Metin Münir

06 Aralık 2019

Öpünce prens olan yaratık

İki yüz milyon yıldır serenat yapan kurbağa, sanki başka canlılar tarafından yenmek üzere yaratıldı

Geçen gün kuşların yemliklerini doldururken bizim fitne dediğimiz frangipani adlı bitkinin iri, yeşil bir yaprağının altındaki bir başka iri yaprakta oturan yeşil bir kurbağa gördüm.

Kurbağa, kadın göğsüne iğneli zümrüt bir broş kadar hareketsizdi.

Sabah saatleri idi.

Mermerden oyulmuş bir kaba su doldurup fitnenin altında bıraktım. Bir su yaratığı olan kurbağa, susayabilir veya yıkanma ihtiyacı duyabilirdi.

"Belki şampanya koymalısın" dedi bir kadın arkadaşım. "Yemyeşil. Sihirli olabilir mi? Orada olsam öpmeyi denerdim."

"Azgın seni" dedim.

"Azgın değilim" diye cevapladı, "Hâlen bir ümit peşindeyim. Ya o ise?"

O gün, akşama kadar gidip gelirken kurbağayı kolladım ama hiç yerinden kıpırdamadı.

Gece elimde fener, bahçeye çıkınca kurbağanın gitmiş olduğunu gördüm.

Evim, köyün ortasından akan Gelin Deresi’nin küçük bir havuz yaptığı yere yakındır. Yağmurlu aylarda havuz su alır ve oradan mahşeri kurbağa sesleri gelmeye başlar.

Bize hepsinin sesi aynı imiş gibi gelse de her kurbağanın ötüşü diğerlerinden farklıdır.

Sıcaklar başlayıp su azaldıkça kurbağa sesleri azalır ve kaybolur.

Ölürler mi yoksa çevredeki evlerin bahçelerine sığınıp gölgelerde yaşamaya mı çalışırlar, bilmiyorum.

Bir yıl sonra gene ortaya çıktıklarına göre arkada nesillerini sürdürecek temsilciler bırakmış olmaları gerekir.

İki yüz milyon yıldır serenat yapan kurbağa, sanki başka canlılar tarafından yenmek üzere yaratıldı. Balıkçıllar, fareler, yılanlar ve kediler kurbağaya bayılan etoburlar arasında ilk sırayı alırlar.

Dişi kurbağa için hayat daha da zordur. Özellikle çok sıcak ve çok soğuk havalarda yumurtlarken ölecek kadar tükenebilir. Çiftleşmek için seçtiği kurbağa aşırı şehvetli çıkarsa onu aşağı bastırıp boğar.

Başta Fransızlar tarafından bacaklarının yenmesi, erkek ya da dişi tanımayan bir başka beladır. Cins ayrımı gözetmeyen bir diğer sorun, biyoloji derslerinde binlercesinin katledilmesidir.

Kurbağaya dokunmak siğil çıkarmaz. Siğile neden olan, temas ile geçen bir virüstür. Ama siz gene de kurbağaya dokunmayın çünkü bazılarında düşmanlarına karşı kullandıkları zehir var.

Kurbağalı aylarda bazen onlara bahçede çeşmelerin ve su yalaklarının olduğu yerlerde rastlarım.

Bir gün, saksılara su dökmek için, süzgeci düşüp kaybolmuş bir bahçe sulama kovasını elime aldığımda su dolu olduğu hâlde akıtmadığını gördüm.

Parmağımı kullanarak tıkanıklığı açmaya hazırlanırken orada yeşil bir kurbağa olduğunu fark ettim. Bidondan birkaç defa su getirmeye çalışınca suyun baskısı onu dışarı itti ve zıplayıp kayboldu. 

Frangipanideki kurbağa, o veya bir akrabası olmalıydı.

"İyi de bunları neden bize anlatıyorsun?" derseniz, bugün aklımı bu yeşil kurbağa meşgul ettiği içindir.


Not: Ada dışında oluğum için yazılarıma gelecek Cumartesi’ye kadar ara vereceğim.