Sosyalist Enternasyonel toplantısı…
Erken saatlerde varıyorum toplantının yapılacağı otele..
Önce ev sahibi CHP”nin “önemli” isimleriyle partiye ve gelecek seçimlere dair hızlı bir ufuk turu…
En popüler konu Mustafa Sarıgül…
İki ayrı isimden; biri ortak biri farklı iki yorum.
Önce ortak olan:
“Parti genel merkezinin önünde yaptığı miting şık olmadı. Abartılı idi. Adnan Keskin”in Şişli”ye belediyeye gidişi de yadırgatıcıydı ama genel merkez önü kabul edilebilecek gibi değildi.”
Ayrışan nokta:
Birinci kişinin görüşü:
“Takım elbiseler, kombinler bunların gazete sayfalarına yansıması hiç şık olmadı. İnsanlara ne onun maddi zenginliğinden mühim olan fikir zenginliği.”
İkinci kişinin görüşü:
Bir ilçeye girerken aracı kullanan şoför arkadaşıma “Aman, sirenleri çalıp etrafı rahatsız etmeyelim" diyorum. O da diyor ki "Bizim halkımız gösterişi, gücü sever tevazu nereye kadar? O yüzden belki de Sarıgül”ün yaptığı doğru.”
Konuştuğum isimler + partinin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu”nu, özellikle Meclis”te başörtüsü konusunda partiyi “duvara çıkarmadan” yürüttüğü liderlik için “takdir” ediyor.
Ki bu isimlerden biri Kılıçdaroğlu”nun yeni genel başkan olduğu, seçimlerde kayıt olmayı unutup oy kullanamadığı meşhur seçim sonrasında “Liderlikte şansı yok, liderliği uzun sürmez” tahmininde bulunmuştu.
Beni şaşırtan bir diğer fikir ise AK Parti”nin “içeride yaşadığı sıkıntılar, anlaşmazlıklar” ile ilgili ana muhalefetteki kimi isimlerin durduğu nokta idi.
Partiden bir isim şunları söyledi:
“Eğer biz CHP olarak 'kendi aralarında bile anlaşamıyorlar, tartışıyorlar' diye düşünüp işi ağırdan alırsak önümüzdeki seçimleri de kaybedebiliriz. Ben parti yetkililerine de söylüyorum. Yüzde 50 ne kadar aşağı gelmiş olabilir ki? O yüzdeden hala güç, kendine bir kazanım elde etmek isteyenler niye iktidarı hızla terk etsinler ki? O yüzden bizim bir iddia ortaya koymamız gerekiyor. Bakın geçenlerde x ile gittim. (İli söyledi ama yazarsam kim olduğu anlaşılır diye burada kayda geçirmedim.) Erdoğan”ın ağzından bizim yadırgadığımız kimi cümlelerin hala karşılığı var. Durduğumuz noktayı iyi anlatmamız lazım. Bir de başka partiye bakıp ne güzel bölünüyorlar diye sevineceğimize kendi MYK içindeki üç – beş genel başkan adayını da unutmamak lazım.”
Sosyalist Enternasyonel”in Konsey toplantılarının yapılacağı ülke; “o ülkenin üye partisinin iktidarı ya da siyasi başka bir başarısı olduğunda” tercih ediliyor. Türkiye”nin tercihinde ana faktör ise Gezi olayları olmuş. Katılımcılar özellikle Konsey”in Genel Sekreteri Luis Ayala bunu sık sık dile getirdi. Pazar akşamı özel yemekte de basına verdikleri söyleşide de (Turkish Daily News) Ayala bunun altını çizdi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran da yaptığı konuşmada da katılımcılara gösterilen İngilizce alt yazılı filmde de Gezi sürecini uzun uzun anlattı. Oran; “ağaç sadece bir sembol, olaylar sadece bir ağaç yüzünden değil baskıyı, otariter, diktatöryel anlayış nedeniyle yaşandı” diye konuştu.
Bu sırada Sosyalist Enternasyonel katılımcılarına gösterilen videoda; Başbakan Erdoğan'ın olayların başında yaptığı “Birkaç çapulcu istiyor diye Gezi Parkı”na yapacaklarımızdan vazgeçecek değiliz” konuşması; ardından polis şiddeti görüntüleri; ardından yine Erdoğan ve “Polise emri ben verdim” konuşması nihayetinde gözünü kaybeden ve yaralanan iki kişinin görüntüleri yer aldı. Gözünü kaybedenlerden bir kişinin “nefret ediyorum” diye başlayan cümleleri acı vericiydi.
CHP; konuşmalar ve videolar ile toplantının merkezine Gezi sürecini yerleştirdi. Umut Oran; “her yer Taksim her yer direniş” diye biten konuşmasında ölen ve yaralananların isimlerini de andı. Gezi sürecinde “geride kaldığı, arkaya takıldığı” eleştirilerine uğrayan (özellikle Sırrı Süreyya Önder tarafından) parti, hem uluslar arası arenada, hem de iç siyasette Gezi”yi sahiplenen bir görüntüye ağırlık vermeye başladı. Seçim sürecinde bu vurgusunu artırarak sürdüreceğini, başta İstanbul”da, özellikle HDP”ye gidecek oyların “hiç olmazsa bir kısmını” kendinde toplamayı umduğunu düşünüyorum. Bu arada yine CHP içinden yetkili bir isim “İstanbul”da HDP ile ittifak kurulabilme şıkkının tamamen gündem dışı olmadığını da” belirtti.
Kılıçdaroğlu konuşmasında; Suriye”ye oradaki savaşı bitirmek için yapılacak Cenevre 2 toplantısına ağırlık verdi.
Ancak benim önemsediğim noktalardan biri Kılıçdaroğlu”nun ekonomi konusunda söyledikleri oldu. Neoliberal politikaları eleştirdi, insanlara biçilen “kabul edilemez” rolden bahsetti. Şunları söyledi:
“Piyasaların hiçbir şekilde hata yapmayacağı varsayımı üzerine inşa edilen neoliberal politikalar tüm dünyada milyonların ciddi bedeller ödemesine neden olmuştur. Küresel ekonomik düzen krizleri çözerken insanları değil finans sektörünü ve büyük şirketleri gözetmekte bir sonraki krize kadar insanları ezerek yoluna devam etmektedir. Başka bir deyişle küresel ekonomik sistem insanlara müşteri ve tüketici olmanın ötesinde bir rol biçmemektedir.”
Kılıçdaroğlu; Willy Brandt”ın “Kalıcı ve adil bir barış sistemi bütün uluslar için eşit kalkınma fırsatıyla mümkündür” diye konuşmasını bitirirken, bunun formülünün net şekilde hala ortaya konamamış olmamasının da büyük sorun olduğu gerçeği aklımda.