Metin Münir

18 Ağustos 2015

Demokrasi mi? Hayır, teşekkür ederim

Sovyetler dağılınca Moskova’nın doğusundaki devletler diktatörlük oldu; bir ikisi hariç hepsi Türk soyundan, tümü Müslüman

Neden hep böyle oluyor?

Önce ümit. Sonra düş kırıklığı. Sonra endişe. Sonra felaket –ne zaman olacağı, ne şekil alacağı bilinmeyen ama meydana geleceği kesin olan felaket.

Menderes. Demirel. Ecevit. Erbakan. Çiller. Yılmaz. Ekonomik kriz. Devalüasyon. IMF. Darbe. Kargaşa. Kan dökme.

Şimdi gene bir felaketin arifesindeyiz. Veya arifeyi arkada bıraktık da farkında değiliz. Bazen neyin ne olduğu yaşanırken değil, sonra anlaşılır.

AKP eşsiz bir fırsat yakalamıştı. Bir ara her şey iyi gidecek gibi göründü. Ama her şeyin en iyi olduğu anda kötüleme başladı.

Buna hiç şaşırmadım.

Erdoğan ve arkadaşlarının, kaçınılmaz biçimde, ümitten felakete giden yola sapacaklarına emindim. Dini bir gündemle iktidara gelmişlerdi. Er veya geç duvara çarpacaklardı. Hiç şüphem yoktu.

*

Sonuç her zaman aynı ise neden de aynıdır.

Türk devleti, iktidarı ele geçirmiş birinin veya bir ekibin keyfiliklerini frenleyecek kurumlara sahip değildir. Bu kurumlar – yargı, Meclis, Cumhurbaşkanlığı, bürokrasi, medya – görünüşte vardır. Ama entipüftendiler. İçleri boştur. Fonksiyonlarını yerine getirecek insan kaynağına, bilgiye ve iradeye sahip değildirler.

Bunlardan daha büyük bir neden karakter bozukluğudur. Siyasi arenada aktif olan kişiler demokrat değildir. Çoğu dürüst de değildir. Kuvvetler ayrılığına, yargının bağımsızlığına, hesap verme zorunluğuna, medyanın sansür edilemeyeceğine inanmazlar. Eşitlik, din ile devletin ayrı olduğu ilkesi masaldır sanırlar. Sadakati ehliyet ve faziletten üstün tuttukları için bürokrasi, tecrübe ve bilgi birikim petekleri boş olan bir kovan olur.

Sonuçta bugün olduğu gibi öyle bir hale gelinir ki seçim, yani milyonların iradesi bile hiçe sayılır.

Türkiye’de siyasi partiler başkan seçmez. Diktatör seçer.

Siyasi partiler demokrasi değildir.

Türkiye demokrasi değildir çünkü onu yönetenler demokrat değildir. Ne Erdoğan demokrattır, ne Gül, ne Arınç ne de diğer adı büyük kendi küçük AKP kodamanları.

Kılıçdaroğlu da demokrat değildir. Olsaydı çoktan “Başaramadım,” der, istifa ederdi.

Bahçeli? O ve MHP demokrasi ile aynı cümlede anılabilir mi?

Bu karanlık tüneldeki tek ışık HDP’dir. Ama iktidarda görmeden onunla ilgili son karar verilemez.

Sovyetler Birliği dağılınca Moskova’nın batısındaki bütün devletler demokrasi, doğusundaki bütün devletler diktatörlük oldu. Bir ikisi hariç doğu devletlerinin hepsi Türk soyundan, tümü Müslümandır.

Anlaşılan biz Türkler diktatörlüğe demokrasiden fazla yatkınız.

Batılılar için doğal olan bize yabancı, onlar için düz olan yol bizim için uçurumlarla doludur.

Demokrasiyle insan, hamakla ağaç gibidir. Eğer birbirlerine bağlanmazlarsa ikisi de yerlerde sürünür.