Yargılama, önce kendini yargılamadan.
Yargılama, yargıya hazır değilsen.
Judge Not – Bob Marley
Rasta ilahilerinden doğan müzik: Reggae
Bob Marley'in de sadık müridlerinden biri olduğu Rastafariyanizm inancının kurucusu Leonard Howell olarak bilinir. Bir din değil de ritüel ağırlıklı dinsel normlar toplamıdır.
Mısır kökenli Ra dinlerinin Hristiyanlık ve Musevilik ile karışımından oluşan bir inanç biçimi olarak Rastafariyanizm Musa'nın asıl yol gösterdiği kutsal kavimin Siyahlar, özellikle de Etiyopyalılar olduğunu savunur.
Rastafariyanizm'de vadedilmiş topraklara Zion (cennet) denilmektedir. Rastafaryanlar kendi içlerinde birçok kola ayrıldıklarından değişik inanışlara sahiptirler ama Jah ( Tanrı) kavramı üzerinde konsensus oluşmuştur.
Bu inanç tarzının ilahileri daha sonraları Jamaika'da reggae müziğine kaynaklık etmiştir.
Rasta'nın renkleri siyah, kırmızı, sarı ve yeşildir. Kırmızı, yeşil ve sarı renkleri Etiyopya bayrağı, siyah Afrika halkını temsil eder. Her bir rengin kendi anlamı vardır ve bunlar Rastafaryanlar için çok önemlidir. Sarı bütün altın, mücevher ve hazineler içindir. Yeşil, insanların, üzerinde yürüdüğü dünyadır. Kırmızı ise siyah halkın dökülen kanıdır.
Çoğu Rasta, eski ahit'in kural koyduğu yiyecekleri ve etin de sınırlı türlerini yerler. Kabuklu deniz hayvanı ve domuz eti yemezler. Diğerleri bütün etlerden çekinirler. Nazirite yeminini kabul eden akımlardır. Alkol kullanımını genellikle zararlı olarak görürler ve marijuana kullanımını faydalı bitki olarak sigara şeklinde içerler. Aynı zamanda Rastafari inancında vücudun toprağa tek parça girmesi gerektiğine inanılır.
Rastalar saçlarını taramaz ve kesmezler bu şekilde uzayan saçlar bir süre sonra Dreadlock isminde saç biçimi yaparlar. Rastalar bu şekilde Jah'ın uzun tırnaklarıyla bir gün onları yeryüzünden alıp Zion'a götüreceğine inanırlar. Günümüzde Dreadlock şeklindeki saçlar trend haline gelmiştir ama çoğu Rastafari bu saçın stil olarak kullanılmasına karşıdır.
Militan iyimserlik
Tuhaf saç stili ve hiçbir tür ya da akıma benzemeyen müziği, sözlerin mistik etki gücü ile o (1960-70'li) yılların rock ve pop yıldızlarından farklı görünümüyle bir adam öne çıkmaya başladı. Müziği ne rock ne folk ne caz ne de poptu. Türler arası bir sentez ya da füzyon hiç değildi. Devrimci bir damarı olduğu politik temalı şarkılarından fark edildi.
Meğer batılı 68'liler bu acayip örgülü uzun saçlı sempatik şarkıcıyı, müziğini, felsefesini çoktan keşfetmişler çok da sevmişler. Dönemin anti-emperyalist Amerika karşıtı atmosferine uygun düşen "I Shot the Sheriff – Şerifi Mıhladım" kült şarkısı ile Spartaküsyen cephede yankı yarattı. Şarkı hiç unutulmadı ve bir sonraki nesil de pek sevdi.
Eric Clapton blues – rock tarzında söyleyince yıllar sonra şarkı ikinci baharını yaşadı, tabii Bob Marley de özlemle yad edildi.
Şerifi VurdumŞerifi vurdum, ama yardımcısını vurmadım. Şerifi vurdum, ama yardımcısını vurmadım.
Memleketimin her yerinde İzimi sürmeye çalışıyorlar. Suçu bana atmak istediklerini söylüyorlar Şerif yardımcısının ölümü için, Şerif yardımcısının hayatı için. Fakat diyorum ki:
Şerifi vurdum, ama yemin ederim ki nefsi müdafaaydı. Şerifi vurdum, ama onlar ağır cezalık suç olduğunu söylüyorlar.
Şerif John Brown her zaman benden nefret etti; Sebebini bilmiyorum. Her tohum ektiğimde Büyümeden öldür dedi. Büyümeden öldür dedi. Diyorum ki:
Şerifi vurdum, ama yemin ederim ki nefsi müdafaaydı. Şerifi vurdum, ama yemin ederim ki nefsi müdafaaydı.
Bir gün özgürlük karşıma çıktı Ve ben şehir dışına yola çıktım. Ansızın Şerif John Brown'u gördüm Bana ateş etmek üzere nişan alırken Ben de vurdum, onu vurdum Diyorum ki,
Şerifi vurdum, ama yardımcısını vurmadım. Şerifi vurdum, ama yardımcısını vurmadım.
Reflekslere hakim olamadım Ve olması gereken de budur. Her gün kova kuyuya gider, Fakat bir gün altı düşecek, Evet bir gün altı düşecek. Yine de diyorum ki:
Şerifi vurdum, ama yardımcısını vurmadım, oh hayır. Şerifi vurdum, ama yardımcısını vurmadım, oh hayır.
|
Utangaç, mütevazi, çekingen, bilge
Siyah bir anne beyaz bir babadan 6 Şubat 1945'te Jamaika'daki St. Ann's Parish kırsalında doğdu. Bob melezliği yüzünden hep dışlanmışlık hissetti. Bir gün Rastalarla tanıştı ve o dışlanmışlık hissi yerini kabul edilmişliğe bıraktı.
Rastalar otonomi ve özgüveni savunurlardı. Herkes mutlu olmalı sevgi, barış ve birlik içinde yaşamalı. Rastaların mottosu buydu.
Huzurlu, mutlu, ilham dolu olmak için marihuana içerlerdi.İnançlı bir rastafariyen olan Bob da süreki ot tüttürdü - hayatı boyunca. Mizaç olarak ılımlı bir kişiliğe sahipti Bob.
Arkadaşları, yedi karısı, akrabaları onun mütevazı, utangaç ve çekingen olduğu konusunda hem fikirler; Rasta çevrelerinde bilge; müzik aleminde ise ansiklopedi olarak tanımlanmıştı. Özel biriydi, saf bir ruhru. Müziği neden bu kada hoşa gidiyor? Çünkü üzücü bir hikâyeyi anlatıyor. En yakınları böyle tasvir ettiler.
Kısıtlı ve dar çerçeveli bir hayattan ancak müzikle çıkış yolu bulacağını düşündü ve başarılı da oldu. Başlangıçta rasta ilahilerinden esinlenen Marley, reggae ile özgün müzik dilini yarattı.
Reggae nin temeli bas ve bateridir. Füzyon değildir dedik ama Soul, R&B,Caz, Funk tarzlarının birleşimidir reggae, görüşü genel kabul gören bir analizdir. Ama reggae otantiktir, özgündür.
1970 lerin başında Bob Marley ve grubu Wailers çıktığı turne ile tanınmaya başladılar. Dönem fetret dönemiydi; Beatles dağılmış, Bob Dylan elektro gitara geçerek kulvar değiştirmiş, rock bir tıkanma ve boşluk yaşarken disko müziği çıkmış, rocktaki boşluk tamamen dış görünüş ve sahne şovlarıyla müzikal gücünü ve eski ağırlığını yitirmişti. Koca Rolling Stones bile blues-rock çizgisinden sapıp disko grubu olmuştu. Böylesi bir çöl ortamında Marley vaha gibiydi. Önce Avrupayı sonra Amerikayı en son Afrikayı fethetti. Huruc seferlerinde yapan Marley ve şarkılarıyla tanışan izletiyiciler bazı parçalarda trans halinde dans ettiler.
Could you be loved bu şarkılardan bir tanesidir. Bob, konserleri ve plakları ile yeteneğini, özgünlüğünü dünyaya gösteriyordu
Müzisyen, devrimci, efsane
Plak yapımcıları Bob Marley in müziğini siyah rock diye tanımladılar ve plak yapma düşü gerçekleşti. Reggae nin saltanatı başlıyordu: Get up stand up. No woman no cray, I shot the sherif, is this love… En yükseğe emin adımlarla tırmanıyordu.
Get up stand up ile büyük adımlarından birini attı.
Kalk, ayağa kalk Sizin için ayağa kalkın Kalk, ayağa kalk Sizin için ayağa kalkın Kalk, ayağa kalk Kavgadan vazgeçme
Vaiz adam bana söyleme Cennet dünyanın altında Bilmediğini biliyorum Hayatın değeri nedir Parlayan her şey altın değildir Hikayenin yarısı hiç anlatılmadı Şimdi ışığı görüyorsun, eh Doğru için ayağa kalkıyorsun Hadi
Kalk, ayağa kalk Sizin için ayağa kalkın Kalk, ayağa kalk Kavgadan vazgeçme Kalk, ayağa kalk Sizin için ayağa kalkın Kalk, ayağa kalk Kavgadan vazgeçme
Çoğu insan düşünür Büyük Tanrı gökten gelecek Her şeyi götürün Ve herkes kendini yüksek hissediyor Ama hayatın değerinin ne olduğunu biliyorsan Sizinkileri yeryüzünde arayacaksınız Ve şimdi ışığı görüyorsun Haklarınızı savunuyorsunuz, Jah
Kalk, ayağa kalk (Jah, Jah) Hakkınız için ayağa kalkın (Oh, noo) Kalk, ayağa kalk (Kalk, ayağa kalk) Kavgadan vazgeçme (Hayat senin hakkın) Kalk, ayağa kalk (Yani, kavgadan vazgeçemeyiz) Hakkınız için ayağa kalkın (Lord, Lord) Kalk, ayağa kalk (Bizi zorlamaya devam et) Kavgadan vazgeçme (Evet)
İsm-skism oyunundan bıktık ve yorulduk İsa'nın adıyla cennete gidip ölüyorum, Rab Ne zaman anladığımızı biliyoruz Yüce Tanrı yaşayan bir adamdır Bazen bazı insanları kandırabilirsin Ama her zaman tüm insanları kandıramazsın Şimdi ışığı görüyoruz (Ne yapacaksın?) Haklarımız için ayağa kalkacağız (Evet, Jah, evet)
Yani, daha iyi Kalk, ayağa kalk (Sabah, vazgeçme) Hakkınız için ayağa kalkın (Gece, hemen şimdi ayağa kalkın) Kalk, ayağa kalk Kavgadan vazgeçme (Vazgeçme, vazgeçme) Kalk, ayağa kalk (Kalk, ayağa kalk) Hakkınız için ayağa kalkın (Kalk, ayağa kalkın) Ayağa kalkın, ayağa kalkın (Çevrenizde n ***** olma, evet) Kavgadan vazgeçme (Kalk, ayağa kalk) Kalk, ayağa kalk (bunun çok iyi olacağını düşünmüyorum, Lord) Hakkınız için ayağa kalkın (Kalk, ayağa kalkın) Kalk, ayağa kalk (Dedim ki, mahallede n ***** olma, evet) Kavgadan vazgeçme
|
Bob Marley Jamaika'da bir Rasta İkonundan dünyada reggae kralına dönüştü. Ünü o minicik adadan okyanuslar aşarak kıtalara ulaştı. ABD, İngiltere, Hollanda, Almanya, Fransa, Japonya, Afrika, Türkiye…
Bu arada Jamaika'da birbirini faşist ve komünist olarak suçlayan iki partinin siyasi şiddeti sokakları silahlı çatışmaların mekanı hâline getirdi. ABD, Reagan ve CIA o avuç içi kadar adayı kendi haline bırakmıyor bildik yöntemleriyle adada huzur, istikrar ve özgür yaşamı provoke ediyordu.
Jamaika'da iktidar da muhalefet de reel politik çıkarları için Bob Marley'in popülaritesini ve Jamaika halkı nezdindeki saygın ve güvenilir insan imajını istismar ederek kullanma hesapları peşindeydi. Bob'un derdi iç savaş aşamasına gelmiş Jamaika'da çatışmaların, cinayetlerin durması, adaya barış ve huzurun gelmesi idi. Bu uğurda misyon üstlenmeye hazırdı. Militanca iyimserlik tavrını yalpalamadan sürdürüyordu.
Suikast
Steve Wonder ile birlikte ada'da bir konser verdiler. Wonder konser gelirinin yarısını adadaki körler okuluna bağışladı. Bundan çok etkilenen Bob Marley ücret almayacağı bir konser vermeyi planladı. Bu kararı halkın gözündeki saygınlığını daha da arttırdı. Ama ortamdaki gerginlik artık elektrik saçıyordu. Konserden iki gün evvel evde son prova yapıldıktan sonra iki karanlık tip eve yaklaştı biri evin içerisine öldürme niyetiyle Bob'a benzettiği her gölgeye kalleşçe kurşun yağdırdı. Müzisyenlerden yaralananlar oldu. Bob kurşunun göğüs ve kolunu sıyırmasıyla mucizevi bir şekilde sağ kurtuldu. Konser engellenmek isteniyordu. Fakat o korkusuzca sahneye çıktı ve Rasta ilahilerini reggae formunda söylemeye başladı. 80 bin kişi gelmişti Bob'a moral dayanışma desteği vermek için. Ama Bob yaşadıklarından sonra kırgın bir ruh haliyle Jamaika'dan ayrılıp İngiltere'ye gitti.Yıl 1977 idi.
1999 yılında Times dergisinin 20. yüzyılın en iyi albümü ilan ettiği Exodus adlı muhteşem albümlerinin başarısı sonrasında planlanmış ve her türlü hazırlığı yapılmış ABD turnesi turne iptal edildi. Futbol maçı sırasında biri kramponuyla ayak başparmağına basınca, parmak yaralandı ama Bob umursamadı. Fakat yara iyileşmeyip acı artınca götürüldüğü klinikte yapılan tetkikler sonunda melanom teşhisi konuldu. Başparmağın kesilmesini önerdi doktorlar. Ama birileri Bob'a kestirirse dans edemeyeceğini söyleyip, Miami de bir doktor bunun gerekli olmadığını sadece tırnak yuvasının alınarak yaranın temizlenmesinin yeterli olacağını belirtince o tedavi yapılır ve Bob normal hayatına döner.
Jamaika'dan siyasiler gelip Bob'un artık bu gönüllü İngiltere sürgününden eve dönmesini ve bir barış konseri düzenleyip çatışan tarafların liderlerini barıştırmasını halkın da bu arzuda olduğunu ısrarlı bir üslupla söylerler. Bob ikna olur ve Jamaika'ya döner. Onbinlerce kişinin coşku ve heyecanla bir rasta ayini havasında izlediği Barış konserinde spontane bir şekilde gelişen liderleri sahneye davet edip el sıkıştırıp Jah'a (tanrıya) şükreder. Ondan önce matrak bir olay yaşanır. Bob Marley ambiyanstan çok hoşnut bir halde dans edip şarkılarını söylerken gitaristi yanlış nota çıkar. Hatanın hemen farkına varan Bob, "Yaptığın yanlışa dikkat et, dikkat et" der mikrofonda. Bu uyarı aslında yanlış nota basan müzisyen arkadaşınadır ama seyirciler bunu kendilerine ve orada bulunan siyasi hasımlara söylediğini sanıp coşkuyla alkışlarlar.
Dillere destan yardım severliği ile kapısının önünde her gün oluşan kuyruktaki insanlara kazandıklarını dağıtır yardımlarını esirgemez. Bundan çok mutlu olmaktadır. Müziğe ve başarılı kariyerine de devam eder. Birkaç yıl öncesinin tuhaf saçlı, renkli bereli yırtık pırtık görünümlü o bir grup müzisyenin şimdi Toronto'nun en büyük ve ünlü salonunu dolduracağını kimse tahmin edemezken, Avrupa'da 6 haftada 2 milyon seyirci gelir konserlerine, Rolling Stones'u bile geride bırakarak tüm rekorları kırarlar. Japonya’da 4 bin kişiye söylerler ve şaşkınlık içinde Japon mucizesini yaşarlar: Dil bilmeyen Japon seyirciler tüm şarkılarında Bob Marley'e eşlik ederler.
36 yaşında zirveye çıkmış olan Bob, reggaenin dünyadaki tüm iyi insanlara ulaşana kadar devam edeceğini söyler. Bunun önünde tek bir varlık engeldir: Azrail. Ayak başparmağında başlayan kanser boş durmamıştır ama kendisi atlattığını sanıp tetkik ve kontrollerini ihmal etmiştir. Birtakım anormallikler yaşayınca kliniğe götürülür. Kanser, akciğer ve beyine kadar vücudunu sarmıştır. Artık tıbbın yapacağı bir şey kalmamıştır. Son sözü Azrail söyler. Ve Rasta olan olmayan onbinlerce insanın katıldığı törenle tabutu bir mübarek bebek beşiği özeniyle kavranır, ebedi uykusuna o bir buçuk metrelik çukurda devam etmek üzere bedeni toprağa, varlığı gönüllere gömülür. Yıl 11 Mayıs1981; dünya yaşanacak kaosa emekleyen adımlarla yaklaşmaktadır. Geçen kırk yılda Bob ve müziği yeniden ve yeniden keşfedilir. I shot the sherif Argonotların yoldaşlık rizomuna can suyudur artık.
Ölümünün kırkıncı yılında, rizomun gövermesindeki katkıları kesintisiz süren unutulmaz Bob'a sevgi ve hasretimizi yolluyoruz.
Hayır kadın, ağlama
Hayır, kadın ağlama Hayır, kadın, ağlama
Çünkü - çünkü çünkü, Trenchtown hükümetinin bahçesinde oturduğumuz zamanı hatırlıyorum İki yüzlüleri gözlerken Tanıştığımız iyi insanlarla karşılaşmıştık. Bu uzun yolda Sahip olduğumuz iyi arkadaşlarımız da var, Kaybettiğimiz iyi arkadaşlarda. Bu mükemmel gelecekte ,Geçmişini unutmaman gerek Diyorumki, sil şu göz yaşlarını.
Hayır, kadın, ağlama Küçük hayatım, göz yaşları dökme. Hayır, kadın, ağlama
Çünkü - çünkü çünkü, Trenchtown hükümetinin bahçesinde oturduğumuz zamanı hatırlıyorum Ve birden Georgie odunları ateşe verdi Odunların geceyi aydınlattığını gördüm Ve ateş başında yulaf pişirdik, dediki Seninle neyi paylaşmamı istersin Ayaklarım tek taşıyıcımdır Ve ayaklarımla gitmem gerekir Oh, Ben giderken Herşey güzel olacak ! Herşey güzel olacak !
Ve hayır, kadın, ağlama hayır, kadın, ağlama Görüyorum küçük hayatım, göz yaşları dökme. Hayır, ağlama kadın.
Bir kere daha diyeceğim; Hayır, ağlama kadın |