Murat Aksoy

12 Ağustos 2014

Erdoğan’ın AK Partisi’nde Gül’e yer yok

Erdoğan ne olursa olsun, partiyi olabildiği ölçüde kontrol etmek isteyecek ve modelin bozulmasını arzu etmeyecektir

Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olmasından sonra AK Parti’de neler olacağı ile Erdoğan-AK Parti ilişkisi en çok merak edilen iki konu.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün “partime döneceğim” açıklamasının ardından parti MYKY’sından çıkan 27 Ağustos’ta olağanüstü kongre kararı, AK Parti’de Erdoğan’a rağmen suların ısınacağı anlamına geliyor.

Peki olağanüstü kongrede ne sonuç çıkar?

Erdoğan’ın kendinden sonra genel başkan/başbakanlık için bir birinden farklı iki isim söz konusu.

 

Davutoğlu mu, Yıldırım ya da Şahin mi?

 

İlk seçenek, Erdoğan ile aynı ideolojik hattın temsilcisi hatta bu hattın kuramsal sahibi daha politik bir figür olarak Ahmet Davutoğlu’dur. Davutoğlu tercihi Erdoğan’ın AK Parti’nin içinde olduğu siyasal hattın, tercihlerin güçlenerek devam etmesi anlamını taşıyor.

İkinci seçenek ise Erdoğan’ın hizmet/sadakat yönünü öne çıkaracak Binali Yıldırım ile Mehmet Ali Şahin arasında bir tercihtir. İki isimden birinin tercihi, parti politikalarında göreli bir yumuşama amacını taşıyan ama sapma ya da değişimi içermeyen bir seçimdir.

Bu iki seçeneğin dışında kuşkusuz orta vadede partide özellikle Erdoğan ile yakın çalışan genç kuşağın ve partiye son genişleme dalgasında katılan isimlerin parti içi farklı koalisyon arayışları var olacaktır. Süleyman Soylu, Numan Kurtulmuş bu isimlerden bazılarıdır.

 

Devletin AK Partisi'nde Gül'e yer yok

 

Görüldüğü gibi bu senaryoların hiç birinde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül yoktur. Ki, MKYK’nın 27 Ağustos’ta parti kongresini olağanüstü toplantıya çağırması, 28 Ağustos’ta görev süresi bitecek Gül’ü devre dışı bırakma hedefinin açık göstergesidir.

Gül’ün Erdoğan sonrası AK Parti’ye dönüş yolunun kapalı olmasının temel nedeni, partinin eski AK Parti olmamasıdır. AK Parti artık toplumsal taleplerin değil, devletin ve AK Partililerin partisidir.  

Bu denklemde Gül’ün tek şansı, AK Parti’nin kurucu ekibi ve eski yol arkadaşlarıdır. Onların gücü Gül’ün partiye dönüşünün yolunu açar mı yoksa yola başka bir siyasal seçenek ile mi devam ederler, bunu önümüzdeki haftalar ve aylarda göreceğiz.

Şayet Gül’ün ve parti içinde Gül’ü destekleyenlerin gücü baskın gelir ya da Gül seçeneği Erdoğan içinde bir zorunluluk halini alırsa; AK Parti için de Türkiye içinde başka bir tarihin yazılmaya başlaması mümkün olabilir.

 

AK Parti'de Erdoğan vesayeti

 

Bu bağlamda ikinci tartışmaya yani yeni dönemde Erdoğan-AK Parti ilişkisine gelebiliriz. MKYK’nın aldığı karar, aslında tek başına nasıl bir ilişki tasavvur edildiği konusunda önemli bir ipucu vermektedir.  

Erdoğan, kendisinden sonra ister Davutoğlu’nu ister Yıldırım ve Şahin ikilisinden birini seçsin; parti ile kuracağı ilişki hep bir vesayet ilişkisi olacaktır.

Erdoğan sadece hükümeti değil partiyi de yönetmek arzusundan vazgeçmeyecektir. Kendine biçtiği rol, CEO’luktur. 27 Ağustos’taki olağanüstü kurultayda parti sadece genel müdürünü seçecektir.

 

Demokratik teamüller zorlanacak

 

Parti genel başkanı ve başbakan, Erdoğan’ın parti hakimiyetine ne kadar izin verir o ayrı bir sorun ama ataerkil zihniyet içinde neşet eden bu organik yönetim modelinin, demokratik teamüllerin işlemesinde sorun yaratacağı açıktır.

2015 seçimleri, eğer baskın seçimle bu yılın sonuna alınmazsa, AK Parti’nin ve Gül’ün de geleceğini belirleyecek olan seçimlere kadar olan süreçteki performansıdır.

Şu anda kurgulanan Erdoğan-AK Parti ilişkisi, parti politikaları ve siyasal tercihlerinde bir değişimin olmayacağı gibi sertleşmenin devam edeceğini ima eder niteliktedir.

AK Parti, son yıllardaki politikalarıyla toplumda kadim fay hatlarını harekete geçirmiş, bununla yetinmemiş Türkiye’nin yüzünü Batı’dan Ortadoğu’ya çevirmiştir.

 

Devletçiliğin gücü

 

AK Parti’nin seçimlere doğru oyları azalsa da, bu ilişkinin bozulup örneğin Gül’lü bir senaryonun devreye girmesi zor görünmektedir. Çünkü bugünkü AK Parti, yönetimden teşkilata, üyelerden delegelere, iş dünyasından medyasına büyük bir rant mekanizması kurmuş ve bunun da devletçilikle sübvanse etmektedir.

Bu büyük mekanizmanın parçası olanların bunun bozulmasını izin vermeleri zordur.

Onun için Erdoğan, çok olağanüstü bir durum olmazsa partiyi olabildiği ölçüde kontrol etmek isteyecek ve ilişki modelinin bozulmasını arzu etmeyecektir.

Gül’ün devre dışı bırakılması bu mekanizmanın ilk savunma hamlesidir.

Bu hamle bile bize AK Parti’de sıcak dönemin başladığını söylemektedir.

@murataksoy