Avrupa Uzay Ajansı, geçen ayın sonunda Samanyolu Galaksisi’nin üç boyutlu bir haritasını yayınladı.
Samanyolu, dünyanın da içinde bulunduğu galaksidir - bir anlamda kozmik mahallemiz.
Bu mahallede 1,3 milyardan fazla yıldız var.
1,3 milyar dolarınız olsa çok zengin sayılırsınız.
1,3 milyar yıldızınız olsa ne sayılırsınız?
Samanyolu, kâinatın yüzde birini teşkil ediyor.
Bu yüzdelik, kâinatın sınırları olduğu ve bu sınırlar içinde galaksilerin yüz ölçümlerinin alınabileceği varsayımına dayanıyor.
Ama kâinatın sınırı var mı?
Bir astronomi bilgininin epey yıl önce sorduğu gibi; “Elimde bir değnek, kâinatın bittiği yere gitsem ve oradan değneğimi dışarı çıkarsam ne olur?”
Samanyolu’nun haritası ile ilgili haberi New York Times Gazetesi’nde gördüm.
Haberde, bir de video vardı.
Avrupa Uzay Ajansı’nın Gaia adlı uydusunun çektiği video, 25 Nisan 2018’de uzayın bir bölümünde dönen yıldızları görüntülüyordu.
"Elimde bir değnek, kâinatın bittiği yere gitsem ve oradan değneğimi dışarı çıkarsam ne olur?”
İlk defa birçok yıldızı aynı anda dönerken gösteren bir video izledim.
Büyülendim.
Tahayyül edebiliyor musunuz?
Uçsuz bucaksız bir boşlukta, kendilerine ait özel yörüngelerinde, birbirlerine çarpmadan aynı anda dönen milyarlarca yıldız.
Hepsini bir anda görebilsem manzaranın muhteşemliği karşısında aklını kaybedebilirim.
Kâinatta her şey güzeldir. Sanki bir Güzellik Yasası var ve buna göre, her şey başka bir şey olmak yanında, güzel olmak zorundadır.
Neden acaba?
*
Bahçede, başımı kitaptan kaldırınca, batmakta olan güneşin iki aloe vera çiçeğini aydınlatmakta olduğunu gördüm. Işık başka her yerden sızıp giderken o iki çiçeğe yapışıp kalmıştı. Sanki denize devrilip gitmeden onları özellikle ortaya çıkarmak ister gibiydi.
Kendimi, bir kâinat vatandaşı olarak düşünmeye çalıştım...
“Kitabı boş ver, bak ne kadar güzeller,” demek istiyordu sanki birileri.
Bu bir tesadüftü, tabii, ama tesadüf olmayan şey var mı?
O anda kitaptan başımı kaldırıp aloe vera çiçeklerini gördüğüm için şanslı olduğumu düşündüm.
Kalkıp tespih ağacına doğru yürüdüm ve çiçekli dallarından birini aşağı çekip burnumu içine soktum.
Kendimi, bir kâinat vatandaşı olarak düşünmeye çalıştım.
Rum veya Türk, Hristiyan veya Müslüman, erkek veya kadın değil, milyonlarca gezegenden birinde, hiçbir zaman bilinemeyecek bir nedenle kısa bir süre için can verilmiş, sadece buraya değil, her yere ait bir yaratık.