Seçimler yapılsa da yapılmasa da, AKP Meclis’te çoğunluk kazansa da kazanmasa da Türkiye huzura kavuşmayacak.
Gözleri iktidar körü olan Erdoğan/Davutoğlu ikilisinin ülkeyi içine soktuğu durum budur.
AKP kasımda Meclis’te çoğunluk kazanamazsa Erdoğan haziranda yaptığı gibi sonucu kabul etmeyecek. Kazanırsa ona karşı olanlar.
İçinde yaşanılan istikrarsızlık ve şiddet ortamının, AKP’nin seçim şansını artırmak için kullanıldığı –hatta bunun için yaratıldığı– sır değildir.
Rahmetli Süleyman Demirel “Demokrasilerde çare tükenmez,” derdi.
Çare tükenmeyebilir, ama şimdi olduğu gibi, çareye başvurabilme iradesi pekala dumura uğratılabilir.
Erdoğan karşı çıkmasaydı bir AKP-CHP koalisyonu kurulabilirdi.
Bu koalisyon, ekonominin şiddetle ihtiyaç duyduğu reformları harekete geçirebilirdi. Çözüm sürecini sürdürebilirdi. Dış politikadaki hatalardan geri dönebilirdi. Erdoğan’ın parçaladığı birlik duygusunu tamir etmeye çalışılabilirdi.
Herkes iyi bir yaz geçirir, gönül rahatlığıyla sonbahara girerdi.
Demokratik bir ülkede yaşıyor olsaydık olacak olan buydu.
Olmadı, tabii.
Ve olmayacak.
Çünkü söz konusu olan demokrasi değil, Erdoğan’ın aklındaki rejimdir. Ülkenin değil, Erdoğan’ının siyasi çıkarlarıdır.
Demokrasicilik oynuyoruz sanıyoruz. Ama oynadığımız Rus ruletidir.
Türkiye kalkınmakta olan ülkeler arasında bu yıl mali piyasaları en çok kötüleyen ülkedir. Yıl başından bu yana dolar yüzde 21 değer kazandı. (Diğer kalkınmakta olan ülkelerin paralarının dolar karşısında ortalama değer kaybı yüzde 11’dir.)
On yıllık devlet tahvili getirileri yıl başından bu yana 236 baz puan yükseldi (Diğerlerinde 43 baz puan).
Araştırmacılar ekonomik büyüme hızının yüzde ikilere, enflasyonun yüzde sekizlere yükseleceğini öngörüyor.
Ama Türkiye’de terör o kadar hızla tırmanıyor ve halkın güven duygusu o kadar hızlı aşınıyor ki birkaç ay sonra bu tahminler bile iyimser kalabilir.
KONDA araştırma şirketi ekonomik kriz beklentisi ile siyasi kriz algısının son beş yılın en yüksek oranlarına çıkmış olduğunu haber veriyor.
Türkiye’nin başında bunları gölgede bırakan iki büyük bela daha var: PKK ve Erdoğan’ın, Amerika’nın iteklemesiyle, durup dururken savaş ilan ettiği IŞİD.
Dünyanın en gaddar bu iki terör örgütü Türkiye’yi sınırlarının dışına, Suriye ve Irak’ta süregelen çatışmanın içine çekti. Washington da arkadan “Sen aslansın, devam, devam,” diye bağırıyor.
Türkiye daha birkaç yıl önce Orta Doğu’daki tek demokrasi ve istikrar adasıydı. Erdoğan/Davutoğlu ikilisinin akılsız politikaları sonucu Orta Doğu’da haritası değişmeye aday ülkeler arasına girdi.
Türkiye’de demokrasi –eğer Türkiye’nin idare biçimine bu ismi vermek mümkünse– freni olmayan bir araçtır.
Felaketler göz göre göre gelir. 1980 darbesi de, 2001 ekonomik krizi de böyle gelmişti.
Ve bütün krizlerin nedenleri özde hep aynıdır: Kurumsallaşamamış devlet yapısı, niteliksiz yöneticiler, ahmak yönetim.
Ağla zavallı ülkem. Felaket gene geliyorum, diyor.