Kişinin karakteri ne ise kaderi odur derler.
Aynı şey yönetimler için de geçerlidir.
Türkiye’yi ele alalım. Nedir yönetiminin en belirgin karakteristikleri?
Otoriterlik. Hukuksuzluk. Hesap vermezlik. Keyfilik. Şeffaf olmamak. Kabalık. Saldırganlık. Dincilik. Uzlaşıcı olmamak. Azınlık haklarına saygısızlık. Rüşvet ve yolsuzluk. Yeryüzü kabuğundan kalın bir cehalet.
1980 darbesinden önceki kanlı yıllarda Ankara’da gazetecilik yapıyordum. Politikacılar birbirlerini yiyor, aşırı sağcı ve solcu gençler birbirlerini öldürüyor, ekonomi iflasa gidiyordu.
Enflasyon, işsizlik ve yoksulluk dışında her şeyin darlığı vardı. Döviz kaynakları tükenmişti.
Seçimlerde hiçbir parti çoğunluk elde edemiyordu. Koalisyonlar kuruluyor, ama kısa ömürlü oluyordu. O yılların hakim politikacıları olan Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan ve Alparslan Türkeş çatışmayı uzlaşmaya tercih ediyorlardı.
Gemi batıyor, kaptanlar kavga ediyorlardı.
Sonunda beklenilen, hatta davet edilen oldu. Ordu yönetime el koydu.
Askerler, Türkiye’yi kemiren istikrarsızlığı ortadan kaldırmak ve oturmuş hükümetler kurulmasına zemin sağlamak için yeni bir anayasa ve büyük partileri kayıran bir seçim yasası yaptırdılar.
İstenilen sonuç, geç de olsa, elde edildi. Darbeden 22 yıl sonra AKP büyük bir çoğunlukla iktidara geldi. Ama Türkiye istikrara kavuşamadı, hukuk üstünlük kuramadı, Kürtler, Aleviler ve diğer azınlıklara uygulanan ayrımcılığa devam edildi. Demokrasi ilerleyeceğine geriledi. Yönetimin karakteri değişmedi.
1980 öncesinde hiçbir parti tek başına hükümet kuracak çoğunluğa sahip olmadığı için ülke çalkalanıyordu. Şimdi tek parti iktidarı olduğu için ülke çalkalanıyor.
Büyük başarı değil mi?
Halk bir partinin arkasında yoğunlaşsa da, yoğunlaşmasa da sonuç değişmiyor.
Neden?
Söylemiştim. Rejimin karakteri ne ise kaderi odur.
Türk devletinin karakterini belirleyen özellikler değişmedikçe sonuç değişmez ve değişmeyecek.
“Kişinin karakteri ne ise kaderi odur,” sözünü eden eski Yunan feylesofu Heraklitos’tur.
Milattan önce 500 yıllarında yaşayan Heraklitos’un bundan da ünlü bir sözü var: “Aynı nehre iki defa girilmez.” (Çünkü her şey değişir, hiçbir şey aynı kalmaz; içine girdiğimiz suyun yerinde başka sular akmaktadır.)
Ne var ki bu söz galiba bize pek uymuyor: Aynı nehirde tekrar ve tekrar boğuluyoruz.
*
Türkiye insan olsaydı onu evime yemeğe davet etmezdim.