Kamu borçları vadesinde ödenmedikleri zaman vadenin olduğu yılı takip eden yılın başından itibaren 5 yıl içinde de ödenmezse bu borç zamanaşımına uğrar ve ortadan kalkar. Örneğin 5 Eylül 2022 tarihine kadar ödenmesi gereken bir vergi borcu, 5 Eylül’ün isabet ettiği yılı yani 2022’yi takip eden yılın başından itibaren (01.01.2023) 5 yıl boyunca yani 31.12.2027’ye kadar ödenmezse bu tarih itibariyle zamanaşımına uğrar ve bu borç ortadan kalkar.
Ancak ödeme emri gönderme ya da belli tutarda borcun ödenmesi gibi durumlarda zamanaşımı kesilmekte yani 5 yıllık süre yeniden başlamaktadır. Zaman aşımını yeniden başlatan bu işlemlerden olan kısmen ödemeyi bazen Hazine ve Maliye Bakanlığı personelinin kendisi yapıyor şeklinde ithamlar bulunmaktadır.
İşte borçlu dışında başkalarının yaptığı bu ödeme sonucunda zamanaşımın yeniden başlamasını Danıştay kabul etmiyor ve bu ödemeyi kabul etmeyip ödeme yapılmamış sayıp borç zamanaşımına uğramıştır şeklinde karar vermektedir. İşin detayına bakalım şimdi...
Zamanaşımı nedir?
Zamanaşımı (mürüruzaman), süre geçmesi suretiyle vergi alacağının kalkmasıdır. Zamanaşımı, mükellefin bu hususta bir müracaatı olup olmadığına bakılmaksızın hüküm ifade eder. Bu anlamda zamanaşımı, kendi kanununda belirtilen sürelerin geçmesi üzerine amme alacaklarını ortadan kaldıran bir müessesedir. Vergi hukukunda zamanaşımları Vergi Usul Kanununda yer alan tarh zaman aşımı, ceza kesmeye yönelik ceza zaman aşımı ve düzeltme zaman aşımı diğeri ise 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’da yer alan tahsil zamanaşımıdır.
Tarh zamanaşımı (tahakkuk zamanaşımı), vergiyi doğuran olayın üzerinden kanunda belirtilen sürenin geçmesinden sonra idarenin söz konusu amme borcunu tahakkuk ettirememe durumudur.
Tahsil zamanaşımı, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 102’nci maddesinde düzenlenmiştir. Madde 102 uyarınca “Amme alacağı, vadesinin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren 5 yıl içinde tahsil edilmezse zamanaşımına uğrar.”
Tahakkuk zamanaşımı genel olarak vergiyi doğuran olayın gerçekleştiği yılı takip eden yılın başından itibaren başlarken tahsil zamanaşımı ödenmeyen verginin vadesini takip eden yılın başından itibaren başlar. Örneğin 2020 yılında elde edilen bir kazanç için vergiyi doğuran olayın gerçekleştiği yıl 2020’dir. Ancak 2020 yılı kazancı (gelir vergisine göre) 2021 yılında iki taksit halinde ödenir. Yani kanuni süresi içinde tam ve eksiksiz beyan edilmişse vadesi 2021 yılı içindedir. Eğer mükellef 2020 yılı içinde kazanç elde etmiş ise bu kazancını 2021 yılında beyan eder (Mart’ta) ve ödemezse 2021 yılını takip eden yılın yani 2022 yılının başından itibaren 5’inci yılın sonunda yani 31.12.2026 tarihinden itibaren tahsil zamanaşımına uğrar.
Zamanaşımının kesilmesi
Zamanaşımının kesilmesi, kanunda belirtilen durumların meydana gelmesi halinde işleyen zamanaşımı sürelerinin tamamen silinmesi ve kanunda belirtilen olayın ortadan kaktığı tarihi takip eden yılın başından itibaren yeniden başlamasıdır. 6183 sayılı Yasa’nın 103’üncü maddesinde hükmedilen nedenlerden birinin oluşması durumunda tahsil zamanaşımı kesilir ve takip eden yılın başından itibaren tekrar/yeniden başlar.
Maliye’nin yaptığı kısmi ödemeler zamanaşımını keser mi?
6183 sayılı Yasa m.103/1’de ödemenin zamanaşımını keseceği belirtilmiştir. Ancak bu maddeden anlaşılması gereken şey kısmen ödemedir. Zira kamu borcu ödenmiş ise zaman aşımından söz edilmez ancak kısmen ödenmiş ise kalan tutar için zamanaşımı süresi geçerli olacaktır. Bu yüzden kısmen ödeme zamanaşımını keser. 6183 sayılı Yasa m.103/1’de yazan “ödeme” ibaresinden bu yüzden kısmen ödeme anlaşılması gerekmektedir.
Amme borcu farklı kalemlerden oluşuyorsa kısmen ödenen tutar amme borcunda garameten taksim (orantılı bölüşüm) edilir. Ve kalan tutar için ödemenin yapıldığı yılı takip eden yılın başından itibaren 5 yıllık süre tekrar başlar.
Tahsil zamanaşımını kesmek amacıyla vergi işlemleriyle görevli memurların mükellef adına, mükellefin bilgisi dışında yaptıkları ödemeler zaman aşımını kesmemelidir. Sadece, idarece ve ödemeyi yapan memurlarca kestiği sanılmaktadır. Bu şekilde yapılan ödemeler 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ile 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na hem aykırıdır hem de suç teşkil etmektedir.
Danıştay 3.D. 04.03.2019 tarih ve Esas No; 2015/13617, Karar No: 2019/1485 sayılı kararında “davalı idarece ibraz edilen belgelerden, söz konusu vergi ve cezalara ilişkin düşük tutarlı tahsilatların da (1, 7 kuruş...v.b.) olduğu görülmekle birlikte, söz konusu tahsilatların zamanaşımını kesmek için davalı idarece yapılan ödemeler olduğu, söz konusu ödemelerin tahsil zamanaşımını kesmeyeceği sonucuna varılmıştır.” denilmiştir.
Ayrıca kararda birkaç lira gibi çok düşük miktarlarda hayatın olağan akışına uygun düşmeyen bu ödemelerin kamu borçlusu tarafından yapılmış olamayacağı ve bu ödemelerin kamu idaresi tarafından yapıldığının kabulü gerektiği, bu ödemelerin borçlu tarafından yapılmış gerçek bir ödeme olmadığından, bu görünüşte ödemenin tahsil zamanaşımını kesmeyeceği ifade edilmiştir[1].
Danıştay 4. Dairesinin 26.01.2021 tarih ve E. 2016/6778, K. 2021/522 sayılı kararı ile onanan vergi mahkemesi kararında; Danıştay 3. Dairesinin 10.12.2018 tarih ve E. 2015/1632, K. 2018/7526 sayılı kararı ile onanan vergi mahkemesi kararında da benzer kararlar verilmiştir.
Benzer karar Danıştay 3. Dairesinin 29.11.2021 tarih ve Esas No: 2018/560, Karar No: 2021/5684 sayılı kararında da 0,1 TL tutarında ödemelerin iradeyle gerçekleştirilen ve borçtan kurtulma amacına yönelik rızai ödemeler olarak değerlendirilemeyeceği ve tahsil zamanaşımını kesmeyeceği yönündedir.
Görüldüğü üzere tahsil zamanaşımını kesmek amacıyla Amme İdaresi tarafından yapılan kısmi ödemeler Danıştay tarafından kabul edilmemektedir. Bu durumda borç zaman aşımına uğramış sayılmaktadır.
Bu şekilde zamanaşımına uğradığı anlaşılan borçlar için ödeme emri gelmiş olsa bile ödeme emrinin tebliğinden itibaren 15 gün içinde (6183 sk m.58) yargıya götürülebilir[2].
[1] Mustafa Balcı, Kamu İcra Hukuku ve 6183 sayılı Kanun Uygulaması, On İki Levha Yayıncılık, 2. Baskı, İstanbul, 2021, s.401.
[2] Bu yazıya akademik çalışmalarında atıf yapmak isteyenler (Murat Batı, Vergi Hukuku (Genel Hükümler) Seçkin Yayınevi, 2.Baskı, Ankara, 2022, ss.449-450) künyesine atıf yapabilirler.
Murat Batı kimdir? Prof. Dr. Murat Batı, 14 Aralık 1974 tarihinde Diyarbakır'da doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Diyarbakır'da tamamladı. Lisansını Ankara Gazi Üniversitesi'nden, yüksek lisansını Hacettepe Üniversitesi'nden, doktora derecesini "Türev Araçların Vergilendirilmesi" teziyle 2012 yılında İstanbul Üniversitesinden aldı. Çalışma hayatına 2002 yılında Hazine ve Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı'nda “devlet gelir uzman yardımcısı olarak” başladı. Kariyerine akademide devam etmek üzere bakanlıktaki görevinden ayrıldı. Mali hukuk alanında 2016 yılında doçent, 2022 yılında profesör kadrosuna (Ondokuz Mayıs Üniversitesi Hukuk Fakültesi) atandı. Çok sayıda üniversite, banka, belediye ve profesyonel şirkete, özellikle vergi hukuku alanında eğitimler verdi; hukuk ofisleri ile YMM ofislerine danışmanlık yaptı. “Vergi Hukuku (Genel Hükümler)”, “Muhasebe Hileleri ve Vergiden Kaçınmanın Türk Vergi Mevzuatındaki Yasallığı”, “Türk Vergi Sistemi” kitapları yayımlandı; 40'tan fazla ulusal ve uluslararası akademik yayında makale ve kitap bölümü yazdı. Kısa bir süre Cumhuriyet, Dünya ve BirGün gazetelerinde konuk yazarlık yaptı. Eylül 2020'den itibaren T24'te yazmaya başlayan Murat Batı, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mali Hukuk Ana Bilim Dalı Başkanlığı görevini sürdürüyor. |