31 Mart seçimlerinin sağ siyaset özellikle iktidar adına dikkatle not edildiği gelişmelerden biri yükselişi anketlere yansıyan Yeniden Refah Partisi’nin (YRP) yüzde 6.19 ile üçüncü parti haline gelmesi oldu. Parti bir büyükşehir (Şanlıurfa) , bir il (Yozgat) ve 39 ilçeyi 2 milyon 851 bin kişinin oyuyla kazandı. T24’te seçimlerden sonra yaptıkları analizde Abdullah Esin ve Mehmet Yaşar Altundağ ‘başarının sırrını’ şöyle anlatıyordu:
"Yeniden Refah Partisi’nin başarısının arkasında yatan ilk faktör; Cumhur ittifakı seçmeni nezdinde partinin kendisini oy verilebilir, yerli ve millî alternatif bir parti olarak inşa edebilmesi oldu. Yeniden Refah; ekonomi politikaları, istihdam, kamuda yolsuzluk ya da adam kayırmacılık gibi konularda iktidarı çok sert bir dille eleştiriyor olsa da konu dış politika, LGBTİ+ karşıtlığı veya toplumun milliyetçi-muhafazakar hassasiyetlerine geldiğinde iktidarla aynı safta ve pozisyonda duruyor. Fatih Erbakan’ın “Biz Anadoluyuz” çıkışıyla özetlediği YRP’nin bu duruşu, partiyi Cumhurbaşkanı Erdoğan ve iktidarı tarafından itinayla inşa edilmiş yerli ve millî siyasetin kırmızı çizgilerinin içinde kılıyor."
Bu noktada ‘Milli Görüş’ tanımını-felsefesini ortaya koyarak siyaseten ‘yerliliği’, bununla birlikte ‘diniliği’ ifade eden ilk ismin 22 yıldır iktidarda olan Tayyip Erdoğan’ın da ‘hocası’ olan Necmettin Erbakan olduğunu hatırlıyoruz elbet. Ancak Erdoğan kendi deyimiyle önce "Milli Görüş gömleğini çıkardı." Ardından zaman zaman dini kimliğini ‘Nass’ örneğinde olduğu gibi vurgulasa da özellikle son sekiz yıldır biraz da konjonktür gereği bir dönem "ayaklar altına aldığını" söylediği (Şubat 2013) milliyetçilik siyasetinde daha baskın hale geldi. İktidar ortağı-devlet içindeki ağırlık noktalarından biri olan MHP’nin bu yeni yolda etkisi büyük oldu. Erdoğan bu şekilde ‘devletin çoğunluğunun kabul ettiği’ bir lider olurken bir yandan da ‘devlet’ O’nun partisini şekilledi. Bu yeni şekil iktidarın ilk yıllarında kimi özgürlükçü adımları ya da barış sürecini daha serbest düşünen-yapmaya çalışan Erdoğan’ı kısıtladı. Elbette Erdoğan’ın ‘tek adam olma-kalma’, devlet onu şekillerken onun da devleti ‘parti devlet kılma’, Anayasa’yı ya da mahkemelerin kimi kararlarını ‘işine gelmediğinde yok sayma’ hamlelerini görmezden gelecek değiliz.
Ancak…
Son seçimlerde kendisi ve partisi oy kaybederken, MHP’nin oylarının sabit kalması, bu partinin milliyetçi kesimin hala açık ara birinci partisi konumunda bulunması elbette Erdoğan’ı ve yakın çevresini düşündürüyordur. AKP içinden çıkan Gelecek ve DEVA partilerinin gücünün-etkisinin değişik gerekçelerle neredeyse yok olduğu, Saadet Partisi’nin ‘hep aynı noktada kaldığı’ süreçte Yeniden Refah’ın yaptığı çıkış iktidar partisinde yeni bir arayışın kapısını aralayabilir.
Selçuk Bayraktar-Recep Tayyip Erdoğan
Erdoğan’ın genel seçimlere gidecek, dört yılı bulmayacağını ön gördüğüm süreçte bir dizi ilginç adım atabileceğini düşünüyorum. Bunun başında YRP’yi yeniden kendi yanına çekecek adımlar-arayışlar içine girebileceği geliyor. Bu; tam olarak ‘Milli Görüş gömleğini’ yeniden giymek olarak okunmasa bile yükselen, içinden geldiği bir hareketi yanına çekmek için hamleler yapacağı anlamına geliyor. Buna da hem kendisi için hem de kendini ‘muhafazakar olarak tanımlayan’ bir kısmı kendinden uzaklaşmış kitleyi yeniden yanına çekebilmek için Anayasa değişikliği çalışması ile başlayacaktır . Anayasa değişikliği ile Cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde 50 artı1formülünü aşağı çekecek, belki yanında cumhurbaşkanlığı seçilme sınırını kaldıracak bir düzenleme ve başta ‘aile’ konusu daha önce vadettiği kimi düzenlemeler getirilebilir.
YRP’yi, daha doğrusu kendinden kopan-kopmaya devam eden muhafazakar kitleyi yanına çekmek için Erdoğan’dan hamleler beklenmelidir. Tabii bunun yanında AKP’nin ve Erdoğan’ın bir zamanlar toplumun geneli için çekim noktası olma halinden giderek uzaklaştığı da bir gerçek. Kuruluşundan bu yana beraber yürüdüğü hemen herkesi tasfiye ederek yalnızlaşan Erdoğan’ın kitlesini heyecanlandıracak çok fazla aktör kalmadı yanında. Bunun tek istisnası Selçuk Bayraktar. Sadece damadı olması sebebiyle değil başta Teknofest’ler yarattığı zemin ile de özellikle gençlerin ilgisini çeken bir isim Bayraktar. Ben Erdoğan’ın çok geç olmayacak bir zamanda Selçuk Bayraktar’ı siyasete dahil edeceğini düşünüyorum. Bayraktar bir itici güç olarak konumlandırılabilir.
Bu arada…
Ekrem İmamoğlu’ndan Mansur Yavaş’a kişilikleri, çalışkanlıkları, vizyonlarıyla CHP’yi yeni çekim merkezi yapan isimler ve geleceğe dair projelerini de, tabii birbirleriyle ilişkilerini de dikkate almak-dikkatle izlemek gerekir. Bunu yaparken partinin başta helalleşme, toplumun geneliyle irtibat kurma çabası veren-harcı koyan geçmişteki isimleriyle de en azından uğraşmamak gerekir.
Murat Sabuncu kimdir?Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı. Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı. En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu. Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı. T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor. Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan bir oğlu, Nuri isimli bir kedisi var. |