Çarşamba günü cep telefonuma kayıtlı olmayan bir numaradan mesaj geldi. Bir davetti bu. Şöyle diyordu: "Baykar Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Bayraktar, cuma günü Beyoğlu Sohbetleri Türkiye Yüzyılı buluşmalarına konuk oluyor." Ardından da davetiye. Pek muhtemel yanlışlıkla gelmiştir diye "Numaranız kayıtlı değil, daveti kim yapıyor?" diye yazdım. "Ali Teker, Beyoğlu Belediyesi basın danışmanı. Müsaitseniz bekliyoruz" diye yanıt geldi.
Bir gazeteci olarak son dönemde çok tartışılan bir ismi izlemek, izlenim yazmak iyi olur diye düşündüm. Toplantının yapılacağı yer Beyoğlu’nda Pera Otel idi. Kapının önünde az sayıda polis ve zabıta vardı. Polisler salonun dışında sadece girerken arama yaptılar, toplantı boyunca hiç görünmediler.
Beni sahnenin yanındaki 11 numaralı masaya oturttular. En azından bir kısmıyla bir zamanlar, çok uzun zaman önce, merhabalaştığım iktidar yanlısı gazetecilerin çoğu oradaydı.
Onların dışında New York Times ve Japon Nikkei’den meslektaşlar da gelmişlerdi. Ayrıca Halk TV’den İsmail Küçükkaya’yı, Karar Gazetesi’nden Yusuf Ziya Cömert’i, HaberTürk'ten Nagehan Alçı ile Mehmet Akif Ersoy'u, bağımsız yayıncı Özlem Gürses’i de gördüm. Gecenin ev sahibi Beyoğlu Belediye Başkanı Haydar Ali Yıldız ile Bayraktar salona girdiler. Yaklaşık 25 masa ve sanırım 200 kişi vardı. Bayraktar her masaya giderek tanımadıklarının elini sıktı, tanıdıklarıyla kucaklaştı.
Oturduğu masadaki isimlerden özellikle ikisi ilginçti. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yapmayı planladığı geziyi iptal eden ülkenin, Almanya’nın başkonsolosu Johannes Regenbrecht. Türkiye’nin kısa süre önce ilişkilerini düzelttiği İsrail’in İstanbul Konsolosluk Şefi Ehud Moshe Estem. Tabii İsrail’in Baykar’ın ürettiği insansız hava araçlarına rakip ürünler ürettiğini, bir zamanlar Türkiye’ye sattığını, pürüzler yaşandığını da hatırlatmak gerekir. Ayrıca Hırvatistan Başkonsolosu Ivana Zerec. Kendisi toplantının sonunda bir ‘teşekkür-takdir’ konuşması yaptı.
Selçuk Bayraktar video ve görüntülerle şirketlerinin kuruluş ve büyüme aşamalarını anlattığı 46 dakika süren bir sunum yaptı.
Baykar Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Bayraktar
Fotoğraf: AA
Sunumda şirketlerinin kuruluşundan bugüne icraatlarını, karşılaştıkları zorlukları, İHA’ları, SİHA’ları özellikle Bayraktar TB2’yi, yerli savunma sanayi için yaptıklarını anlattı. Hendek döneminden Suriye içindeki operasyonlara Karabağ’dan Ukrayna’ya nerelerde kullanıldıklarından, karşılaştıkları bürokratik-siyasi zorluklardan bahsetti. Bu kısım daha önce çokça yazılıp-konuşulduğu için Bayraktar’ın anlattığı başka noktaların altını çizmek istiyorum. Ama bu bölümü geçmeden Ukrayna’ya sattığı insansız hava araçlarıyla, bu ülkenin savaşta etkin olmalarının, Türkiye’nin Rusya ile ilişkilerinde herhangi diplomatik sıkıntı yaratıp yaratmadığı ile ilgili soruya yanıtını aktarayım:
Ukrayna ile 2016’dan başlayan bir anlaşmamız var. 2022 Şubat ayında Rusya Ukrayna’yı işgal etti, savaş başladı. Ukrayna Rusya’yı işgal etmedi. Rusya yaptı bunu. 2016’da başlayan taahhütümüzü yerine getirmezsek olmazdı. Kaypaklık yapamazdık. Bedeli ne olursa olsun dosdoğru durduk. İşin diplomatik kısmına vakıf değilim.
Gelelim diğer noktalara…
Anne faktörü
Selçuk Bayraktar; özellikle halen iş yerlerinde yaşayan, beraber çalıştıkları annesinden çok etkilendiklerini anlatıyor. Şöyle diyor:
"Mücadelenin en önemli hususlardan bir tanesi annemiz. İstanbul Üniversitesi Ekonomi İktisat bölümü mezunu. Zamanında kartlı bilgisayarlarda program yazmış. Benim yazılımcı tarafım annemden geliyor. Şimdi de halihazırda bizimle birlikte çalışıyor, işyerinde yaşıyor hatta. Az önce de yanından ayrılıp geldim. Şimdi onun bize manevi motivasyonu çok kıymetli."
Bu noktada 2009'da çekilmiş bir belgeselden annesinin kendilerine verdiği nasihatten bir bölüm izletti: "Oğullarım bu geliştirdiğimiz teknolojiyi her türlü engellemelere, entrika ve yıldırma politikalarına rağmen, Türk ordusunun şerefli evlatlarının hizmetine sunmamanız halinde sizleri başarısız addedeceğimin bilinmesini süt hakkım olarak niyaz ediyorum. Anneniz."
Kanser-psikiyatri çalışmaları
Bayraktar, babası kanser olduğunda onunla hastanede kalırken yaşadıklarını da anlattı. Ve o günlerden bugüne aktardıklarını:
"Rahmetli babam kansere yakalanmıştı. O dönemde ben de hastanede kalırken sabahlara kadar genetik makaleleri kanserle alakalı onkoloji makaleleri, böyle aslında bakarsanız yapabileceğim bir şey olmasa da üç aylık dönemde bu alanda sabahlara kadar bilimsel makaleleri okuyarak geçirdiğimden ve kanserin nasıl bir hastalık olduğunu, nasıl bir bela olduğunu bilfiil yaşadığımdan, Canan Bayraktar Toplum Sağlığı Vakfı dediğimiz vakfımızı kurduk yıllar sonra. Ve kanserle alakalı ve aynı zamanda psikiyatriyle alakalı araştırma yapmak üzere tümüyle kendi kaynaklarımızla kurduğumuz bir vakıf oldu. Psikiyatri alanında da çalışmaya başladık. Genetik alanında da. inşallah en yakın zamanda bir araştırma merkezi kurmayı hedefliyoruz. Elbette kansere çare bulacağız demiyoruz ama en azından bu yolda gayret etmek vazifemiz olduğundan bununla alakalı da çalışmaya başladık. Can Sağlığı Vakfımız yaklaşık 7 aydır çalışıyor."
Uzay çalışmaları
Bayraktar, uzay ile ilgili de çalıştıklarını anlattı:
"Uzayla alakalı çalışmalarını yürütecek girişimimizi de kurduk. Uzaya çıktıktan sonra yörüngeye transfer araçları. Bu alanda da yine tümüyle kendi kaynaklarımızla kimseden bir kuruş destek almadan Baykar'ın bu elde ettiği gelirler vasıtasıyla bir anlamda, ihracattan elde ettiği gelirler vasıtasıyla uzay ilişiğimizi kurduk ve şu anda 35 kişi kadar bir ekip var. Tabii adım adım büyüyor, çalışmalarına devam ediyor. Elbette 5-10 sene sonra ülkemizin uzay serüvenine ciddi destek verecek çalışmalarda bulunacağına inanıyoruz ve insanlığa bu alanda da katkı sunacağımızı da değerlendiriyoruz."
Aday olacak mı?
Selçuk Bayraktar, Cumhur İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı mı? Özlem Gürses’in sorduğu soruya Bayraktar şu yanıtı verdi:
"Bu aralar galiba böyle bir tevatür dönüyor. İnsanoğlunun hayal gücünün sınırlarına kimse gem vurmak istemez. İnsanoğlu doğası gereği yaratıcı bir varlık. Hayalleriyle birlikte değişik fanteziler de üretiyor. Ama bunlar tevatürden ibaret. Cumhur İttifakı’nın adayı bildiğim kadarıyla çok uzun zamandır belli. Ben siyasette de değilim. Bir taraftan bana çok kızıyorlar. Niye siyasete giriyorsun diye. Girmiyorum ki; atılan iftiraya yanıt veriyorum. Bir taraftan da 'illa gel'. Ya neden geleyim? Yani işimi yapamıyor muyum onunla alakalı bir şikayet mi var?’"
Söz söyleme özgürlüğü
Bayraktar’a yöneltilen sorulardan biri de dünyanın önde gelen yayın organlarında Erdoğan ile ilgili yayınlanan yorum-dergi kapakları ile ilgili oldu. (The Economist ve Stern kapakları) Soruda Bayraktar Grubu ile ilgili yurt dışında çıkan ‘olumsuz’ haberlerle ilgili görüşünü de istediler. Şöyle yanıt verdi:
"Bizimle ilgili bir sene evvel olumsuz manşet yapan yabancı gazeteler, Karabağ’da kullanıldığında ‘katil drone’lar Ukrayna’da kullanıldığında ‘umudun silahları’ denildiğini gördük. Freedom of speech deniyor, fikir özgürlüğü-basın özgürlüğü herkes dilediği gibi yorumlayabilir."
Bitirirken…
Selçuk Bayraktar aralarında MIT’nin de bulunduğu dünyanın en iyi okullarda okumuş, ailesiyle birlikte sıfırdan bir şirket ortaya çıkarmış bir isim. Cumhurbaşkanı damadı olmadan başlayan bir hikayesi var. 2.5 saati bulan konuşma-soru yanıtta Erdoğan’a en çok üç kez atıfta bulundu. İşini; anne-babasıyla ve zorlukla kurmalarıyla eşitlediği-tanımladığı için bu konuda gazetecilerden-siyasetçilerden gelen eleştirilere orantısız yanıtlar verdiğini biliyoruz. Freedom of speech’in Türkiye’de geçerli olmadığını bilecek kadar zeki olduğunu da… Ancak izleyebildiğim kadarıyla özellikle yaptıklarıyla gençlerle bir bağ kurmayı başarmış. İbni Haldun’dan, Cezeri’den Takuyiddin’den bahsedip ‘Türk-İslam geçmişe atıfta’ bulunuyor. Vecihi Hürkuş’tan Devrim Arabaları’ndan da bahsediyor. Eskinin parıltısına, eksik kalmışlara, sonra kendi şirketinin ‘başarılarına’ atıf yapıp, ardından Hubble teleskobundan yıldızlara geçmişe bakmaya sözü getirip konuyu ‘hiç’liğe bağlıyor. Bunları birbirinden kopuk yapmıyor.
Selçuk Bayraktar önümüzdeki günlerde istemediğini söylese de kendisini siyasetin içinde bulabilir. Ben toplantıda öyle bir hava aldım. Göreceğiz…
Murat Sabuncu kimdir?Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı. Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı. En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu. Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı. Çıktıktan sonra sekiz ay gazeteyi yönetti. T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor. Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan bir oğlu, Nuri isimli bir kedisi var. |