Murat Batı

26 Temmuz 2023

Sporculardan alınan vergilerin iadesi yargıdan döner mi?

Bu düzenleme esasında vergi uygulamasının ruhuna aykırıdır. Daha önce benzer bir düzenleme Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi

12 Mart 2023 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan ve son af kanunu olarak bilinen 7440 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun m.17 ile 3289 sayılı Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanununun ek 12'nci maddesi başlığıyla birlikte değiştirildi.

Ve bu madde 1 Nisan 2023 tarihinde yürürlüğe girdi. Bu maddeye istinaden de 22 Temmuz 2023 tarihinde spor kulüpleri ve spor anonim şirketleri tarafından sporcu ücretlerinden stopaj yapılarak ödenen gelir vergisinin, 3289 sayılı Kanun ek m.12 kapsamında iadesine ilişkin usul ve esasları düzenleyen Sporcu Ücretlerinden Tevkif Yoluyla Alınan Gelir Vergisinin İadesi Hakkında Yönetmelik yayımlandı.

Buna göre 1 Nisan 2023 tarihinden itibaren Gençlik ve Spor Bakanlığınca tescil edilmiş olan spor kulüpleri ve spor anonim şirketleri tarafından sporculara ödenen ücretlerden stopaj yapılarak ilgili vergi dairesine kanuni süresinde beyan edilen ve vadesinde ödenen gelir vergisi, ödemeyi takip eden beş iş günü içinde ilgili vergi dairesi tarafından vergiyi yatıran işverene iade edilecek.

Yani 3289 sayılı Kanun ek m.12 uyarınca sporcularının gelirlerinden stopaj yapılıp bunun Hazineye gitmesi gerekirken beyan edilip ödenen stopajı, vergi dairesi stopajı yapan işverene geri veriyor.

Kanun maddesi diyor ki; vergi olarak aldığımız bu parayı sana iade ediyorum sen de Ek m.12'de belirtilen yerlere kullan.

Bu düzenleme esasında vergi uygulamasının ruhuna aykırıdır. Daha önce benzer bir düzenleme Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi.

Şöyle olmuştu

26.07.2018 tarihli ve 7146 sayılı Askerlik Kanunu ile Diğer Bazı Kanunlarda ve 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun m.15 ile 14/3/2007 tarihli ve 5602 sayılı Şans Oyunları Hasılatından Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi Hakkında Kanun'a eklenen ek m.1'in Anayasaya aykırılığı ileri sürülerek iptaline ve yürürlüğünün durdurulmasına ilişkin muhalefet partilerince Anayasa Mahkemesi'ne götürülmüştü.

Dava dilekçesinde özetle ödenen katma değer vergisinin (KDV) bir kısmının yatırım ve işletme giderlerinde kullanılmak üzere Spor Toto Teşkilat Başkanlığı (STTB) adına açılan özel hesaba iadesinin âdem-i tahsis ilkesine aykırı olduğu, bütçe kaynaklarının özel hesaplar kullanılarak temel mali mevzuat hükümlerine tabi olmadan harcanmasının saydamlığa ve hesap verilebilirliğe engel olduğu, böylelikle Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olan bütçe hakkının kullanımına engel olunduğu, bu durumun verginin kamu giderlerinin karşılığı olması ilkesiyle bağdaşmadığı, özel hesaba ilişkin düzenleme yetkisinin Cumhurbaşkanı'na verilemeyeceği belirtilerek kuralın Anayasa'nın 2, 7, 73, 87, 160 ve 161'inci maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştü.

Buna göre vergi kamu giderlerini karşılamak amacıyla yasalarla gerçek ve tüzel kişilere malî güçlerine göre getirilen bir yükümlülüktür. Belirli bir hizmetten doğrudan yararlanma karşılığı olmayan vergi tüm kamu hizmetleri için yapılan giderlere ortak katılma payıdır. 

Verginin, bireysel faydalanmanın söz konusu olmadığı kamu hizmetlerinin finansmanı için alınması karşılıksız olması sonucunu doğurmaktadır. Ancak verginin karşılıksız olması, bireysel karşılığının bulunmadığı anlamına gelmekte olup toplumsal karşılığı bulunmadığı biçiminde anlaşılamaz. Esas itibarıyla vergi, tüm topluma sunulan hizmetlerin anonim karşılığı olduğundan vergi mükelleflerinin en azından genel idare esaslarına göre yürütülen kamu hizmetlerinden toplumsal düzeyde fayda sağlamaları söz konusudur. Vergi mükelleflerince mali güçlerine göre ödenen diğer vergiler gibi KDV de genel idare esaslarına göre yürütülen ve tüm topluma sunulan, faydası tüm topluma yayılan kamu hizmetlerinin finansmanı amacıyla ve bunlardan sağlanan toplumsal faydaya istinaden anonim bir karşılık olarak ödenmektedir. KDV mükellefi olan Spor Toto Teşkilat Başkanlığı da bu hizmetlerden bütün toplumla birlikte faydalanmaktadır.

Diğer vergiler gibi KDV'nin de mükellef tarafından bir kere ödendikten sonra artık bütçe disiplini içinde, bütçede gösterilen kamu hizmetlerinin tamamının finansmanında kullanılmak üzere bir anonim karşılığa dönüşmesi gerekmektedir. Dava konusu kuralda mükellefin ödediği verginin bir kısmının yine bu mükellefin harcamalarının finansmanına tahsisi söz konusudur. Dolayısıyla kural gereği vergi anonim karşılık olma özelliğini yitirerek özel işletmecilik esasına göre yürütülen bir hizmetin finansmanı için alınan bir karşılığa dönüşmüştür. Bu ise verginin tüm kamu giderlerinin karşılığı olması ilkesiyle bağdaşmamaktadır.

Bu yönden başka mükelleflerce ödenmiş verginin belli bir hizmete tahsisi ile dava konusu kuralda olduğu gibi belli bir mükellefçe ödenmiş verginin yine kendisinin sunduğu hizmete tahsisi arasında bir fark bulunmamaktadır.

Bahsi geçen gerekçe ve açıklamalar uyarınca Anayasa Mahkemesi 13.10.2021 tarih Esas no:2018/135, Karar No: 2021/71 sayılı kararı ile bu düzenlemeyi iptal etti. 

Peki nedir adem-i tahsis kuralı?

5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nun 13/g maddesinde “Belirli gelirlerin belirli giderlere tahsis edilmemesi esastır.” ilkesine yer verilmiştir. Bu, literatürde ademi tahsis ilkesi olarak da bilinir. 5018 sayılı Kanun'un (I) sayılı cetvelinde yer alan genel bütçeye doğrudan gelir kaydedilen bu vergiler hazinenin havuzuna aktarılır ve toplandığı yer ya da konusuna bakılmaksızın bütçe kanununun izin verdiği ölçüde her türlü kamu hizmeti için harcanabilmektedir.

Bu nedenle Genel bütçeye gelir kaydedilen ancak bir Kanuni düzenleme ile dahi bunu aynı kişiye aynı amaç için harcanması gayesiyle iade edilmesi 5018 sK. m.13/g'de yer alan adem-i tahsis ilkesine aykırıdır.

Yine aynı mı sonuçlanacak?

Bu kez de 7440 sayılı Kanun m.17 ile 3289 sayılı Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanununa ek 12'nci maddesi eklenerek aynı hata yapıldı. Bu maddeye göre sporculardan stopaj yoluyla alınan gelir vergisi aynı maddede belirtilen harcamalarda kullanılmak üzere iade edilecek. Hemen belirtmeliyim ki sporcuların bu şekilde aldıkları bedel GVK m.61 uyarınca ücret olarak adlandırılır. Yani Gelir Vergisi Kanunu m.61 uyarınca sporcuların transfer bedeli vs. aldığı tutarlar bir profesör ya da bir şoförün aldığı aylık maaş gibi bir ücrettir.

Buna göre sporcuların gelirlerinden yapılan stopaj yoluyla kesintiler vergi dairesine yatırılacak, sonrasında da (beş gün içinde) iade edilecek. Bu düzenlemenin usul ve esasları için de 22 Temmuz günü bir yönetmelik yayımlandı.

Bu, yönetmelik bir düzenleyici işlem olduğu için Danıştay Kanunu m.24 uyarınca Danıştay'a iptali için götürülebilir. Danıştay da söz konusu düzenlemenin dayanağı olan 3289 sayılı Kanun Ek m.12'nin yukarıda belirtilen nedenlerle Anayasa Mahkemesine götürebilir.

Kanunların, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün veya bunların belirli madde ve hükümlerinin şekil ve esas bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesinde doğrudan doğruya iptal davası açılabilir (AY m.150). İptali istenen kanun, genel kural olarak Cumhurbaşkanlığı kararnamesi veya içtüzüğün Resmî Gazete'de yayımını takip eden 60 gün içinde açılabilir. Buna soyut norm denetimi denir. Davayı; Cumhurbaşkanı, En çok üyeye sahip iki parti (iktidar partisi, ana muhalefet partisi) ve TBMM üye tam sayısının en az 1/5 oranındaki milletvekilleri açabilir.

Diğer taraftan mahkemelerde bir davanın devam etmesi durumunda da taraflar konunun Anayasa'ya aykırılık iddiasıyla dosyanın itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine gönderilebilir ki buna da somut norm denetimi denir. Başka bir ifadeyle bir davaya bakmakta olan mahkeme Anayasaya aykırılık tespit ettiğinde ya da taraflardan birinin ileri sürdüğü Anayasaya aykırılık iddiasını ciddi bulduğu takdirde dosyayı itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine gönderilebilir ki buna da somut norm denetimi denir.

Bu kapsamda olur da söz konusu yönetmelik Danıştaya götürülürse Danıştay'da görülen davanın Anayasa'ya aykırılığından dolayı somut norm denetimi yoluyla Anayasa Mahkemesine taşınması kuvvetle muhtemeldir.

Murat Batı kimdir? 

Prof. Dr. Murat Batı, 14 Aralık 1974 tarihinde Diyarbakır'da doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Diyarbakır'da tamamladı. Lisansını Ankara Gazi Üniversitesi'nden, yüksek lisansını Hacettepe Üniversitesi'nden, doktora derecesini "Türev Araçların Vergilendirilmesi" teziyle 2012 yılında İstanbul Üniversitesinden aldı.

Mali hukuk alanında 2016 yılında doçent, 2022 yılında profesör kadrosuna (Ondokuz Mayıs Üniversitesi Hukuk Fakültesi) atandı. 

Çok sayıda üniversite, banka, belediye ve profesyonel şirkete, özellikle vergi hukuku alanında eğitimler verdi; hukuk ofisleri ile YMM ofislerine danışmanlık yaptı.

"Vergi Hukuku (Genel Hükümler)", "Muhasebe Hileleri ve Vergiden Kaçınmanın Türk Vergi Mevzuatındaki Yasallığı", "Türk Vergi Sistemi" kitapları yayımlandı; 60'tan fazla ulusal ve uluslararası akademik yayında makale ve kitap bölümü yazdı.

Kısa bir süre Cumhuriyet, Dünya ve BirGün gazetelerinde konuk yazarlık yaptı. Eylül 2020'den itibaren T24'te yazmaya başlayan Murat Batı, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mali Hukuk Ana Bilim Dalı Başkanlığı görevini halen sürdürmektedir.