Tipik.
Önce doğru olup olmadığı tartışmalı bir beyanat.
Ardından bunu sorgulayacaklara yönelik karalama ve tehdit.
“(Türkiye’nin Irak’ta, Musul yakınındaki bir kampta yaptığı askeri yığınak) yerel gönüllü kuvvetlerin terörle mücadelesine eğitim desteği vermek amacıyla kurulmuş bir eğitim kampıdır. Burada yaşanan rutin takviye faaliyetini yanlış yorumlayanlar maksatlı bir provokasyon içindedir.”
Tipik Ahmet Davutoğlu.
“Maksatlı bir provokasyon içinde” olanların başına ne gelebileceğini merak edenler Can Dündar ile Erdem Gül’ün nerede olduklarını hatırlayabilirler.
Hükümetin Irak’a asker, tank ve zırhlı araç göndermesini salt “yerel gönüllü kuvvetlerin terörle mücadelesine eğitim desteği vermek” olarak kabul etmek mümkün değildir.
Eğer maksat eğitim olsaydı “yerel gönüllüler” Türkiye’ye nakledilip orada eğitilebilirlerdi. Nitekim Türkiye’de bu maksat için kurulmuş kamplar var.
Kampın yanı başında bulunan Musul IŞİD’in elindedir.
Musul, her ne kadar Bağdat hükümetinin kontrolünde değilse de Irak’ın egemenlik alanı dahilindedir.
Bağdat hükümeti Türkiye’nin orada kamp kurmasına izin vermedi. Tersine, 48 saatte çekilmesi için uyarıda bulundu.
Hükümet bu uyarıyı kaale almayarak Bağdat hükümetinin Irak topraklarının tamamı üzerinde egemen olduğu gerçeğini reddetmiş oldu.
Kampın Kürt Otonom Bölgesi ile yapılan anlaşma uyarınca kurulduğu açıklandı. Bu da Türkiye’nin Irak’ın toprak bütünlüğü ilkesini savunmaktan vazgeçmesi, Kürtlerin Bağdat’tan bağımsız hareket etme özgürlüğüne sahip olduklarını kabul etmesi demektir.
Bunun anlamı Irak Kürt bağımsızlığına zımni olur vermektir.
Bir gün Ankara’ya “Eh. Irak Kürtlerinin Bağdat’tan bağımsız hareket edebileceğini kabul ettiğine göre Suriye Kürtlerinin de Şam’dan bağımsız olabileceğini kabul etmemen için hiçbir neden yok,” denmesine yol açmaktır.
Bunlar kadar önemli olan bir başka gerçek daha var: Musul dışına karargah kurarak Ankara bu güne kadar aracılar vasıtasıyla savaştığı IŞİD, İran ve Şii milislerle doğrudan çatışmayı göze aldı.
Aldı da ... en can alıcı nokta bu ... karşılığında ne elde edeceğini sanıyor?
Bu bir muamma.
Osmanlı rüyaları görmekte olan Davutoğlu Musul’u yeniden Türkiye topraklarına katmayı ümit edecek kadar hayal dünyasına intikal etmiş olabilir mi?
Bilmiyorum.
Tahminim Irak’a asker yollamanın Türkiye’nin Orta Doğu’daki savaşa doğrudan katılmasının ilk adımı olduğudur. Bunun ardından muhtemelen Suriye’nin kuzeyinde Kürtlerin eline geçmemiş olan yüz kilometre civarındaki hudut bölgesine girilecek.
Burada risk daha da büyüktür: Suriye’ye girmek Türkiye’yi burnundan alevler soluyan Rusya ile doğrudan karşı kaşıya getirmeyi göze almak demektir.
Gerisini düşünmek bile istemiyorum.