Çevresinde oturduğumuz masanın üzerine ağaçtan yeni kesilmiş incirlerin olduğu bir tabak kondu.
Yaşlı bir adam hariç, hepimiz aldık.
Tabağı ona uzattım.
“Siz de almaz mısınız?”
“Bana yasak,” dedi.
“Neden?”
“Doktorum yasakladı” dedi. “Kolesterol yapıyormuş.”
“Adını söyler misiniz?” diye sordum. “Yanlışlıkla ona gitmemek için.”
Birkaç hafta sonra evimde, kanseri atlatmış bir arkadaşımı ağırladım. O da ada çayına ve tanelediğim nara hayır dedi. Doktoru yasaklamış.
Artık bu saçmalıkları duyduğumda kimseyi aksine ikna etmeye çalışmıyorum.
“Bunu ye, bunu yeme” gibi öneriler hemen hemen her zaman bilimsel temelden yoksundur
Gene de – can çıkar huy çıkmaz – "Araştırayım" dedim.
Önce nar ile kanser bağlantısına baktım.
Karşıma, Cancer Prevention Research (Kanser Önleme Araştırmaları) adlı bir yayında çıkan bilimsel bir araştırma çıktı.
Buna göre, narda bulunan bir madde göğüsteki kanser tümörlerinin büyümesini engelliyor, hatta durduruyormuş.*
Ada çayı ile ilgili olarak da benzer bir sonuç ortaya çıktı.
Meme kanseri olan fareler üzerinde yapılan bir araştırma, ada çayının faydalı olduğunu ortaya çıkarmış.
İncirin kandaki kolesterolü artırdığı konusu, araştırılmayacak kadar saçma olmasına rağmen, gene de bir bakayım dedim.
İlk öğrendiğim şey, incirdeki kolesterol miktarının sıfır, ikinci öğrendiğim şey ise incirin kolesterol düşürücü diyetler arasında olmasıydı.
Bu üç sonuca da yüzde yüz inandığımı söyleyemem. Hepsi küçük araştırmalara dayanıyordu. Yol gösterici olabilirlerdi ama kesin olamazlardı, bana göre.
Hangi meyve veya sebzenin vücutta var olan hastalıklara iyi geldiği veya olabilecek hastalıkları önlediğini ortaya çıkarmak için uzun yıllar süren, çok sayıda denekli, on milyonlarca dolara mal olacak araştırmalar yapılması gerekir.
Bu araştırmalar hiçbir zaman yapılmaz, zira ortaya çıkan sonuç paraya çevrilemez. Doğal ürünler için patent alınamaz, çünkü.
Kandırılmak için âdeta yalvarıyor insanlar - belki kandırılmak düşünmekten daha zahmetsiz olduğundan
“Bunu ye, bunu yeme,” gibi öneriler hemen hemen her zaman bilimsel temelden yoksundur.
Narın kanseri önlediği veya kanser yaptığını keşfederseniz bu bilgiyi satamazsınız. Meşhur olursunuz belki, ama zengin olmazsınız.
Bu fenomenin bir başka boyutu daha var: Neden doktorlar, hastalarına doğru olmadığını bildikleri veya bilmeleri gereken bu gibi tavsiyelerde bulunurlar?
Bir muamma.
İnsanların sorgusuz sualsiz inanmaya ne kadar hazır olduğuna şaşıyorum.
Tıpta amacın iyileştirmek kadar para kazanmak olduğunu, ilaç şirketleri söz konusu olduğunda, ikinci amacın çoğu zaman birincinin önüne geçtiğini anlayan yok gibi.
Kandırılmak için âdeta yalvarıyor insanlar - belki kandırılmak düşünmekten daha zahmetsiz olduğundan.
*http://cancerpreventionresearch.aacrjournals.org/content/3/1/108
**https://link.springer.com/article/10.1007%2Fs00580-017-2476-5