Murat Belge

18 Ocak 2025

Oynak zemin

Sağına dönüp baktığında “plebisiter diktatörlük” -popülizm, cemaat, tarikat, din, iman falan filan. Soluna dönüp baktığında zart zurt, sopalı medeniyet, okumuş adam zorbalığı... Buradan demokrasiye çıkış yok

Çok sayıda anket yapan şirket var, oldukça farklı sonuçlara varıyorlar. Hangisi doğru çalışıyor? Ben kendi hesabıma bilmiyorum. Ama AKP iktidarı kuruldu kurulalı, doğru çalışan herhangi bir kurum kalmadığına göre, bunlara da şüpheyle bakmamız normal. Öte yandan, toplumsal kabuğun altında neler oluyor, topluma onlardan daha yakın kimse olmadığı için, elimiz mahkûm, izliyoruz, sonuç çıkarmaya çalışıyoruz.

AKP’nin 2002’de seçimi kazanmasıyla başlayan yeni dönem ilk yıllarında “istikrarlı” göründü. AKP seçim üstüne seçim kazandı. Yetmişlerde başlayıp da Refah’a kadar uzanan süreçte bu siyasi çizgiye sahip çıkan çeşitli partilerin alamadığı oyu bu yeni parti almıştı, almaya devam ediyordu. “Gömlek çıkarma” mecazı yapılmıştı ama durum pek böyle göstermiyordu. Gömlek bayağı tanıdık bir gömlekti. Ama bütün o “Şubat” patırtılarından (ve başında Necmettin Erbakan bulunan parti pek de “nazik” olduğunu söyleyemeyeceğimiz bir üslupla iktidardan uzaklaştırıldıktan) sonra, toplum sandık başına gittiğinde “Milli Görüş”ün yeni temsilcisine eskisinden esirgediği kadar oy vermişti. Bu kadar oy vermek, “gönül vermek”le açıklanabilirdi.

Bu durum devam etti. Üstelik bu “devam” sırasında AKP ciddi değişim de geçirdi. Malum “Kürt sorununa barışçı çözüm” politikasının geçerli olduğu günlerin hüsranla sona ermesinin ardından, Tayyip Erdoğan partisini bir yerden aldı, bambaşka bir yere yerleştirdi. Onun gerçekleştirdiği bu dönüşüm bazılarımızın AKP’den sıtkının sıyrılmasına yol açtı; ama bu “sıtk” zaten AKP’ye sıkı sıkı bağlanmış değildi. AKP’nin gerçek taraftarları aynı şevk ve muhabbetle partilerinin arkasında durmaya devam ettiler. Birkaç seçim de böyle biçimlendi.

Değişim, pek de beklenmedik zamanda ve şekilde, AKP’nin ekonomik politikalarının yarattığı “felaket” ortamında kendini göstermeye başladı. Yani toplumun hatırı sayılır bir kesiminin “ekonomist olarak Tayyip Erdoğan’ın” girdiği yola tepkisini gösterdi. Bu, AKP’nin ve Reisi’nin oldukça kesin görünen hegemonyasını sarstı. Yeni süreçte AKP’nin “birinci parti” olmaktan çıktığını gördük.

Hani “modern toplum”da seçmenlerin davranışlarının ekonomik politikalardan, ekonomik gidişten ciddi bir şekilde etkilendiğini görmeye alışmışızdır ya... Siyasi gelecek tahminleri yaparken bu “homo economicus”un eğilimlerini ölçmeye önem veririz. Türkiye’de bunun ne kadar geçerli olduğunu pek bilmeyiz. Hiçbir zaman tam yolunda yürümeyen bir şeydir ekonomi; toplum, genel olarak, sağdaki partilerin ekonomik politikalarının daha isabetli olduğuna kanaat getirmiştir, oyunu o tarafa yöneltir. Bunda önemi azımsanmayacak bir etken, tek-parti döneminin “komuta ekonomisi” politikalarının etkisidir. Malum, “Geldi İsmet, gitti kısmet” ideolojisi. “Ekonomist Tayyip” saltanatı sırasında, başta, Tayyip’le geldiğine inanılan kısmet gene Tayyip’in politikalarıyla “gitti” -hem de fena gitti! Bir daha ne zaman gelir, bilinmez.

Gelgelelim, birkaç anket şirketi birden oyların yönlenmesinin gene değiştiğini söylemeye başladılar. Ufak bir farkla, ama AKP yeniden “birinci parti” olarak görünüyordu! Ekonomide göze çarpan herhangi bir iyileşme olmaksızın!

Yani, o “modern toplum” davranışı burada hala benimsenmemiş miydi? Galiba.

Aramızdan belirli bir kesim, Türkiye’nin yönetilmesinde her zaman aksaklıklar olduğunu, ama AKP iktidarındaki gibi bir “kötü yönetim”in şimdiye kadar görülmediğini söylüyorlar. Ben de böyle düşünenler arasında olduğumu söyleyeyim: Plebisiter diktatörlük, Jakoben diktatörlükten çok daha kötü olabiliyor-oluyor. Üstüne üstlük ekonomi de küçük bir azınlık dışında kalanları mutlu edecek gibi değil. Peki, nasıl oluyor da bütün bu işlerin müsebbibi AKP “birinci parti” konumuna tırmanabiliyor?

Bence bunun cevabını gene o “Jakoben” yıllarda aramalıyız. Belli ki bu toplum bu yıllarda çok çekmiş. “Birinci parti” sorunu ahalinin bu AKP rejimine duyduğu sevgiden çok (ama bu “yok” değil) öbür alternatife duyduğu antipatinin sonucu. Dolayısıyla bugünkü muhalefet cephesini oluşturanların muhalefet ederken kendilerini geçmiş yılların kendini çeşitli vesilelerle gösterdiği iktidarla özdeşlemek konusunda çok dikkatli davranmaları gerekiyor. Ahali “Yahu, bunlar da onlardan” dedi mi, bu muhalefete ekmek yok. Ama bu “Ben bilirimİ. Benim dediğimi yapacaksın” zihniyeti de bu toplumun siyasal mayasında var, bugün AKP’ye muhalefet eden kesim içinde de var.

Sağına dönüp baktığında “plebisiter diktatörlük” -popülizm, cemaat, tarikat, din, iman falan filan. Soluna dönüp baktığında zart zurt, sopalı medeniyet, okumuş adam zorbalığı... Buradan demokrasiye çıkış yok. Bu ikisinin de bugüne kadar kaçınmayı başardığı “üçüncü” yolu bulmamız ve o yolda yürümeyi öğrenmemiz gerekiyor.

Murat Belge kimdir?

16 Mart 1943'te Ankara'da doğdu. İngiliz Erkek Lisesi'ni ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi. Aynı bölümde asistanlık ve doktora yaptı. 1969'da İngiltere'deki Sussex Üniversitesi'nde araştırmacı olarak bulundu. Christopher Caudwell ve Marksist estetik konulu teziyle 1980'de doçent oldu.

Genç yaşlarda yaptığı William Faulkner ve James Joyce çevirilerinin yanı sıra 1964'ten itibaren Yeni Dergi, Papirüs gibi dergilerde çıkan eleştirileri, yorum yazılarıyla tanındı. Namık Kemal, Behçet Necatigil gibi yazarlar üstüne incelemeler yaptı. 1970'te Halkın Dostları Dergisi'nin kurucuları arasında yer aldı. 12 Mart 1971 muhtırasıyla başlayan darbe döneminde iki yıl cezaevinde kaldıktan sonra 1974'te üniversiteye döndü. 1975'te Birikim dergisini kurdu. 1981'de YÖK'ün kuruluşunun ardından üniversiteden istifa etti. 1983'te İletişim Yayınları'nı kurdu, 1984'te Yeni Gündem dergisini çıkartmaya başladı. Denemelerini Tarihten Güncelliğe (1983), 12 Yıl Sonra 12 Eylül (1992), Edebiyat Üstüne Yazılar (1994) kitaplarında topladı. 1980'lerde Sadık Özben mahlasıyla düzenli olarak mizah yazıları yazdı. 1991'de Helsinki Yurttaşlar Derneği, Türkiye şubesini kurdu. 1997'de profesör oldu; 1995'ten bu yana Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü'nde akademik çalışmalarını sürdürüyor.

Marksist estetikten militarizme, edebiyattan yemek kültürüne, Osmanlı ve İstanbul tarihine dek birçok farklı alanda 26 tane kitabı ve çok sayıda makalesi yayımlandı. Halkın Dostları, Birikim, Yeni Dergi, Yeni Gündem, Milliyet Sanat, Papirüs dergilerinde ve Cumhuriyet, Demokrat, Milliyet, Radikal, Taraf gazetelerinde yazdı. Hale Soygazi ile evli.

Kitapları

- Tarihten Güncelliğe (Alan, 1983; İletişim, 1997)

- Sosyalizm, Türkiye ve Gelecek (Birikim, 1989)

- Marksist Estetik (BFS, 1989; Birikim, 1997)

- The Blue Cruise (Boyut, 1991)

- Türkiye Dünyanın Neresinde (Birikim, 1992)

- 12 Yıl Sonra 12 Eylül (Birikim, 1992)

- İstanbul Gezi Rehberi (Tarih Vakfı, 1993; İletişim, 2007)

- Türkler ve Kürtler: Nereden Nereye? (Birikim, 1995)

- Boğaziçi'nde Yalılar ve İnsanlar (İletişim, 1997)

- Edebiyat Üstüne Yazılar (YKY, 1994; İletişim, 1998)

- Tarih Boyunca Yemek Kültürü (İletişim, 2001),

- Başka Kentler, Başka Denizler 1 (İletişim, 2002)

- Yaklaştıkça Uzaklaşıyor mu: Türkiye ve Avrupa Birliği (Birikim, 2003)

- Osmanlı: Kurumlar ve Kültür (Bilgi Üniversitesi, 2006)

- Başka Kentler Başka Denizler 2 (İletişim, 2007)

- Genesis: "Büyük Ulusal Anlatı" ve Türklerin Kökeni (İletişim, 2008)

- Sanat ve Edebiyat Yazıları (İletişim, 2009)

- Balkan Literatures in the Era of Nationalism (Jale Parla ile birlikte, 2009)

- Sadık Özben'in Toplu Eserleri (Helikopter, 2010)

- Başka Kentler, Başka Denizler 3 (İletişim, 2011)

- Edebiyatta Ermeniler (İletişim, 2013)

- Başka Kentler, Başka Denizler 4 (İletişim, 2014)

- Militarist Modernleşme-Almanya, Japonya ve Türkiye (İletişim, 2014)

- Linç Kültürünün Tarihsel Kökeni: Milliyetçilik (Agora, 2006; Berat Günçıkan ile söyleşi)

- Step ve Bozkır - Rusça ve Türkçe Edebiyatta Doğu-Batı Sorunu ve Kültür (2016)

- Şairaneden Şiirsele / Türkiye'de Modern Şiir (İletişim, 2018)

- "Siz isterseniz…" – Popülizm Üzerine Yazılar (İletişim, 2018)

- Sanat ve Edebiyat Yazıları II (İletişim, 2019)

Çevirileri

- Hegel Üstüne: W.T. Stace

- Martin Chuzlewitt: Charles Dickens

- Döşeğimde Ölürken, Ağustos Işığı, Ayı: William Faulkner

- Dublinliler, Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi: James Joyce

- Arabadakiler, Patrick White

- 1844 Elyazmaları: Karl Marx

- Bir Zamanlar Europa'da, Leylak ve Bayrak: John Berger

- Feodal Toplumdan Yirminci Yüzyıla: Leo Huberman

- Yazıcı Bartleby: Herman Melville

- Kayıp Kız: David Herbert Lawrence

- Yurtsuzların Ülkesi: Dugmore Boetie

- Lenin ve Felsefe: Louis Althusser (Bülent Aksoy ve Erol Tulpar ile birlikte)

- Yanya Sultanı – Tepedelenli Ali Paşa: William Plomer