Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek basına verdiği demeçlerde asgari kurumlar vergisi kavramından söz etti. Asgari kurumlar vergisi kavramı esasında ülkemiz için yeni olmayan bir kavramdır ve 1990'lı yıllarda uygulanmıştı. Ayrıca dünya genelinde de özellikle uluslararası boyutta küresel asgari kurumlar vergisi olarak kullanılmaktadır.
Şimşek'in ifade ettiği asgari kurumlar vergisinin nasıl uygulanacağı ise pek net değil. Bununla alakalı bir kanun taslak metni ya da yazılı bir açıklama yayımlanırsa çok iyi olur, aksi durumda tahminden öteye gitmeyecektir.
1992'de asgari kurumlar vergisi uygulanmıştı
11 Temmuz 1992 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 3824 sayılı Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun m.11 ile kurumlar vergisi mükellefleri için o dönemdeki 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'na mükerrer m.25 eklenerek asgari kurumlar vergisi getirilmişti. O dönemde uygulanan kurumlar vergisi oranı yüzde 46 idi ve asgari kurumlar vergisi de bu oranın yarısı yani yüzde 23 idi.
Ancak o dönemde de ciddi anlamda istisna ve muafiyetler vardı ve dönemin hükümeti bu soruna, Kanuna mükerrer 25. madde eklenerek şöyle bir çözüm getirmişti:
"Kurumların, kurumlar vergisinden muaf veya müstesna kazançları ile Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 39 uncu maddesine göre indirim konusu gelirlerinin bulunması halinde, ödeyecekleri vergi; kurumlar vergisinden muaf veya müstesna tutulacak kazançları ile Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 39 uncu maddesine göre indirim konusu yapılacak gelirleri (iştirak kazançları hariç) toplamına ve kurumlar vergisi matrahına, bu Kanunun 25 inci maddesinde yazılı oranın uygulanması suretiyle hesaplanan verginin % 50'sinden az olamaz. Bu şekilde hesaplanan vergiden, bu Kanunun 25 inci maddesine göre hesaplanan vergi ile Gelir Vergisi Kanunu'nun 94'üncü maddesinin (A) fıkrasının 8 ve 15 numaralı bentlerine göre hesaplanan tevkif suretiyle ödenecek vergiler toplamı düşülerek, kurumların ödeyecekleri asgari vergi farkı hesaplanır. Asgari vergi farkının doğması halinde, bu vergi bu Kanun hükümlerine göre beyan edilerek ödenir."
Bunun anlamı şuydu: Kurumlar vergisi mükellefleri hasılatlarını beyan edip kanunen indirilecek giderlerini düşüp kanunen kabul edilmeyen giderlerin (düşülmüşse) eklenmesinden sonra kalan tutara yani ticari kâra yüzde 23 kurumlar vergisi uygulamakta ve daha sonra normal istisna, muafiyet vs. de düşüldükten sonra ortaya çıkan matrah üzerinden normal oran olan yüzde 46 uygulanmakta ve yeni bulunan tutar önceki tutardan düşük ise önceki (yüzde 23 uygulanarak) bulunan tutar kurumlar vergisi olarak ödenecekti.
Ancak bu uygulama 3946 sayılı Kanunla 01.01.1994 tarihi itibariyle yürürlükten kaldırılmıştı.
Küresel asgari kurumlar vergisi
Dijitalleşmenin her geçen gün daha da ilerlediği günümüzde özellikle çok büyük şirketler vergiden kaçınma ile vergi kaçırma adına farklı yöntemler geliştirmektedirler. Tüm dünya ülkelerinin çok sıkıntı çektiği bu soruna ilişkin çözüm bulmak adına OECD tarafından geliştirilen BEPS Eylem Planı'nı Eylül 2013'te Saint-Petersburg'da gerçekleştirilen zirve toplantısında G20 Liderleri onaylamıştır. Bu toplantıda çokuluslu şirketlerin kãrlarını suni yollarla vergisi düşük yerlere kaydırarak ülkeleri vergi kaybına uğratmamaları için kendi ülke vergi mevzuatlarını buna göre düzenlemeleri istenilmiştir.
OECD, matrah erozyonu ve kâr kaydırmayı (Base Erosion and Profit Shifting-BEPS), şirketler kârlarını yok etmek veya kârlarını gerçek faaliyetin çok az olduğu veya hiç olmadığı ancak vergilerin düşük olduğu yerlere kaydırmak için vergi kurallarındaki boşlukları ve uyumsuzlukları kullanan vergi planlama stratejileri olarak tanımlamıştır.
OECD ayağında vergi kayıpları ile mücadele adına iki sütunlu (two pillars) bir çalışma (Pillar 1 ve Pillar 2) oluşturulmuş ve 2019 Mayıs'ta kabul edilerek aynı yılın Haziran'ında da G20 tarafından onaylanmıştır.
Sütun 1 (Pillar 1) gelirin nereye ve hangi ülkeye tahsis edileceğine ilişkin düzenlemeler içermektedir. Esası dijital alanda gerçekleştirilen faaliyetlerden elde edilen gelirin ülkeler arasında paylaştırtılması ve bu noktada vergilendirme için de bir belirlilik prensibine dayalı bir düzenlemedir.
Sütun 2 (Pillar 2) ise BEPS'in diğer sorunlarını çözmek adına her ülkede minimum bir kurumlar vergisi ihdasını önermektedir. Sütun 2 ile alakalı rapor[1] OECD tarafından 2021 yılının sonlarına doğru yayımlandı. Sütun 2 kuralına göre vergiden kaçınma ve/veya vergi kaçırma sistemini olabildiğince kontrol altına almak adına her ülkede minimum bir kurumlar vergisi oranı önerilmekte ve bu oranın da yüzde 15 olması planlanmaktadır. Bu sütunda Global Anti-Base Erosion (GloBE) modeli kuralları bulunmaktadır. Bu kural yıllık geliri 750 milyon Euronun üzerinde olan çok uluslu şirketlere uygulanacak ve yılda yaklaşık 150 milyar USA doları ek küresel gelir hedeflenmektedir.
GloBE kuralları, büyük çok uluslu şirket gruplarının faaliyet gösterdikleri her uyuşmazlıkta ortaya çıkan bu asgari verginin ödemelerini sağlamayı amaçlayan koordineli bir vergilendirme sistemi sağlamayı hedeflemektedir.
Bazı ülkeler 2024 yılı vergilendirme dönemlerini kapsayacak şekilde kanuni düzenlemelerini yaptı ancak Türkiye'de henüz bir yasa değişikliği bulunmamaktadır.
Özetle global asgari kurumlar vergisinde yıllık geliri 750 milyon Euro veya daha fazla olan çok uluslu şirketler, faaliyet gösterdikleri her ülkeden elde ettikleri kazançları üzerinden en azından da olsa asgari bir vergi ödenmesi istenilmektedir. Bu en az vergiye ise asgari kurumlar vergisi denilmiş ve yüzde 15 olması planlanmıştır. Amaç vergi oranı çok düşük ya da olmayan yerlere sermaye kaçırmalarını engellemek ve dünya yüzeyinde ülkelerin vergiden mahrum kalmaları engellenmektedir.
Bu modelde üç vergi düzenlemesi bulunmaktadır: çokuluslu ek vergi (Multinational top-up tax), yerel ilave vergi (Domestic top-up tax) ve az vergilendirilmiş ödeme kuralı (Undertaxed Payment Rule)'dır.
AB'ye üye ülkeler, küresel asgari kurumlar vergisi uygulanmasını düzenleyen Sütun II kurallarını 14 Aralık 2022 tarih ve (AB) 2022/2523 sayılı Konsey Direktifi uyarınca uygulamak zorundadır. Direktife göre gelire dahil etme kuralı 1 Ocak 2024'te ve az vergilendirilmiş ödeme kuralı ise 1 Ocak 2025'te yürürlüğe girmesi bekleniyor.
Şimşek'in kastettiği asgari kurumlar vergisi nedir?
Bakan Şimşek'in, yukarıda da bahsettiğim gibi OECD'nin asgari kurumlar vergisine geçtiğini ve biz de ülke olarak çok uluslu şirketler için asgari bir kurumlar vergisi getireceğiz söylemi beklenen bir şeydi. Ve hatta geç bile kaldık.
Ancak Şimşek, global asgari kurumlar vergisinden yola çıkarak ve geçmişi de hatırlayarak başka bir asgari kurumlar vergisi daha getirmeyi önermektedir. Bu önerdiği şey aslında daha önceki söylemlerinden ve OVP'de açıkça izah edilen verimsiz muafiyet ve istisnaların azaltılmasının başka bir şeklidir. Doğrudan muafiyet ve istisnaları ortadan kaldırmak yerine bu yöntemi kullanarak verimsiz muafiyet ve istisnaları devre dışı bırakmaya çalışacak kanaatindeyim. Bu tarz bir düzenleme yıllardır ABD'de uygulanmaktadır.
Basında bu oranın yüzde 15 olacağı şeklinde söylemler var. Ancak efektif vergi yükü dikkate alındığında en fazla yüzde 10; bazı sektörlere göre ise daha farklı oranların uygulanacağını sanıyorum.
Kuvvetle muhtemel de şöyle bir düzenleme olacaktır: kurumlar vergisi yıllık beyannamelerini verdiklerinde kanunen kabul edilen giderlerini düşüp kanunen kabul edilmeyen giderlerini (düşmüşse) ise ekledikten sonra ulaşacakları ticari karlarına asgari kurumlar vergisi oranını uygulayacaklar. Ardından normal süreç uygulanacak yani istisnalar muafiyetler, bağışlar vs düşülecek. Kalan tutar üzerinden yüzde 25'lik (normal) kurumlar vergisi uygulanacak ve çıkacak bu tutar ilk önce bulunan (asgari kurumlar vergisi uygulandığı andaki) tutardan düşük ise ilk bulunan tutar ödenecek. Fazla ise zaten bu tutar ödenecek.
Ancak bu düzenlemede sanıyorum iştirak kazançları hariç tutulacak ve zarar durumunda asgari kurumlar vergisi hesaplanmayacaktır. Süreç hakkında ilerleyen zamanlarda yapılan açıklamalarla biz de daha teferruatlı açıklamalar yapmış olacağız.
[1] https://www.oecd-ilibrary.org/docserver/782bac33-en.pdf?expires=1682753044&id=id&accname=guest&checksum=B9A31EB27955E5F20E22EE89226E0665
Murat Batı kimdir?Prof. Dr. Murat Batı, 14 Aralık 1974 tarihinde Diyarbakır'da doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Diyarbakır'da tamamladı. Lisansını Ankara Gazi Üniversitesi'nden, yüksek lisansını Hacettepe Üniversitesi'nden, doktora derecesini "Türev Araçların Vergilendirilmesi" teziyle 2012 yılında İstanbul Üniversitesinden aldı. Mali hukuk alanında 2016 yılında doçent, 2022 yılında profesör kadrosuna (Ondokuz Mayıs Üniversitesi Hukuk Fakültesi) atandı. Çok sayıda üniversite, banka, belediye ve profesyonel şirkete, özellikle vergi hukuku alanında eğitimler verdi; hukuk ofisleri ile YMM ofislerine danışmanlık yaptı. "Vergi Hukuku (Genel Hükümler)", "Muhasebe Hileleri ve Vergiden Kaçınmanın Türk Vergi Mevzuatındaki Yasallığı", "Türk Vergi Sistemi" kitapları yayımlandı; 60'tan fazla ulusal ve uluslararası akademik yayında makale ve kitap bölümü yazdı. Kısa bir süre Cumhuriyet, Dünya ve BirGün gazetelerinde konuk yazarlık yaptı. Eylül 2020'den itibaren T24'te yazmaya başlayan Murat Batı, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mali Hukuk Ana Bilim Dalı Başkanlığı görevini halen sürdürmektedir. |