Metin Münir

27 Eylül 2018

KKTC'de çevre çapulculuğu

KKTC, ona devletlik ihsan edilen, ama devlet olmayı beceremeyen acayip bir yerdir

Ozanköy

Bu sabah Alagadi’ye yüzmeye erken geldim.

Ben varım bir tek ve KKTC’de nerede olursam olayım bana yoldaşlık eden çöpler.

Çöpler, muntazam  toplanmadıkları için yüzmeye gelenlerin arabalarını bıraktıkları park yerini çevreleyen varillerden taştı, rüzgâr onları hangi yöne gidiyorsa oraya taşıdı.

Çalıların üzeri, altı, park yerinden kumsala inen patika, ana yoldan plaja inen yolun kenarları ve sahil, çöp yuvası oldu.

Alagadi, Girne’nin 15 km kadar doğusunda, oteller tarafından kapatılmamış ender kumluk plajlardan biri.

KKTC, ona devletlik ihsan edilen, ama devlet olmayı beceremeyen acayip bir yerdir

Sola, yani batıya doğru baktığımda – ki bakmamaya çalışıyorum –devlete ait elektrik santralini görüyorum. Santralin bacaları ve ona yakıt sağlayan depolar pas renginde. Santral kurulduğundan beri boyanmadıklarına eminim.

Yüzmeye giderken yanından geçtiğim büyük bir binadan iki yıldır yola lağım kokusu taşıyor. Ne binanın sahipleri ne içinde oturanlar ne orasını denetlemekle sorumlu olanlar ne de yanından geçenler, kanalizasyonun tamir edilmesi için bir şey yapıyor.

KKTC’yi esir almış, kanıksanmış ekolojik çapulculuktan bir örnek sadece.

Bunlar, bu çöpler ve pas ve pis kokular, ne kadar umursamamaya çalışsam da beni müthiş rahatsız ediyor.

KKTC’nin kendini içine bıraktığı plansızlık, disiplinsizlik, otorite boşluğu, çevre umursamazlığı, laçkalık, laubalilik ve geriliğin emareleri oldukları için.

Rumlar KKTC’ye “sahte devlet” diyor ve bu bizi kızdırıyor, lâkin kastettikleri “Bir şeyin aslına benzeyen, ama asıl olmayan şey” ise doğrudur.

KKTC, ona devletlik ihsan edilen, ama devlet olmayı beceremeyen acayip bir yerdir.

Amma abarttın diyorsunuz, belki.

Burada pas ve çöp. Orada hazır beton kamyonlarının yol kenarlarına döktüğü çimento artıkları. Çöplük haline getirilmiş yollar, dere yatakları, ağaçlıklar, ormanlar. İnşaat bittikten sonra arkada bırakılan veya tarlalara dökülen molozlar. Başıboş sokak kedi ve köpekleri. Kirli denizler. Zehir saçan elektrik santralleri. Yasak olmasına rağmen pazar günleri çalışan iş makineleri. Eskimiş, ölüm tuzağı yollar. Altyapısız, çirkin, çevreyi kirleten mimari.

Yasalara uymamanın ve yasalara uymamanın cezalandırılmamasının norm haline geldiği bir düzen.

Girne’de ve birçok başka yerdeki bu pislik, çirkinlik, düzensizlik, düzeysizlik ve bunlardan daha korkuncu, çoğunluğun bunu görmemesi ve hepsinden korkuncu, umursamaması.

Bütün bunlar, tek tek baktığınızda, Alakadi’nin toplanmayan çöpleri gibi ufak şeyler olarak görünebilir. 

Ama her biri birer pislik, çirkinlik, düzensizlik ve düzeysizlik gölcüğüdür. 

Ve bu gölcükler umursanmaya umursanmaya birbirleriyle birleşerek sadece Girne’yi değil, KKTC’yi yutan bir pislik, çirkinlik, düzensizlik ve düzeysizlik denizi hâline getirdi.

Ve şimdi, ülkede herkes ama herkes, bu denizin içinde boğulmamak için çırpınıyor.