Kaç sene geçti buraya son geldiğinden bu yana? On sene oldu mu?
O zamanlar her nisan veya mayısta evimin bahçesi olan altı dönümlük tarlayı sürdürürdüm.
Tarlanın bir ucundan diğer ucuna kadar muntazam bir biçimde uzanan pulluk çizgileri hoşuma giderdi, o kadar ki bozulmamaları için kenarlarından yürürdüm.
Sürülmüş toprak daha fazla yağmur emdiği için yaptırırdım bunu Çatalköylü traktörcüye.
Toprak dişidir. Tohum içine düşer ve onu hamile bırakır.
Havada, her zaman, gözle görünen ve görünmeyen tohumlarla uçuşur. Tohumların uçmaları kolaydır çünkü şekilleri havada mesafeler kat edecek dizayna sahiptir. Bir kıtadan diğer bir kıtaya uçarlar, volkanların yakıp yıktığı adaları, patlamış nükleer santralların radyoaktif alanlarını bile yeşillendirirler.
Uçarlar ve bir yerlerde zemine düşerler ve orasını uygun bulurlarsa kök salıp filizlenirler.
Onlar için uygun olmayan yer neredeyse yoktur aslında. Bu nedenledir ki asfaltın çatlayan bir yerinde, kaldırımları meydana getiren çimento bloklarının arasında, duvar deliklerinde, kaya çatlaklarında çıkan bitkilerle karşılaşırsın.
Artık yumuşağın sertten güçlü olduğunu öğrendin. Gönyeli taşlarının arasından çıkan siklamenler bunun kanıtıdır.
Herhangi bir yerde boş bir toprak parçasının kenarlarını çevirip kendi hâline bırakırsan otuz-kırk yıl içinde çevredeki bütün ağaçların, kır çiçeklerinin ve çayırların, hatta mantar ve yosunların orada büyümekte olduğunu görürsün.
Yanan orman alanlarını ağaçlandırmak abestir çünkü dokunmazsan orası kendiliğinden eski hâline dönecek, hem de monokültür değil, birçok cins ağaç ve çalı ile birlikte.
Bunu düşünerek dört yıl önce tarlayı sürdürmekten vazgeçtim.
Pulluğun tahrip eden etkisi kalkar kalkmaz bitki örtüsü değişmeye, bahçe vahşi bir görünüm almaya başladı. Çayır örtüsü kalınlaştı. Var olan kır çiçekleri çoğaldı, yenileri geldi. Eskiden tutunamayan çamlar, serviler, çitlemitler, tespih ağaçları boy verir oldu. Güney hududundaki yaşlı servilerin etekleri yaban kerevizleri ile doldu.
Her bitkinin çokluk olduğu alanlar var, ama hiçbirinin diğerlerini bastırıp bütün bahçeye hâkim olma olasılığı yok. Ana özelliklerinden biri çeşitlilik olan doğa buna izin vermez.
Monokültür, tek ürün tarımı, insan icadıdır ve doğanın bu temel özelliğine aykırıdır.
Birçok ürünün bir arada bulunduğu yerlerde hastalık olmaz, olsa bile oradaki küçük bir bitki kolonisini yok eder ve kendi de orada söner.
Kaliforniya’nın bademliklerini hastalıklardan korumak için binlerce ton böcek ilacının kullanılmasının nedeni, kilometre kare ile ölçülen alanlarda tek bir ağaç türünün olmasıdır.
Tek ürün tarımı dünyanın hemen hemen her yerinde kural hâline geldiği için yediğimiz her şeyde böcek ilacı bulunuyor. Dünyanın her yerindeki annelerin sütlerinde toksik maddeler var.
Lafı uzattım. Fotoğraflarda gördüğün yabanileşme bahçenin kendi hâline bırakılmasındandır.