Murat Aksoy

26 Eylül 2014

İlkokulda başörtüsü ile Cami-Cemevi projesinin ortak yönü

Cami-Cemevi projesi ne kadar sivil, ne kadar iyi niyetli ise ortaöğretimde başörtüsünün serbest bırakılması o kadar siyasal ve toplum mühendisliğin sonucudur

Bakanlar Kurulu kararını açıklayan hükümet sözcüsü Bülent Arınç, ortaöğretim 9. sınıftan itibaren kız öğrencilerin başörtüsü kullanabileceğini açıkladı. Ertesi gün Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı'nın açıklaması ile sınırı ortaöğretim 5. sınıf olduğunu açıkladı.

Yönetmelik henüz ortada olmadığı için sınırın gerçekten 5. sınıf mı yoksa daha erken mi olduğunu bilmiyoruz. Bakan beyin dediği gibi bunu, yönetmelik çıkınca göreceğiz.

 

Sonuç aynı: Mahalle baskısı

 

Milli Eğitim Bakanı’nın bu açıklamasından nerden aklıma geldiyse geçen yıl gündeme gelen ve kamuoyunda ciddi tartışma yaratan Cami-Cemevi projesi geldi.

Gerek başörtüsü düzenlemesinin gerekse Cami-Cemevi projesinin aynı sonucu doğuracağını yani mahalle baskısına yol açacağını ifade eden bir twit (https://twitter.com/murataksoy/status/514302194498420736)  attım.

Bu yazı, o twite gelen tepkiler ve bu tespiti açmamı isteyen talepler üzerine yazıldı.

Cami-Cem(ev)i projesi: Niyet iyi peki ya sonuç?

Önce Cami-Cemevi projesini ele alalım.

Türkiye'nin farklı yerlerinde olduğu söylenen bu projenin geçen yıl Ankara Tuzluçayır'da gündeme gelene kadar pek kimsenin ilgisini çekmemiş olacak ki, kamuoyunda açık tepki ile karşılaşmadı.

Daha önce başlamış olmasına rağmen herhangi bir tepki ile karşılaşmayan projenin Tuzluçayır’dakiyle tepki çekmesi, Gezi protestolarının sonrasına gelmesi (Ağustos 2013) etkili olabilir.

Gülen Cemaati ile Cem Vakfı'nın birlikte gerçekleştirdiği Cami-Cemevi projesi, avlusunda iki farklı ibadethanenin yani Cami ile Cemevinin bulunduğu bir yapı.

 

Cami-Cemevine üç itiraz

 

Bu projeye gelen temel eleştiriler üç noktada toplamak mümkün.

İlki, projenin Sünni bir bakış açıyla hayata geçirildiği.

İkincisi Aleviliği, bazı Alevilere rağmen doğrudan İslam dairesi içine alması.

Üçüncüsü de Alevilerin içindeki heterojenliği görmezden gelmesi ve Alevilerle bireysellik üzerinden değil kültürel bir kimlik (Alevilik) üzerinden ilişki kurması idi.

Bu eleştirilerin her biri teorik olarak doğrudur. Çünkü kültürel kimlik olarak Alevilik ya da Sünnilik özünde bireyseldir ve bireysel olduğu ölçüde de heterojendir. Herhangi bir projenin, yorumun o dine inandığını ifade edenlerin hepsini kapsaması mümkün değildir.

 

Başlangıç noktası eşit değil

 

Ancak bu teorik temele dayalı itirazlardan daha önemlisi şudur; bu proje niyetten ve amaçtan bağımsız olarak hayata geçtiği andan itibaren bir eşitsizlik üzerinden hayata geçmesidir.(gerçekleşecek olmasıdır olabilir hocam yukarıda hayata kelimesini kullanmışınız kulağı tırmalıyor) Bu eşitsizlikte baskın olan Sünni yorumdur.

İbadethane aynı kapıdan girmek, amaç ve sonuçtan bağımsız olarak kendiliğinden doğal mahalle baskı üretmekte ve sonuç olarak hedefi bu olmasa da, mahalle baskısı ve asimilasyona yol açması güçlü bir olasılıktır.

Bu projeye bazı Alevi kişi ve kurumların ideolojik tepkileri dışında esas siyasi itirazları budur.

 

Alevilerin Alisiyle ile Sünnilerin Hz. Ali’si farklı

 

Bu tartışmanın temel bir başka sorunsalı da Hz. Ali algısıdır.

Kamusal alanda çok konuşulmasa da, Hz. Ali, tarihsel kişilik olarak Sünnilerle ve Alevilerin büyük bir kısmı için farklı olduğudur.

Sünniler için Hz. Ali, Hz. Muhammedin damadı, akrabası, Halife iken; Aleviler için kendisinin ve ailesinin yaşadığı acılar ve mağduriyet üzerinden özdeşlik kurulan tarihsel kişiliğini de kapsayan sembolik bir varlıktır.

İki Ali arasındaki fark çok ama çok büyüktür. Cami-Cemevi projesini başlatanlar Hz. Ali algısı aynı göründüğüdür.

 

AK Parti’nin siyasal tercihi

 

Gelelim başörtüsünün 5. sınıfta serbest bırakılmasına.

Başörtüsünün ister 9. sınıfta isterse 5. Sınıfta serbest bırakılması temel insan hakkının tanınması ve bu anlamda serbesti olarak değerlendirmek zorlamadır. Bunun geçerli olabilmesinin koşulu aynı yönetmelikte; farklı inançlara sahip olanlara, farklı İslami yoruma sahip olanlara da dini sembollerini kullanabilmelerinin önünün açılmasıdır.

Bırakalım farklı inançlardan olanları, özellikle Aleviler için bir işkence haline gelen zorunlu din dersi örneği ortadayken, hükümetin başörtüsü kararını böyle özgürlükçü yorumlaması mümkün müdür?

Bu karar açık biçimde siyasaldır ve toplumsal mühendislik ürünü ve tek tip insan yetiştirmenin aracıdır.

Başlangıç noktası da, sayısal eşitsizlik içerdiği için de mahalle baskısı yaratacaktır. AK Parti’nin Sünni/Hanefi yorumunun baskın olduğu farklı İslami cemaatlerin dini yorumları ve farklı inanç gruplarını asimile etmesinin yolunu açacaktır.

Üstelik bunun, ortaöğretimin ilk yılına (5. sınıf) kadar indirilmesi çocuklar üzerinden psikolojik travma yaratma olasılığı çok yüksektir.

 

Biri sivil diğeri siyasal olsa da sonuç aynı

 

Sonuç olarak şunu ifade etmek gerekiyor ki, Cami-Cemevi projesi ne kadar sivil, ne kadar iyi niyetli ise ortaöğretimde başörtüsünün serbest bırakılması o kadar siyasal ve toplum mühendisliğin sonucudur. Daha önemlisi bu, AK Parti’nin devlete Kendi dini yorumunu "resmi din" olarak dayatmasıdır.

Ama ikisi de baskın bir dini yorum ve eşitsizlik durumundan hareket ettiği için mahalle baskısı ve asimilasyon üretecektir.

Siyasal tercihte bulunanları bundan geri çevirmek zordur. Ama sivil alanda başlayan projeyi etkileme, dönüştürme ve eş düzeyli ilişki kurmak o kadar kolaydır. Bu da ister Sünni ister Alevi ister diğer dini cemaatlerin sivilleşmesi ve bireyselleşmesi açısından bir şanstır.

@murataksoy