Metin Münir

22 Şubat 2020

Kim uyuuur kim uyumaz?

Bazı günler mükemmeldir. Dün ile yarın yok olur. Yağmur diner, trafik mucizevi bir şekilde açıktır. Deniz kenarında yürürken hava ne sıcak ne soğuk. Lokanta tenha, garsonlar nazik ve güler yüzlüdür. Rakının lezzeti bir başkadır. Taptaze kalamar ve patlıcan salatası, lüfer ve palamut, ayva tatlısı ve dondurmalı sıcak irmik helvası, az şekerli kahve. Hiç kimsenin gözü üzerinizde değildir. Mutlusunuz

Daha sonra başımı karnının üzerine koydum ve parmaklarını saçlarımın arasına soktu.

"Sana küçükken hikâye anlatırlar mıydı?" diye sordu.

Çocukluğum o kadar geride kaldı ki oraya dönüp yeşil kapıyı aralamam için dağlar ve dereler aşmam, ormanlar geçmem, yatak çarşaflarının haftada bir değiştiği otel odalarını arkada bırakmam lazım.

"Annem ve babam, hayır, hiç hatırlamıyorum" dedim.

Balkonu, üzerine incir ağacı sarkan şadırvanı, cami avlusunu ve hepsinin üzerinde öterek uçan öğleden sonra kırlangıçlarını hatırladım.

"Anneannem bazen anlatırdı. Ama çok ısrar ettiğimde. Ve çok isteksizce. Sana anlatırlar mıydı?"

"Evet."

"Haydi bana bir tane anlat."

"Ülkenin birinde Bimbilik adında bir çocuk yaşarmış. Bir gün Bimbilik'in ülkesine bir dev gelmiş. Açgözlü, obur mu obur ve çok kötü kokan bir dev. Dev geceleyin uyuyan çocukları yiyerek besleniyormuş. Bimbilik bu, deve akşam yemeği olur mu hiç! Geceleri uyumamaya başlamış! Sabaha kadar gözünü kırpmıyormuş. Dev her gece Bimbilik'in odasına giriyor ve soruyormuş: Kim uyuuur, kim uyumaz? Bimbilik de cevap veriyormuş: Herkes uyuuur, Bimbilik uyumaz."

"Sonra ne olmuş?" diye sordum.

"Unuttum." 

"Buna benzer bir hikâye bende de var" dedim. "Bir cin varmış. Ormanlar içinde dolaşırmış. Karşısına biri çıkıp sen kimsin diye sorduğunda, 'Ne et yerim ne de ot, benim adım Tom Tit Tot' diye cevap verirmiş."

"Sonra?"

"Ben de gerisini hatırlamıyorum.

Ne gerisini, ne öncesini. Çocukken okumuştum bu hikâyeyi. Okuma yazma öğrendikten sonra okuduğum ilk kitap bile olabilir."

Bazı günler mükemmeldir. Dün ile yarın yok olur. Yağmur diner, trafik mucizevi bir şekilde açıktır. Deniz kenarında yürürken hava ne sıcak ne soğuk. Lokanta tenha, garsonlar nazik ve güler yüzlüdür. Rakının lezzeti bir başkadır. Taptaze kalamar ve patlıcan salatası, lüfer ve palamut, ayva tatlısı ve dondurmalı sıcak irmik helvası, az şekerli kahve. Hiç kimsenin gözü üzerinizde değildir. Mutlusunuz. Devamlı gülümsersiniz. Bu saatleri yaşadığınız için kendinizi şanslı hissedersiniz.

Bugün öyle bir gün.

Susuyoruz. Odaya sesler doluyor. Mutfakta bir şeyler deviren kedi... İki kat aşağıdaki lokantanın müziği... Sokaktan geçen arabalar... Yağmur... Ambulans sireni...

Ve düşünceler... Birdenbire üzeri maymun dolu bir ağaca dönüşen bir akıl...

"Masalın sonunda Bimbilik muhakkak kötü devi öldürür," diyorum. 

"Nereden biliyorsun?"

"Bilmiyorum. Ama hep böyle olur. Kötü devler hiçbir zaman kazanmaz. Hikâyelerde..."

Soruyor: "Peki ya gerçek hayatta? Gerçek hayatta da kazanır mı Bimbilikler? Yoksa gerçek hayatta kötü devlerin egemenliği mi vardır?"

"Gerçek hayatın canı cehenneme," diyorum ve gözlerimi kapatıyorum. "Dev gelirse beni uyandır. Ya da sen de uyu, yiyecekse ikimizi birden yesin."