"Dizzy'nin icrası zekanın önemini gözler önüne seriyor. Ritmik inceliği emsalsizdi. Bir armoni ustasıydı ve onu incelemekten büyülenmişti. Roy Eldridge'den Duke Ellington'a kadar gençliğinin tüm müziklerini içine aldı ve benzersiz bir müzik geliştirdi. zeka ile dengelenmiş karmaşık ritim ve uyum üzerine kurulu bir tarz.
Gillespie o kadar hızlı fikirliydi ki, alışılmadık derecede hızlı bir tempoda sonsuz bir fikir akışı yaratabiliyordu. Hiç kimse bu şekilde bir trompet çalmayı düşünmemişti, bırakın gerçekten denemeyi. Müzisyenler ona saygı duyuyordu çünkü herkesi geride bırakmasının yanı sıra çok şey biliyordu ve bu bilgi konusunda çok cömertti..." Wynton Marsalis
"Trompeti bulduğumda, en iyi yanımı buldum." –Dizzy Gillespie
"Caz neşeli bir müziktir. Onu bu yüzden çok seviyorum!" –Dizzy Gillespie
Dizzy ve Bebop
Swing Era müziği ile Big Band orkestra müziği 1935'ten 1946'ya kadar ABD'de çok popülerdi. Topluluk tabanlı bir tarz.olan Swing öncelikle dans etmek içindi. Süreç içinde yerini, daha çok dinleme keyfi için üretilen Bebop sounduna bıraktı. Bebop grupları, büyük gruplara oranla çok daha küçüktü ve esas olarak saksafon, piyano, bas, trompet ve davulun dahil olduğu genişletilmiş ritm bölümlerinden oluşuyordu. İkinci dünya savaşının başlamasıyla birlikte Swing dönemi eski önemini kaybetmeye başladı. Eş zamanlı olarak Big Band'lerin neredeyse tümü birbirlerinin kopyası haline geldi. Big Band döneminin kapandığının belli olmasıyla yeni arayışlara giren zenci müzisyenlerin Harlem'de Mintons Place adında, müzisyenleri özgür bırakan, hatta onları teşvik eden bir işletmeciye sahip güzide bir barda bir araya gelip Jam Session yapmaları esnasında oraya takılan Dizzy, davulcu Kenny Clarke ve piyanist Thelonious Monk ile çalmaya başladı. Daha sonra aralarına ününü işittikleri yeni bir müzisyen olan alto saksofoncu Charlie Parker'ın da katılmasıyla, geleneksel müzisyenleri tedirgin eden ve beyazların yapamayacağı bir müzik yaratmayı amaç edinen bir grup yol arkadaşı toparlanmış oldu.
Radikal fikirleri uygulayan ve eskiye taviz vermeyen devrimci bir gruptu bu. Aynı ortak irade etrafında bir araya gelen yaratıcı yetenekler, dayatmacı ve baskıcı geleneklerden sıyrılınca, yaratıcılıklarını özgürce gerçekleştirmenin önü açıldı ve devrim gerçekleşti. Caz dünyası bu devrimle yeni akıma, biraz istihza biraz da nükte ile Bebop adını verdi. Bebop, karmaşık armoni ve ritmi içeren hızlı tempo ve çılgın caz tarzından oluşan daha entelektüel bir sese ve genellikle anahtarı değiştiren ve kendisi de hızla değişen akor ilerlemelerine sahipti. Doğaçlama cazın bu yeni tarzı, müzisyenlerin enstrümanlarının ustası olan virtüöz sanatçılar ve solistler olarak kabul edilme arzusunu ateşledi. Bebop, genellikle karmaşık senkop, asimetrik ifadeler ve hızlı tempo içeren keşfedici bir cazdı. Bebop'un gelişiyle, aranjmanlı Swing Era caz müziği, yerini büyük ölçüde doğaçlama müziğe bırakıyordu.
1988 yazında Dizzy Gillespie, İstanbul konserinde izleyicileri hipnotize etti
Yukarıdaki iki fotoğraf Dizzy'nin 1988 İstanbul konserine aittir.
Bir gece önce aynı mekanda aurası ve sahne ambiyansı izleyicileri lal eden kibir abidesi Miles Davis'den sonra, Dizzy'nin performansı caz severlerce merak ediliyordu. Miles, konseri boyunca seyirciyle hiç iletişim kurmadı; çoğunlukla sırtı seyirciye dönük, belden yukarısıda eğik pozisyonda trompetini çaldı, dakikalarca süren ısrarlı alkışlara rağmen bis yapmadı.
Dizzy, Miles'tan dokuz yaş büyüktü ve eski zamanlara ait bir isim olarak algılanması konser öncesindeki gün boyu yapılan sohbetlerde neredeyse bir önyargı halindeydi. Konser başladığında tribünlerde boşluklar vardı. Sahne ışıklandırması, yerleşimi ve görüntüsü ile çok sadeydi. Önce bir Big Band topluluğu çıktı ve kısa bir seremoniden sonra ilk parçaya başladılar. Sonra sahneye Dizzy, Konga çalarak geldi ve neşeli gülümseyişlerle ortama pozitif enerji saçarak Afrika'nın otantik dansını yapmaya başladı. Sonra trompetini aldı, yanaklarını balon gibi şişirerek Bebop'un en güzel melodilerini seslendirdi. İzleyicileri caza doyuruyordu. Konserin ilk bölümünün sonunda kısa bir ara için müsaade istedi, kulise geçti. Ama topluluk üyeleri yerlerinden kalkmıyordu. Biz de ayaklanmıştık ama sanki sahnede bir aksiyon olacakmış gibiydi. Big Band'in şefi mikrofona gelerek şunları söyledi: "Özür dileriz, çünkü Diz, bunu hep yapar. Orkestra üyelerini tanıştırmayı hep unutur. Şimdi o işi izninizle ben yapacağım, müzisyenleri tanıştıracağım.'' Biz sandık ki üyeleri isim ve çalgılarıyla seyircilere takdim edecek. Öyle olmadı ve "Evet, tanışabilirsiniz lütfen" deyince orkestra üyeleri birbirleriyle tanıştılar, el sıkışıp öpüştüler. Bir kahkaha tufanı İstanbul semalarında yankılandı, ardından da alkış kıyameti koptu. Espri çok zekiceydi. Sonra Diz geldi, trompetiyle hipnotize etti ve gitti, bir daha da gelmedi. İstanbul'daki caz rüyamız da sona erdi. 38 yıl sonra kat ettiğim 2500 km yola değmişti diyebiliyorum.
Dizzy'nin kısa biyografisi
Resmi adı John Birks Gillespie, Amerika doğumlu bir trompetçi ve besteci. 21 Ekim 1917'de Güney Karolina, Cheraw'da doğan Gillespie, Bebop akımının Charlie Parker ile kurucu mimarı olarak kabul ediliyor. Karmaşık trompet çalış üslubu ve sofistike ritm tarzıyla birlikte tüm zamanların en iyi trompetçilerinden biri oldu. Gillespie'nin stili, tamamen kendine özgü müzikal ifadesinin karmaşık doğası nedeniyle, genellikle benzersiz olarak anılır. Caz, Bebop ve Afrika Küba Cazının güçlü bir karışımına bağlı kalan Gillespie, gerçekten yetenekli ve ilham verici bir trompetçi olarak caz tarihine geçti. Sınıfı, özgünlüğü ve yaratıcılığı öyleydi ki, geleceğin birçok parlak müzisyenine ilham verdi.
Gillespie erken yaşta piyano ve daha sonra trombon çalmaya başlasa da, Caz müzisyeni olma arzusunu, ancak rol modeli Amerikalı trompet sanatçısı Roy Eldridge'i radyoda dinledikten sonra duydu.
Kuzey Carolina'daki Laurinburg Enstitüsü'nde burs kazandıktan sonra, 1935'te Frank Fairfax Orkestrası'na üye oldu, daha sonra Edgar Hayes ve Teddy Hill orkestralarına katıldı. İlk kaydı, ikincisi ile birlikte geldi ve ona "King Porter Stomp" adını verdi. Bebop'ı sıralamalarda yükseltmek için çabalarken, Gillespie'nin büyük bir gruba liderlik etme hedefi, 1946'da ilk büyük grubunu bir araya getirdiğinde gerçekleşti. Asli amacı Bebop'u ve modern caz'ı yaygınlaştırmaktı. 1956'da Gillespie, müziğinin son derece iyi karşılandığı Orta Doğu'yu gezdi ve böylece Modern Caz yolculuğu başlamış oldu.
1940'ların sonlarında Gillespie, Miriam Makeba ve Mario Bauza gibi tanınmış müzisyenlerle performans sergileyerek Afrika-Küba müziğini popüler hale getirdi. Yeni ritmik kalıplar ve ilginç bir salsa dansı unsuru içeren Afrika-Küba cazı, o zamanlar Bebop ile bağlantılıydı. Afrika-Küba müziğine yaptığı en önemli katkılardan bazıları "Manteca" ve "Tin Tin Deo" gibi single'lardı . Gillespie'nin 1960'lardaki diğer katkıları, örneğin Gillespiana (1960) ve The Cool World gibi albümler(1964), Caz müziğinde devrim yaratan çabaların örnekleridir.
1960'ta Jazz Hall of Fame'e kabul edildikten sonra, müziğinin gittiği yön ile ilgili birçok performans ve deney yaptı. Kariyerinin sonlarına doğru, müziğinin tüm alt türlerini tek bir klasik Caz müziği katmanında birleştirdi. 1989 yılında dünyanın farklı şehirlerinde 300'e yakın performans verdi ve aynı yıl içinde iki albüm derledi.
1993 yılında 75 yaşında vefat etti.