“Bu saldırının herhangi bir sonuç elde etmeyi değil, sadece ve sadece masum insanların kanı ve acısı üzerinden dünyaya ülkemiz aleyhinde propaganda malzemesi üretmeyi hedeflediği açıktır."
Tayyip Erdoğan
“Bir kez daha anlaşılmıştır ki terör bütün ülkeleri tehdit eden küresel bir olaydır.”
Binali Yıldırım
Her ülkede terör yoktur.
Polonya’da terör yoktur. Portekiz’de terör yoktur. Macaristan’da, Finlandiya’da terör yoktur. Yeni Zelanda’da Kanada’da Güney Kore’de, Azerbaycan’da da terör yoktur.
Sadece bir avuç ülkede terör vardır.
Sadece bir avuç ülkede terör vardır. Terör bir savaş biçimidir. Teröristlere hasım olan, onlara bulaşan ülkelerde terör vardır
Terör bir savaş biçimidir.
Teröristlere hasım olan, onlara bulaşan ülkelerde terör vardır.
Aynen boks gibi: Ringe çıkmayan yumruk yemez.
En çok yumruk yiyen de terörist örgütlere hasım olan, onlara bulaşan ama saldırılarını önceden haber alıp zararsız hale getirecek güce sahip olmayan Türkiye gibi ülkelerdir.
Terörün anavatanı Arap ve Müslüman ülkelerdir. Bu ülkeler terörün hem kuluçkası hem de kurbanıdırlar.
Çekici oraya buraya değil çivinin başına vuralım:
Türkiye’nin teröre hedef ülkelerin baş sıralarına yükselmesinin en büyük - belki tek - nedeni AKP’nin içeride ve dışarıda yürüttüğü politikalardır.
AKP Sünni bir gündem kovalamak için
- Orta Doğu’daki tarafsızlık politikasını terk etmeseydi,
- Suriye’deki rejimi değiştirmek için orayı silah ve cihatçı doldurmasaydı,
- Bunun sonucunda aç ve sefil milyonlarca Suriyeli Türkiye’ye gelmeseydi,
- Rusya’yı düşman etmeseydi,
- Kürt barış sürecinden çıkıp gitmeseydi ...
Ne İstanbul Havaalanı’nı intihar bombacıları basacak ne de Türkiye’nin diğer yerlerindeki terör katliamları meydana gelecekti.
Boşuna konuşuyor, yani.
Sanırım en sadık taraftarları bile cumhurbaşkanının kendini de Türkiye’yi de artan bir süratle felakete götürdüğünün farkındadırlar.
“Eylem laftan daha yüksek sesle konuşur” der İngilizler.
Yapılacak şey içeride ve dışarıda köklü bir politika değişikliğine gitmektir.
Buna neden ihtiyaç olduğu açık: İşler kötüye gidiyorsa yanlış olan bir şey var.
Her şeyden önce, Türkiye Orta Doğu’da tarafsızlık politikasına dönmelidir.
Suriye’deki rejim değişikliği hevesi terk edilmelidir. Rusya ve İran arkasında durduğu sürece kimse Esad’ı yerinden edemez. Bu nedenle Suriye’deki cihatçılara yapılan yardım kan dökülmesini uzatmaktan başka bir işe yaramaz.
Terörün anavatanı Arap ve Müslüman ülkelerdir. Bu ülkeler terörün hem kuluçkası hem de kurbanıdırlar
Sünni-Şii çatışmasından geri adım atılmalıdır. Madem ki yapacak daha iyi bir işleri yok, bırakalım İran ve Suudi Arabistan kozlarını paylaşsınlar.
IŞİD’e karşı, zaten yarım gönülle yapılan mücadeleden vazgeçilmelidir. O belayı Irak’ı işgal eden Amerika açtı dünyanın başına. O halletsin.
Bu işi bilenler PKK’ya karşı “askeri zafer” kazanmanın mümkün olmadığını söylüyorlar.
Güvenlik uzmanı Metin Gürcan’a göre Güneydoğu’daki çatışmalar “hızla ‘karşılıklı bir askeri denge’ haline doğru” eviriliyor. “... Önümüzdeki dönemde çatışmalarda bizi bekleyen şey askeri anlamda bir ‘yenişememe’ halidir.”
O halde yeniden masaya geri dönülmelidir.
Türkiye’nin çatlayan birliğini, kötüye giden ekonomisini, felaket bölgesi haline gelen eğitim sistemini düzeltmek için yapılması gereken birçok şey var. Ama liyakatle badem bıyığın yer değiştirdiği bir ortamda bunların hiçbiri yapılmayacağına göre lafı uzatmaya gerek yok.
İnsan bazen o kadar gırtlağına kadar batar ki sonunun kötü olacağını bile bile yola devam eder. Erdoğan’ın yolu böyle bir yoldur.
Terör?
Avrupa’da On Altıncı Yüzyılda başlayan din savaşları 106 yıl sürmüştü. Nefesinizi tutmayın.