Halk TV yayına girdiğinden beri en çok onu izlediğimi sanıyorum. Bir süredir içinde olduğumuz politik evrede kendi duygularıma ve düşüncelerime en yakın onu buluyorum olsa gerek. Zaten bu evrede sinirlenmeden seyredecek kanal bulmak iyice zorlaştı.
“İçinde bulunduğumuz politik evre” filan diye gevelediğim şey, malum, AKP iktidarı. AKP’nin MHP ile paylaştığı iktidar. Bu, Türkiye’nin siyasi tarihinde gerçekten çok özel bir dönem. Düşünüyorum, bizim bu “siyasi tarih” süreci içinde “normal” denecek bir dönem bulmak zor olabilir; ama normalden bu derece uzaklaşanı da yok. Örneğin Halk TV bir “haber kanalı”; ama haberi vermekle kalmıyor . Olayı “haber” yapanla kavga ediyor! Bunu, bizde “normal” sayılacak bir dönemde yapıyor olsa eleştirmek gereğini duyar mıydım? Evet, duyardım. Ama bu dönemde bunu yadırgamıyorum, hatta özellikle doğru buluyorum. Bu iktidarın önümüze yığdığı olaylardan “haber” çıkarması gereken ben olsaydım ben de aynı şeyi yapardım. Bunu zaten iktidar kendisi yapıyor.
İktidar “camiye girip bira içtiler” diyor. İşte “haber”! Haberi vereceğiz. Peki bunu sahihliği kesinleşmiş bir olgu olarak mı vereceğiz, yoksa iktidarın iddiası olduğunu söyleyecek miyiz? Söyledikten sonra, sözkonusu caminin imamının böyle bir şey görmediğini söylemesini de haberimize ekleyecek miyiz? Yoksa bu ihmal edilebilir bir ayrıntı mı?
Ben bugün Halk TV içinde ortaya çıkan anlaşmazlık üstüne birkaç şey söylemek istiyorum. Olan olayı herkes biliyor, onun tarihçesine uzun uzun girmeme gerek yok. Konu Rasim Kütahyalı ile yapılmış bir mülakatın yayımlanmış olması. Kanalın sahibi o sırada burada değilmiş ve burada olsa bunun yayımlanmasını engelleyeceğini söylüyor. “Haberim olmadı” diyor. Ancak onun bu cevabı kanalda uzun süredir program yapmakta olan bir grup insanı ikna etmiyor; kanaldan ayrılıyorlar.
Bazan böyle bir durum oluyor hayatta: iki kişi kavga ediyorlar, ikisini de seviyor ve bu kavgaya yol açan olayı da onlar kadar ciddiye alamıyorsunuz. Ama dinletemiyorsunuz!
Kütahyalı’nın konuşmasını yayımlamanın böyle vahim bir olay olduğu kanısında değilim. Gazetecilik gazetecinin ele aldığı konu ve ilgili kişilere belirli bir mesafe koymasını zorunlu kılar. Kütahyalı ya da her kimse, onun görüşleri ile TV kanalının hangi değerleri benimseyerek yayın yaptığı besbelli. Herhalde Halk TV Kütahyalı’nın görüşlerini yaygınlaştırmak gibi bir amaçla yayımlamıyor bu konuşmayı. Ama bu meslekte taban tabana karşıt olduğunuz kişiyi de konuşturmanız gerekebilir ya da sadece ilginç buldunuz (çok yanlış bulsanız da) ve bunu belirli bir nezaket çerçevesinde yapmalısınız. Böyle bir yayın yapılmışsa, ben kendi hesabıma, “zevksiz bir şey yapılmış” diyebilirim. Ama bu oldu diye “yolları ayırmak” gibi radikal tavırlar almanın aşırı bir tepki olduğu kanısındayım.
Kaldı ki, konuşup durduğumuz gibi, Türkiye zorlu bir dönemeçte. Bunu yaratan öncelikle iktidar. İktidar, kendisiyle aynı fikirde olmayan kişilere hayat hakkı tanımama tavrını şiddetini artırarak sürdürüyor. Bu koşullarda kiminle kavga edeceğime karar verirken herhalde Halk TV aklıma gelemez. Bu kanal işte bu insanlar, bu kadrolarla başarılı bir yayın yapıyor, etkili bir muhalefet kanalı oluşturuyor. Bu başarıyı zayıflatacak davranışlardan kaçınmamız gerektiğine inanıyorum.
Yani, umarım bu ayrılma kararı yeniden gözden geçirilir ve Halk TV’nin gücünü azaltacak eylemlerden vazgeçilir.