Cemal Kaşıkçı cinayetinin soruşturması sona ererken Erdoğan’ın önünde iki seçenek var:
- Cinayetle ilgili delillerin tümünü dünya kamuoyuna açıklamak.
- Bazı delilleri saklamak, Suudi rejiminin uydurduğu yalanların ardına gizlenerek işlediği cinayetten en az zararla sıyrılmasına yardımcı olmak.
Suudiler, Kaşıkçı’nın yanlışlıkla öldürüldüğünü, cinayeti işleyenlerin Krallığın bilgi ve talimatı dışında hareket ettiğini iddia ediyorlar.
Ortaya dökülen bilgiler ışığında bunun doğruluğuna inanmak için aptal olmak gerek.
Ya da Trump gibi ahlaksız, riyakâr ve çıkarcı.
Gene de Riyad’ın açıklamalarını derin bir kuşku ile karşılayan dünyanın, Suudi Arabistan’a hak ettiği cezayı kesebilmesi için kanıtları görmesi ve ikna olması gerek.
Bu kanıtlar da sadece Türkiye’nin elinde ve ne kadarının açıklanacağı tamamen Erdoğan’a kalmış.
Erdoğan delilleri müphem bırakabilir ve karşılığında Amerika’dan ve Suudi Arabistan’dan büyük maddi çıkar sağlayabilir.
Derin ekonomik sorunlarla cebelleşen AKP rejimi için bu çekici bir seçenektir.
Washington ve Riyad, Türkiye’yi zor durumda bırakacak kararlar alabilir
Ama bu seçeneğin büyük bir dezavantajı var: Erdoğan, Trump gibi, Suudi Arabistan’a kanat geren bir tutum içine girerse suç ortağı durumuna düşecek. Dünya, Suudi rejimini hangi boya ile boyuyorsa onu da aynı renk ile boyayacak.
Amerika’nın Suudi Arabistan ile ilişkileri, Türkiye ile olandan daha önemlidir.
Bu bağ yetmiş yıl kadar önce Franklin Roosevelt ile Kral Abdülaziz arasında varılmış olan anlaşmaya dayanır.
Anlaşmanın esası Amerika’nın Suudi petrolünden istediği gibi yararlanması, karşılığında Suudi Hanedanı’nın güvenliğini garantilemesidir.
Bir Amerikalı gözlemcinin anlatımı ile bu şekilde, dünyanın en ileri demokrasisi, dünyanın en tutucu krallığının (Suudi Arabistan köleliği 1962 yılında Başkan Kennedy’nin zorlaması ile kaldırdı) destekçisi oldu. İçeride ve dışarıda ne yaptığına bakmadan.
Trump bu ilişkiye halel getirmek istemiyor. Riyad, onun Orta Doğu’da İsrail’i koruyan, İran’ı dışlayan politikasının temel direğidir.
Suudi Arabistan işbirliği yapmazsa İran’a karşı uygulanacak olan ambargo ters teper.
Ek olarak Trump’ın elinde, kaybetmek istemediği 110 milyar dolarlık Suudi silah siparişi var.
Bir başka Amerikan Başkanı, demokratik prensiplerin paradan daha önemli, ABD’nin para değil özgürlükler üzerine kurulu olduğunu düşünebilirdi belki, ama Trump değil.
Elindeki görüntü ve ses kayıtlarını açıklarsa Erdoğan, Trump’ı Suudileri destekleyemeyecek hâle getirir ve Suudi Hanedanı’nı kurulduğundan beri karşılaştığı en büyük sorunla baş başa bırakır.
Erdoğan delilleri müphem bırakabilir ve karşılığında Amerika’dan ve Suudi Arabistan’dan büyük maddi çıkar sağlayabilir
Bu hâlde Washington ve Riyad, Türkiye’yi zor durumda bırakacak kararlar alabilir.
Ama bunun neticesinde hem Erdoğan hem Türkiye büyük itibar kazanır ki bu petrol ve Amerikan doları ile alınamayacak kadar değerlidir.
Yabancı bir ülkede, bir konsoloslukta kendi vatandaşını IŞİD-ötesi bir gaddarlıkla öldürtmek, vücudunu parçalara ayırıp yok etmeye çalışmak, sonsuz bir aptallık, kibir ve melanetin göstergesidir. Bu suçun lâyık olduğu cezayı görmemesi, önümüzdeki günlerdeki dünya düzeninin ne kadar korkunç olabileceğine işaret eder.