Metin Münir

16 Mart 2017

Son günlerde gözünüze bir şey kaçtıysa...

Eğer son günlerde gözünüze bir şey kaçtıysa bu Güney Kore demokrasisinin Türkiye’yi dört nala arkada bırakırken çıkardığı toz dumandan olabilir

Güney Kore Anayasa Mahkemesi birkaç gün önce, oybirliği ile, “anayasayı ve yasaları çiğnediği için,” devlet başkanını görevden aldı.

Yüzbinlerce Güney Koreli, aylardır yolsuzlukla suçlanan Bayan Park Geun-hye’nin görevden alınması için başkent Seul’de gösteriler yapıyordu.

Güney Kore’nin ilk kadın devlet başkanı olan Park, Soğuk Savaş yıllarında ülkeyi yöneten askeri diktatör Park Chung-hee’nin kızıdır.

Bayan Park’ın yetkileri, aralık ayında, Meclis tarafından elinden alınmıştı. O günden beri Mavi Ev olarak bilinen başkanlık sarayında tek başına ve pek fazla kimseyle görüşmeden yaşıyor, Anayasa Mahkemesi’nin kararını bekliyordu.

Yukarıdaki paragrafların üçünde Türkiye’de gerçekleşmesi hemen hemen imkânsız, anayasa değişikliği referandumdan geçerse, tamamen gayrimümkün olacak olan dört, hatta beş olgu var.

·     Türkiye Büyük Millet Meclisi, hakkında ciddi yolsuzluk iddiaları bulunan bir cumhurbaşkanını görevden alamaz.

·     Halk, sokaklarda, aylarca, hakkında yolsuzluk iddiaları bulunan bir cumhurbaşkanı aleyhinde gösteri yapamaz.

·     Ve Anayasa Mahkemesi yolsuzluk iddialarını ciddiye alarak, oybirliği ile bir cumhurbaşkanının görevine son veremez.

·      Muhalefetin, yani CHP’nin, iktidarı devralacak güce ve geçerli alternatif politikalara kavuşması Dördüncü İmkânsız’dır.

Park “Anayasa Mahkemesi’nin kararına saygı duymuyorum,” demedi. Partisi ise kararı “naçizane” saygı ile karşıladığını açıkladı.

Türkiye açısından bunlar da “no no” dur.

*

Aralarında binlerce kilometre bulunmakla beraber Güney Kore ile Türkiye’nin ortak özellikleri var.

Her iki ülke de Soğuk Savaş yıllarında komünizme “hudut” ülke idi. 

  Her ikisi de, uzun yıllar askeri diktatörlük altında yaşadı.

Bir başka ortak payda aşırı yoksulluktu. 1960’larda Güney Kore, Afrika ülkeleri kadar fakirdi. Türkiye’nin durumu biraz daha iyi idi belki ama Doğu’da halk Orta Çağlarda yaşıyordu.

1960’lardan sonra Türkiye ile Kore arasındaki fark büyümeye başladı. 2004’e gelindiğinde, inanılmaz bir ilerleme gösteren Kore high tech, ileri derecede endüstrileşmiş bir ülke oldu ve zenginler kulübüne katıldı.

Türkiye kalkınma işine Özal reformları ile girişti. Ama ilerleyiş Türkiye’ye has, dur-kalk biçiminde oldu ve ne teknolojide ne de endüstrileşmekte ileri gidildi. AKP’nin ilk yıllarında ivme kazanan büyüme çok geçmeden yavaşladı ve yavaşlamaya devam ediyor.

Bugün, Kore’nin bir buçuk trilyon dolara  yaklaşan gayri safi milli hasılası Türkiye’nin iki mislidir. Kore’de işsizlik yüzde dört civarında iken Türkiye’de yüzde onun üzerinde ve artıştadır.

Türkiye kalkınmakta olan, orta gelirli ülkeler statüsünden kurtulamıyor.

Bunun neden böyle olduğunu, 1960’larda neredeyse Türkiye kadar fukara olan İspanya, Portekiz, İrlanda, Kore, Tayvan, Singapur gibi ülkelerin nasıl zengin olduğunu Ankara’da merak eden var mı?

*

Demokrasiye dönecek olursak ...

Eğer son günlerde gözünüze bir şey kaçtıysa bu Güney Kore demokrasisinin Türkiye’yi dört nala arkada bırakırken çıkardığı toz dumandan olabilir.