Cumhuriyet 1923’te kan ve sefalet denizinden geçen bir yolculuktan sonra kurulmuştu.
Bu yolculukta dümende duranlar aynı sulardan bir daha geçilmemesi için Yurtta sulh cihanda sulh hedefini kendilerine ilke edindiler.
Ne kadar haklı imişler.
Ne kadar haklı olduklarını barış yıllarının yerini saldırganlık ve çatışmanın yer aldığı bu günlerde çok iyi anlıyoruz.
AKP Türkiye’yi aynı zamanda üç cephede savaştırıyor:
Yurt içinde ve Suriye ve Irak’ta Kürtlerle... Suriye’de dokuz yıldır devirmeye çalışıp deviremediği Esad rejimi ile... Ve Libya’da idareyi ele geçirmek için kan döken iki taraftan dinci olanın yanında silahlı olarak yer alarak.
Doğu Akdeniz’in barut fıçısı hâline getirilmesi, Türkiye’nin geleneksel dostu ve destekçisi olan Batı ile ilişkilerin yerlerde sürünmesi de cabası.
AKP Türkiye’yi müttefiklerinin ondan yaka silktiği, komşularının ürktüğü bir ülkeye dönüştürdü.
Türkiye’nin kendini bu ortamda bulmasının nedeni, çıkarlarına bir saldırı olması değildir.
Türkiye, Suriye ve Libya’daki çatışmalara ideolojik nedenlerle bulaştı. Kürtlerle de daha barışçıl yolları denemek istemediği için kanlı bıçaklı olmaya devam ediyor.
Suriye ve Libya Erdoğan’ın kişisel savaşıdır. Buralardaki müdahalelerin Türkiye lehine sonuçlanması mümkün değildir. Suriye’deki muhalif güçler son mücadele yerleri olan İdlip’de yok olmaya mahkûmdur.
Türkiye, Suriye ve Libya’da kendinden daha güçlü devletlerle karşı karşıyadır ve önünde sonunda kazanacak olan onlardır.
Suriye’de Rusya ve İran destekli Esad’ın onu devirmeye çalışanlara karşı galip geldiği, iktidarını sürdüreceği gerçeğini kabul etmeyen artık bir tek Türkiye kaldı.
İşin kötüsü şu ki, Türkiye bütün bu çatışma alanlarında kazansa da kaybetse de kaybedecek. Esad devrilse, Libya’da Türkiye’nin tuttuğu taraf kazansa (ki her ikisinin de olması imkânsızdır) Türkiye’nin eline ne geçer?
Suriye ve Libya’daki çatışmalar Türkiye’nin gelişmeleri kendi lehine çevirebileceği eşiği aştı.
Buralarda heba edilen kaynaklar, yoksulluk sınırında yaşayan milyonların cebine girmeyen paralardır.
Yaratılan güvensizlik ortamının sonucu yapılmayan yatırımlar, arttıkça artan genç işsizliği ve sefalettir.
Erdoğan bir an önce Esad’la el sıkışıp Türkiye’yi Suriye’den çıkarmalı, sığınmacıların ülkelerine dönmesi için ortam hazırlamalıdır.
Libya’ya da ne hâliniz varsa görün, demelidir.
Orta Doğu’da eskiden yürüttüğü tarafsızlık politikasına geri dönmelidir.
Türkiye artık bütün enerjisini insanlarının mutluluğu için kullanmalıdır.
İdlib’de ölen gençlerin ruhu Erdoğan’dan bunu talep ediyor.