun? Seçin, kanalı değiştirin', böyle diyordu. Bence bu önemli bir şey. Özal topluma seçmeyi öğretti." 

Göle'nin, Işın Çelebi'nin kitabında yaptığı analiz ve karşılaştırmalara gelince... Aşağıda bir bölümünü aktarıyorum:

ÖZAL VE ANAP: Menderes’ten beri gelen sağın yenilenmesi.

Askeri vesayet: Özal askeri vesayete karşı tek başına duruyordu. Arkasında entelektüel bir destek yoktu.

Kutuplaşma - birleşme: 1980 öncesi üstesinden gelinemeyeceği düşünülen kutuplaşma. Sağ - sol çatışması ve ayrılık. Özal topluma uzlaşma ve yumuşama kültürü getirdi. 80 öncesi Türkiye’yi bölen, felce uğratan dönemden dört eğilimli hoşgörülü döneme geçildi. Tepeden inme değil, sivil şekilde oldu.

Tahammül ya da tahammülsüzlük: 70’li yıllarda sağ - sol vardı. Özal’ın yıllarında yenilikçi ve statükocu vardı. Türk-Kürt meselesi, Alevi-Sünni meselesi o dönemde ortaya çıktı. 80’li yılların Kürt meselesi açısından çok kötü yıllar olduğunu unutmamak gerek. Mutabakat kültürü içinde buna çözüm arayışları toplumu bir arada tutuyordu.

Muhafazakâr kesim: O dönemin muhafazakar kesimi daha liberal ve daha hoşgörülüydü.

Liderlik: Özal reformist bir insandı. Devrimcilik tabular asadır, beyaz kağıttır, devamlılık içindedir. Özal reforme etti.

Kürt sorunu: Özal bütün tabuları yıktı. Federasyon kavramını dile getirmesi Kürt meselesinde çok önemliydi.

ERDOĞAN VE AK PARTİ: Sağın yenilenmesi hareketinin devamı. Daha muhafazakâr ve daha az liberal şekilde.

Askeri vesayet: Hem karşı çıktı, hem de askeri vesayete karşı entelektüel destek buldu.

Kutuplaşma - birleşme: Tayyip Erdoğan uzlaşma kültürünü yeterince başaramadı. Toplumda laik - Müslüman, Kürt - Türk, Avrupa - Türkiye gibi inanılmaz bir polarizasyon ve derinleşen nefret görüyoruz. Bu Türkiye’nin önünde çok büyük bir engel. Ötekini sürekli düşman olarak görüyoruz. Yani bir tek ben varım, öteki yok.

Tahammül ya da tahammülsüzlük: Çok farklı kesimlerde tahammülsüzlük var. Buna bir de sınıfsal olan eklendi. Orhan Pamuk’un burjuvazinin başörtülüleri ve Kürtleri küçümseyen davranışları hakkındaki eleştirisi buna bir örnek. Çok haklı bir eleştiriydi. Çünkü yeniden bir gerilim noktası. Bu kez sınıfsal. Türk - Kürt, İslamcı - laik, Alevi - Sünni bütün bu kesimlerin birbirlerine bakışları olağanüstü tahammülsüz.

Muhafazakâr kesim: Bugün muhafazakâr kesim zenginleşti, daha burjuvalaştı, ama söylemi yenilikçi değil.

Liderlik: Tayyip Erdoğan büyük bir lider. Tarihle randevularının büyük bir çoğunluğunu kaçırmadı. Ancak Kürtlerle randevusunu kaçırırsa hepsi boşa gidecek.

Kürt sorunu: Türkiye ekonomik ve siyasi istikrar içinde, ama Kürt meselesi bu işin zayıf bacağı. Ortadoğu tamamen değişiyor. Türk - Kürt meselesine çözüm bulunamadı. Sorun büyüyor.