11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile bir video söyleşi talebim vardı. Ancak Koronavirüs günlerine denk geldiği için bu bir süre ertelendi.
Bu kez Türkiye’nin gündemindeki önemli bir konuyu, virüs salgını nedeniyle cezaevlerinden erken tahliye için hızlandırılan infaz indirimlerine ilişkin yasa ile ilgili ne düşündüğünü sormak istedim. Çünkü "düşünceleri nedeniyle cezaevinde olan, çok geniş bir 'terör' tanımı altında özgürlüğünü kaybetmiş’"pek çok siyasetçi, gazeteci, sivil toplumcu ve avukat düzenlemeden yararlanamayacaktı. Bu kapsamda aylardır, yıllardır tutuklu olarak yargılananların durumuna ilişkin görüşünü sorduğum 11. Cumhurbaşkanı Gül, şu yanıtı verdi:
“Şu günlerde İnfaz Yasası’nda yapılması planlanan düzenlemenin nefret, şiddet ve terör içermeyen düşünce suçlarını ve basın çalışanlarını da kapsaması; içinden geçmekte olduğumuz zor zamanlarda toplumun eşitlik ve adalet duygularına hitap edeceği gibi ciddi bir ümit ve rahatlama sağlayacağı, birlik ve bütünlüğümüzü güçlendireceği, ülkemizin uluslararası imajına da olumlu katkılarda bulunacağını düşünüyorum. Mevcut virüs tehdidinin en az acı ve zararla atlatılabilmesi bakımından düzenlemenin yalnız hükümlüleri değil tutukluları da kapsaması gerektiği açıktır. Bu düzenlemeyi bir fırsat olarak görüyor, iktidar ve muhalefet tüm partilerin bu konuda yakın bir işbirliği ile çalışacaklarını ümit ediyorum.”
Gül, ardından şu noktanın altını çizdi:
"Küresel ciddi bir salgınla karşı karşıyayız. Sağlık Bakanı’nın uyarı ve tavsiyelerini tavizsiz uygulamak hepimiz için geçerlidir. Bu sürecin en kısa sürede atlatılmasını temenni ederim."
AKP'yi Tayyip Erdoğan ile birlikte kuran çekirdek kadroda yer alan, AKP iktidarının ilk Başbakanı ve ilk Cumhurbaşkanı olan Abdullah Gül'ün görüşü böyle.
Gül’ün çağrısı iktidar tarafından nasıl karşılanır bilemiyorum. Ancak yasa sadece ‘kişiye ve topluma karşı işlenen suçlarla’ sınırlı kalırsa kabul edilmesi hem hukuken hem vicdanen zor bir durumla karşı karşıya kalınır. Üstelik bu ayrım, bu kez sadece özgürlüğü değil hayatı da tehdit ediyor