Murat Bjeduğ

04 Şubat 2019

Jethro Tull ve barok rock

Metallica üyeleri 1991'de Grammy Ödülü'ne uzandıklarında ilk sözleri 'Jethro Tull'a bu sene albüm çıkarmadıkları için teşekkür ederiz' oldu

Otuz yıl oluyor izleyeli. O yıllarda Barok rock kavramı Türkiye'de henüz tedavüle çıkmamıştı. Bir mimari kavram olan Barok, aynı adla klasik müzikte bir tür olarak kalıcılığı tartışılmaz ve ilgi çeken bir akımdır. Bach'ın bu akımın ilk akla gelen bestecisi olduğunu belirtmeye gerek bile yoktur.

Progresif rock kategorisinde gösterilen Jethro Tull, adını on sekizinci yüzyılda yaşamış bir İngiliz çiftçiden almıştı. Bu çiftçinin tarımda ekim makinasını bulan şahıs olduğu grubu konu alan hemen her kaynakta belirtiliyor.

1991 yılında Korsan yayınlarından çıkan Jethro Tull kitabı 9 yıl sonra genişletilmiş 2. Baskısını Chiviyazıları Yayınevi'nce yayınlandı. Kitabın yazarı Orhan Kahyaoğlu, grubun 1968 yılından 1991 yılına kadar ki öyküsünü anlatırken fotoğraf ve şarkı sözlerine de yer vermiş. Böylelikle hem Jethro Tull sevenleri hem de merak edip ilgi duyanları epeyce bilgilendirecek bir çalışmayı gerçekleştirmişti. İstanbul festivali programı dahilinde konser vereceği kesinleşince, İstanbul’ da bir Jethro Tull dalgalanması yaşanmıştı. O yıllarda İstanbul festivalinin program kapsamı caz ve rock müziğinini de içeriyordu. Sonraki yıllarda Jethro Tull, İstanbul ve İzmir Efes'te, izleyen yılda da Ankara'da konser vermişti. Türkiye'de sayıca çok seveni vardı 1970 ve 80'li yıllarda. Sol-kentli entelijansiyanın da dinlediği  grup, bu ilgi ve izleyici coşkusundan hoşnut kalmıştı. Medyada da epey haber çıkmıştı haklarında.

Jethro Tull, 1968 yılında Ian Anderson ve gitarist Mick Abrahams tarafından kuruldu. Kısa süre sonra Abrahams ın yerine Martin Barre geçmişti. Ayrılanlar yeni girenler ile kadro sık değişti.

Rock müzikte çok fazla alt dal türedi. Bunlardan biri de barok rock ve bu alt dalın izleyicilerinin de Jethro Tull'u beğendikleri kaynaklarda yazılı.

Jethro Tull’ın ilk çıktığı yıllarda Beatles, Rolling Stones, Pink Floyd, Led Zeppelin, Moody Blues, Who, Eric Clapton, Allman Brothers, Grateful Dead gibi büyük isimler çığır açıyorlardı. Psychedelic – rock – blues formlarında gitar ağırlıktaydı. Böyle münbit bir sanat ve müzik ortamında Ian Anderson gitar yerine flütü seçerek şaşırtıcı ve fantastik bir sound üretti. Flüt, barok tatlar verirken ilk yıllarda yer yer psychedelic tarzdan da geri kalmadılar. Anderson flütü de farklı çalıyordu. Nota aralarında ve soluk alma sırasında çıkardığı bazen hiddetli bazen alaycı bir mizahla çeşniyi ilginçleştiriyordu. Konserinde flüt çalarken tek ayağının üzerinde duruyor, aynı zamanda bir eliyle seyirciye jestler yapıyor, dans ediyor  sahneyi, izleyicilerle birlikte yönlendiriyordu. Flüt dışında klasik gitar ve mandolin de çaldı. Fat man şarkısını mandolin eşliğinde seslendirilirken Harbiye açık havayı dolduran binlerce Jethro Tull sever, neşe melodileri sağanağı altında taaa Taksim meydanından duyulacak volümde eşlik etmişti. Her şarkısının bitiminde alkış tufanı koptu.

Ertesi günlerde Sadık Özben, Yeni Gündem dergisinde şöyle yazmıştı:

"Jethro Tull konseri boyunca galiba davulu iki kişi çalıyordu, havada sürekli dört kol gördük de…!?"

Teşbih yerindeydi, davulda olağanüstü bir performans izlemiştik. Martin Barre de elektro gitarını konuşturmuştu. Konser bitiminde seyirciler çok şahane bir rock konseri izlemenin mutlu gülümsemesiyle ve beğeni yorumlarıyla açık havadan yavaş yavaş çıktılar. Eminim ki hala o duygularla anımsıyorlardır o geceyi. Üzerinden otuz sene geçmiş olsa bile.

Tull müziğinin farklı bir yönü de şarkı sözleridir. Alışılagelmişin ötesinde, hikayelerden, mitlerden, gündelik hayattan esinlenilmiştir. Jethro Tull izleyicileri şarkı sözlerine de önem atfederler, basit ve kolay anlaşılır değildir, biraz zihinsel zahmet ister tam anlamak için. Sözler bağımsız olarak şiir gibi de okunabilir seviyededir. Grubun çıkış albümü This Was (1968) ten sonra, Rolling Stones prodüksiyonu Rock’n Roll Circus şovuna katılırlar. John Lennon, Yoko Ono, Taj, Mahal, Rolling Stones, Eric Clapton, Marianne Faithful, the Who katılanlar arasındadır. Sırayla canlı performans sergilerler. Jethro Tull'u anons ederken Mick Jagger, fantastik, terimini kullanarak grubu sahneye çağırır. Ev sahibinin alicenaplığı değildir fantastik terimini kullanması, gerçekten de öyledirler.

Jethro Tull, 'This was'dan sonra peş peşe Stand up (1969), Benefit (1970), Aqulaung (1971), Thick as a brick (1972) albümlerini çıkarır. Bunlar klasik olmuş albümleridir. Hala dinlenirler ve yeni sürümleri raflarda bulunur. Grubun fanları için 'Thick as a brick' ayrı bir değer taşır. 42 dakikalık bir konsept albüm olan 'Thick as a brick', hayali bir çocuğun büyürken yaşadığı güçlükleri anlattığı bir şiirdir.

J.S Bach’ın Bouree adlı eserini rock formunda bir başka seslendirirler. Bunun dışında Ravi Shankar'ın sitar virtüozu kızı Anoushka Shankar ile Hindistan turunda, Mumbai ve Bangalore'de canlı performanslar yaptılar. Ian Anderson'un flütü, Anoushka Shankar'ın sitarıyla, Hintli müzisyenlerin tabla ve bansuri çaldıkları konser, müzikteki yaratıcılığın derinlikle birleşerek dinleyenlere fevkalade dedirtebilmişti.

"Crest of A Knave" albümü ile Metallica'nın "...And Justice For All" albümünü de geçerek "En İyi Heavy Metal Albümü" dalında 31. Grammy Ödülü'nü aldılar. Metallica üyeleri 1991'de Grammy Ödülü'ne uzandıklarında ilk sözleri "Jethro Tull'a bu sene albüm çıkarmadıkları için teşekkür ederiz" oldu.

Her ne kadar Grammy en iyi heavy metal albümü dalında verilmiş olsa da, Jethro Tull, bence klasik rock yapan bir gruptur ve o dönemde yani 60'larda başlayıp müzik hayatını devam ettiren rock gruplarının, müzik eleştirmenlerinin kategorik sıfatlarla değerlendirmelerinden hazzetmediklerini, verdikleri mülakatlardan biliyoruz. Ancak illa da bir unvan gerekiyorsa, Barok rock, daha uygun düşüyor gibi. Tull müziğinin bir diğer ayırt edici farklılığı da İngiliz folk kültüründen esinlenmişliğidir, denilebilir. Bazı parçalarında, katedraller, tarihi şatolar arasında dolaşıyormuş hissini de duyumsatıyorlar.

 

Martin Barre bir röportajında Jethro Tull'un bittiğini söylemişti. Uzun zamandır yeni bir albümleri çıkmadı. Müzik medyasında da bir çalışma içerisinde olduklarına dair bir haber de yok.

Ama elli yılda yaptıklarıyla rock tarihinin en özgün gruplarından biri oldukları kesin.