Murat Sabuncu

06 Haziran 2019

Di’li geçmiş bayramlar…

Bayram sabahları yan yana saf tutmak, inananın masumiyeti-aşkıyla inanılana yönelmek(ti)… Şimdi aynı zamanda politik bir faaliyet…

Bayramlar birleştirir(di) eskiden…

Şimdi ayırıyor…

Misal bayram sabahı Gaziantep’te bir imam şöyle konuşabiliyor:

Kurtuluş mücadelesinde bizi kandırdılar. Anlatılan kahramanlıkların hepsi yalan. Keşke o gün savaşı kaybetseydik, belki Osmanlı’yı daha sonra yeniden kurabilirdik.”

Neresinden tutsan elinde kalacak, kışkırtıcı cümleler…

Bayram sabahları yan yana saf tutmak, inananın masumiyeti-aşkıyla inanılana yönelmek(ti)…

Şimdi aynı zamanda politik bir faaliyet…

Misal İçişleri Bakanı Süleyman Soylu askerlerle birlikte bayram namazı kılarken başta A Haber iktidarın propaganda aygıtları canlı yayına geçiyor.

Görüntülerdeki yanlış kılanları bir kenara bırakıyorum. Dindarlıktan Tayfun Atay’ın deyimiyle dinbazlığa evrilenlerin, dinini kalpten-samimiyetle yaşayanları da incittiğini görüyorum.

Bayramlarda büyüklerin küçüklere harçlık vermesi güzel bir gelenek(ti)…

Şimdi sosyal medya için üretilen bir şov malzemesi.

Misal Turizm Bakanı Mehmet Ersoy’un eşi Pervin Ersoy’un instagram hesabından paylaştığı fotoğraf.

Elini öptürdüğü çalışanına 100 dolar veriyor.

Tepkiler gelince ‘Alişan’ın yeğenlerine dolar verdiği videoyu ti’ye aldım’ diyor.

Alişan kim?

İktidarın sevdiği-iktidarı seven şarkıcılardan…

Sosyal medyada yeğenlerine cebinden çıkardığı tomarla dolar üzerinden ‘bayram harçlığı’ veriyor.

Eskiden ‘veren el ile alan el’ arasında görünmez bir duvar vardı.

En yakınınızdaki aile büyükleri bile size harçlığı bir mendilin içinde verirdi.

Şimdi…

Sosyal medyadan insanların gözüne soka soka veriyorlar…

Birbirlerini ti’ye alırken yanlarında çalışan emekçilere ellerini öptürüyor hiç utanmıyorlar…

Yöneticiler olarak halka söylediklerini misal ‘dolar’dan uzak durun, TL’den vazgeçmeyin’ kendi hayatlarında uygulamayıp hem de gözümüze sokuyorlar.

Bayramlar erken kalkılan, mutlu olunan sabahlar(dı)…

Şimdi haksız yere hapiste yatanlardan KHK ile işsiz bırakılanlara, ekonomik kriz yüzünden çocuğuna bir ayakkabı alamayanlara mutsuzluğun tavan yaptığı zamanlar…

Misal Musa Kart ve Cumhuriyet yazar-çizerleri… Karikatürist Musa Kart; çalışanına ‘arkadaşını ti’ye almak için 100 dolar vererek el öptüren hanımefendinin eşi  Turizm Bakanı Mehmet Ersoy’un şirketi ETS’yi telefonla aradığı için hapiste. Bir önceki cümleyi özellikle uzun ve karışık yazdım. Aslında çok basit. Cumhuriyet iddianamesi ve gerekçeli kararına bir bakmak yeterli.

Bayramlar ‘küslerin barıştığı’ günler(di)…

Şimdi ‘ayar verilen’-‘hedef gösterilen’ zamanlar…

Misal Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve MHP Lideri Devlet Bahçeli…

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ‘basına açık programınız var mı ona göre kendimize ayar verelim’ diyen gazeteciye ‘şakayla karışık’ şöyle yanıt veriyor:

Size ayar gerekirse zaten iletişim başkanlığımız o işi görür.

Bu yanıta gülüyor oradaki gazeteciler… Ne yapsınlar patronları telefonda korkudan ağlayınca onlara da gülmek kalıyor.

MHP Lideri Devlet Bahçeli de 31 Mart’ta kaybettikleri  seçimlerdeki  ‘FETÖ-PKK oyununun ortaya çıkarılıp seçimlerden sonra savcıların harekete geçerek kumpasları araştırması gerektiğini’ söylüyor. 31 Mart’tan önce de şimdi de ‘karşı partinin adayı da oy vereni  de’ terör örgütleriyle irtibatlı oldukları iddiasıyla hedefte. Ama sorulması gereken sorular da var Bahçeli’nin açıklamasıyla ilgili.  Öncelikle soru şu: 17 yıldır ülkeyi tek başına yöneten bir iktidar. Son 2.5 yıl MHP de fiili ortak.  Nasıl oluyor da hala kumpas kuracak kişiler sistem içinde? Bir diğer soru: Daha önceki sistem değişikliğinin oylandığı referandumda ve Erdoğan’ın ilk turda kazandığı 24 Haziran seçimlerinde bu ‘kumpasçılar’ yoktu da seçim kaybedildiğinde mi ortaya çıktılar? Ve son soru: Niye savcılar bir yanlışlık-usulsüzlük  varsa harekete geçmek için seçim sonrasını beklesin ki? Yoksa 23 Haziran’da yine kaybedilirse bu harekete geçme yeni bir iptal için mi kullanılacak?  

Bayramlarda mezarlıklar kaybettiklerinizle dertleştiğiniz ‘huzurlu’ alanlar(dı)…

Şimdi…

Bu yazıyı yazmadan önce babamın mezarını ziyarete gittim. Yakınında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın zaman zaman kullandığı Vahdettin Köşkü olduğu için mezarlık uzunca bir süredir polis kordonunda. İki girişten birinin önü ve mezarlığın kısmen içi polis yazan bariyerlerle çevrili. Mezarlık girişinde zırhlı araç içinde özel harekat polisleri bekliyor. Daha da ilginci mezarlığın içine, dar yola bir TOMA konulmuş. Bir ülkeyi yönetenlerin korunması doğal ama mezarlık içine TOMA…

Bugün bayramın son günü… Umutsuzluk, memlekete, hayata küsmek yok…Bakın sanatçı Alpay’a…Hakkında ‘terör soruşturması’ açılmasına rağmen şöyle diyor: Ülkemi sevdiğim için konuşmaya devam edeceğim. Alpay’ın Ethem Sarısülük için yaptığı ‘Ethem’in sessiz çığlığı’ bestesinden bir bölümle bitiriyorum yazıyı:

“Tamam tamam ben yenildim siz yendiniz,
Ama ben kazandım, siz kaybettiniz…”