Rusya’nın Suriye’de doğrudan savaşa katılması, Türkiye açısından iki gerçeğin ortaya çıkmasına neden oldu.
Bunlardan biri AKP’nin Suriye politikasının toptan iflas ettiği, diğeri Erdoğan’ın kafasının, içeride olduğu gibi dışarıda da bulutlarda olduğudur.
2011’de, Suriye’de olaylar başlayınca Erdoğan, Katar ve Suudi Arabistan’la gayri resmi bir koalisyon kurarak Şam’daki Alevi rejimi devirmeyi, yerine Sünni ağırlıklı bir hükümet getirmeyi hayal etmişti. Esad’ın hızla çökmesini bekliyordu. Yeni Sünni hükümet Türkiye’ye minnettar olacağı için Ankara’nın yörüngesine girecek, Suriye Kürtlerini kontrol edecek, Ankara’yı rahatlatacaktı.
Silahlar patladı mı, hiçbir şey planlandığı gibi gitmez.
Şunlar oldu:
Sıkışan Esad, bir de onlarla uğraşmamak için, Suriye Kürtlerine de facto otonomi tanıdı. Türkiye ve Irak’tan sonra Ankara’nın bir de “Suriye Kürtleri sorunu” oldu.
Rusya ve İran, Orta Doğu’daki tek basamakları olan Suriye’nin yardımına koştu.
Suriye ve Irak’taki iktidar boşluğundan yararlanan Sünni fanatikler, IŞİD’e dönüşüp bu iki ülkenin büyük bölümlerinde egemenlik kurdu.
IŞİD, Irak Kürdistanı’nı tehdit edince Amerika, Orta Doğu’daki en sağlam müttefiki haline gelen Erbil’i savunmak üzere metazori savaşa dahil oldu.
Bu arada, ülkesinin nerdeyse üçte ikisinde kontrolü kaybeden Esad için durum sürekli olarak kötüye gitti.
Rusya da Şam’ın çökmesini önlemek için, kimsenin beklemediği bir anda, Esad’ın yanında doğrudan savaşa girdi.
Putin’i bu kararı almaya yönlendiren en önemli neden Amerika’nın Orta Doğu’daki “tek tabanca” olma durumuna son vermektir. Rusya, Washington’un istediği zaman istediği ülkeye müdahale ederek Orta Doğu’da tek başına rejim atama devrini kapatmak istiyor. Orta Doğu’da, Sovyet günlerinde olduğu gibi, söz sahibi olmak istiyor.
Bunu başardı da.
Afganistan ve Irak’ta edindiği acı tecrübelerden sonra Suriye’ye müdahaleyi asgaride tutmak isteyen Amerika, pantolonu aşağıda yakalandı. Rusya’ya ne git, ne de kal diyemedi.
Rusya Savunma Bakanlığı, yakında Doğu Ukrayna’da Rusya adına savaşan milislerin Suriye’de Esad askeri yanında savaşmak üzere yola çıkacağını açıkladı. Rusya, ayrıca Irak Kürtlerine Bağdat üzerinden silah yardımı yapacak.
Rusya’nın aktif olarak savaşa girmesinin Türkiye açısında üç önemli sonucu olacak:
· Erdoğan’ın şiddetle arzuladığı Esad’ı devirme projesi gerçekleşmeyecek.
· Rusya, Türkiye’nin Suriye Kürtlerinin yaşadığı otonom bölgelere müdahale etmesine izin vermeyecek.
· Rusya, herhangi bir bölgenin uçaklarına yasaklanmasını kabul etmeyeceği için, Ankara’nın Suriye’de kurulmasını istediği uçuşa kapalı güvenli bölge gerçekleşmeyecek.
Bütün bunlar olup biterken Erdoğan ne diyor?
“Rusya’nın Türkiye gibi bir ülkeye rağmen bu adımları atıyor olması, bizi ciddi manada üzmektedir, tedirgin etmektedir,” diyor.
Yani, Putin kardeşim beni ezip geçerek Suriye’de Esad’ın yanında savaşa girmemeliydi, demek istiyor.
Bu sözler Türkiye’nin gerçek gücü ve ağırlığına ilişkin aşırı derecede abartılı inanca sahip, ülkelerin “hatır için” çıkarlarından feragat edeceklerini sanan bir hayalperestin laflarıdır.
Ve Türkiye’nin Orta Doğu’da içinde bulunduğu garip ve acıklı duruma hangi kafanın neden olduğunu gayet güzel açıklıyor.
Ülkelerin dış politikalarını kişisel dostluklar, hak ve hukuk değil, çıkarlar belirler. Küsmek bir dış politika aracı değildir.
Yanı başımızda artık Amerika’dan sonra ikinci bir dev oyuncu var ve bu oyuncu Kürt sorunundan başlayarak Orta Doğu’daki bütün denklemleri alt üst edecek.
Daha doğrusu, etti de Türk büyüklerinin haberi yok.