Devlet Bahçeli "yerel seçimde ittifak yok" dediği anda grup toplantısını yaptığı salonda partilileri onu ayakta alkışladı. Bu durumu, MHP tabanının başta "af" konusu olmak üzere erken emeklilikten "andımız" ayrışmasına; partilerinin ve liderlerinin bir süredir önerdiği her konuda ittifak ortağı tarafından refüze edilmesinden duyduğu rahatsızlık olarak okumak mümkün. Hele ki o lider Erdoğan'a yeni sistem-tek adamlık yolunu sonuna kadar açmış iken. Bahçeli grup toplantısından sonra "Cumhur İttifakı bitmedi, yerel seçimlerde yalnız hareket edeceğiz" dese de ortada farklı bir süreç olduğu görülüyor.
MHP'liler gibi AKP'liler de liderlerinin durduğu noktayı onaylar vaziyette. Erdoğan, Bahçeli'ye yanıt verirken dil ve üslupta biraz daha yumuşaktı. Dinlerken en net-sert cümlesini şöyle not ettim: Gördük ki MHP kendisi için çok farklı bir tercih yaptı, saygı duyarız. Madem biz yolumuza diyorlar biz de herkes kendi yoluna deriz...
Ancak Erdoğan'ın konuşmasında bir süredir dile getirilen (bir önceki yazıda yazdığım) yeni arayışın işaretlerini bulmak mümkün. Üç bölümden cümleler. Önce af konusu. Şöyle dedi Erdoğan:
"Devlete karşı suçlarda yapılabilecek olanları yerine getirmeye gayret ederiz." Bu, siyasi af anlamına gelebilecek bir cümle. Gazetecilerden Kürt siyasetçilere, hüküm giymiş ya da hâlâ davasının sonucunu bekleyenlere çözüm üretebilecek bir başlangıcın sinyali olabilir. Böyle bir girişim Erdoğan'ın elini Avrupa yolunda da rahatlatır.
Bir diğer cümle:
"Türküm ben. Ama şunu söyleyeyim ben Türkçü değilim. O başka bir şey bu başka bir şey. Irkçılık bizim dinimizde yasaklanmıştır, yok. Her etnik unsur, kendi etnik unsuruyla iftihar edebilir. Ama cılık cılık etmez, mesele bu. Sizin Türkçülük yapma hakkınız varsa, o zaman benim Kürt vatandaşımızın Kürtçülük yapma hakkı doğar."
Erdoğan uzun zaman sonra küçük de olsa "sert milliyetçi söylemi"ne ara veriyor. Burada oy konusundaki tıkanmışlığının, toplumda yaşanan sıkışmayı görmesinin dışında özellikle ekonominin içinde bulunduğu durum açısından yabancı sermayeye duyulan ihtiyaç da motive edici unsur.
Kısaca bir önceki yazıda da belirttiğim gibi Erdoğan ve AKP'nin "andımız" ile af konusundaki durduğu nokta, milliyetçi söyleme koyduğu mesafe yeni siyaset arayışının sinyali olabilir. Bu arayış bir yandan Avrupa-ABD ilişkileri bir yandan gerileyen oylara karşı bir çözüm olarak düşünülüyor olabilir. Erdoğan yeniden Kürtlere ve oylarına yönelebilir.
Konuşmasındaki bir diğer önemli nokta erken seçim olur mu diye düşünenlere fikir verebilir. "2019 daki seçim 2023'e kadar önümüzü açar..." Yani eğer yerel seçimlerde AKP istediği oyu alamaz ya da başta İstanbul gibi büyükşehirleri kaybederse 2019 sonbaharında ya da en geç 2020'de erken seçime gidilir.
Bu süreçte yerel seçim adaylıkları önemli hale geldi. Muharrem İnce, İstanbul için aday olabileceği sinyalini verdi (Kaynak Ahmet Hakan/Hürriyet). CHP, İnce'yi aday gösterebilir. MHP'siz AKP, İstanbul'da zorlanabilir (Son anketlerde Türkiye geneli için tahminler: AKP: Yüzde 32,4, CHP: Yüzde 23,9, MHP: Yüzde 15,7, HDP: Yüzde 5,1, İyi Parti: Yüzde 2,4. Kaynak:ORC).
Muharrem İnce seçim gecesi yaptığını unutturursa İstanbul'da şansı olabilir. İstanbul'u kazanmak tüm partiler için psikolojik eşiktir. Ve tüm partiler bilir ki İstanbul'u kazanmak için Kürt oylarının almak olmazsa olmazdır. O yüzden Erdoğan'ın Kürtlere mesajları sürecektir. Yakın bir zamanda yanıtı aranacak bir diğer konu. AKP ile İyi parti yakınlaşır mı? Kolayca "hayır" denemeyecek bir soru.