Dünyanın büyük bir bölümünden sonra ülkemizi de etkisi altına alan yeni tip Koronavirüs salgını nedeniyle biraz depresif olduğumuzu, İngilizlerin deyimiyle 'cabin fever'ı hissettiğimizi söylemek yanlış olmaz. Böyle günlerde -hâlâ yirminci yaşını tam olarak doldurmasına birkaç ay olsa da- bu hislere en iyi tercüman olan gruplardan Radiohead'in en unutulmaz albümlerinden birini anmanın ve erkenden 20. yaşını kutlamanın yanlış olmayacağını düşündüm.
Radiohead, 3. albümü OK Computer'ın 20. yılında albümdeki tüm şarkıları remaster etti ve o dönem kaydedilmiş ancak albümde yer almamış 11 şarkıyı yayınladı. Belki Kid A'in 20. yıl dönümü yaklaşırken, Radiohead'in benzer bir sürprizinin dünyanın bu salgını geride bıraktığı günlerde keyfini çıkarabiliriz.
Kid A'in ne kadar kıymetli bir albüm olduğunu, bugünün şartlarında bile neden devrim niteliğinde görüldüğünü her Radiohead-sever size anlatabilir. Ancak bence bu albümü bir kez daha (tercihen) pikaba koymadan ya da Spotify'dan açmadan önce, 21 yıl önceye dönmek gerekiyor.
Radiohead, 1999 yılında müzik dünyasının en büyük isimlerinden biriydi. Sadece 'Creep'i yazan grup' değillerdi artık; çok başarılı bir ikinci albüme, The Bends'e imza atmış ve daha sonra da birçok müzik eleştirmeni tarafından rock tarihinin en önemli albümlerinden biri kabul edilen OK Computer'ı yapmışlardı. En iyi günlerini geride bıraktığı düşünülen bir müzik türünün öncüleri haline gelmişlerdi.
Beşli, Grammy ödüllü albümleri OK Computer raflardaki yerini aldıktan sonra, 1997 yılında uzun bir turneye çıktı. Artık küresel bir hayran kitlesine ulaşmışlardı. Radiohead'in sahne aldığı her konser salonu ve stadyum bağırarak 'Paranoid Android'i söyleyen, 'No Surprises'da çakmaklarını sallayan hayranlarla doluydu.
Başarıyla beraber grubun üzerindeki baskı da arttı. Müzik dünyası, yaratıcılık açısından The Beatles'la bile kıyaslanan bu grubun bir sonraki albümünde hangi şarkıların yer alacağını merakla bekliyordu. Grubun üyelerini endişe sardı. Uzun turneden sonra solist Thom Yorke, kendisini depresyonla mücadele ederken buldu. Davulcu Philip Selway'in korkusu, OK Computer'la birlikte grubun en iyi günlerini geride bırakmış olması ihtimaliydi.
Yorke, Greenwood kardeşler, O'Brien ve Selway yeni albüm üzerinde çalışmak için ilk olarak 1999'da Paris'te bir araya geldi, ancak tıkanmış durumdaydılar. Grup yeni parça üretmekte zorlanıyor, ürettikleri bir iki satırlık materyallerden de memnun kalmıyorlardı. Beşli daha sonra Kopenhag'da tekrar bir araya geldi ve tekrar aynı süreci yaşadı. Radiohead'in üyeleri grubun ne yönde ilerlemesi gerektiğine karar veremiyordu; yeni albüm OK Computer gibi gitar ağırlıklı mı olacaktı, yoksa tamamıyla başka bir yöne mi gidecekti. Sonunda Yorke'un talebi baskın geldi ve grup deneyselliğe yoğunlaşmaya başladı. Britanya'nın çeşitli noktalarında da devam eden buluşmalar sırasında tıkanmayı aşıp, başarılı bir şeyler üretemezlerse grubu dağıtacakları konusunda da anlaştılar.
Değişimi başlatan şarkı: Everything In It's Right Place
Uzun uğraşlar sonucunda çalışmalar meyvelerini vermeye başladı. Thom Yorke, bilenler için adını söylemenin yeteceği, bilmeyenler için ise ses sinyalleri üreten bir elektronik müzik aleti olarak tanımlanabilecek Prophet-5 synthesizer'da 'Everything In It's Right Place'i yazdı. Aylar süren çalışmaların sonunda grubun elinde tamamlanmış bir şarkı vardı, ancak bu şarkının başındaki dört notanın modern müzik tarihinin en önemli, en tartışılan albümlerinden birinin habercisi olacağını daha bilmiyorlardı. Grubun üyelerinden Johnny Greenwood, daha sonra yaptığı bir açıklamada bu şarkının kayıtlarda bir dönüm noktası olduğunu ifade ediyordu.
Grubun tüm üyeleri alıştıkları enstrümanları bırakıp, bir sene önce varlığından bile haberdar olmadıkları bu elektronik enstrümanla, -evet Prophet-5 synthesizer'la üretmeye başladı. 'Everything In It's Right Place'ten sonra Yorke'un ikonik bas gitar bölümünü lise yıllarında yazdığı 'The National Anthem' geldi, daha sonra da 'Idioteque'. Kısa süre önce dağılma noktasına gelen grup peş peşe şarkılar üretiyordu. Sürecin sonunda Radiohead yeni stilleri ve enstrümanlarıyla 20'den fazla şarkı kaydetmişti. Camın arkasında her zaman olduğu gibi Nigel Goodrich vardı.
"Kocaman bir silgi alıp, tekrar başlamak"
Sonunda 19 Nisan 2000'de Thom Yorke, albümü Radiohead'in internet sitesinden, "Dün kayıt yapmayı bitirdik. Özgür ve mutluyum. Şimdi parkta yürüyüşe gideceğim" sözleriyle duyurdu.
"Kid A, eline kocaman bir silgi alıp tekrar başlamak gibiydi."
Thom Yorke, The Guardian'a verdiği röportajda yeni albümü böyle nitelendiriyordu. Kapağında kırmızı bir gökyüzü altında karla kaplı yanardağlar olan Kid A albümü, 3 yıllık aradan sonra 2 Ekim 2000'de raflardaki yerini aldı.
Grubun hayranları, albümü ilk dinlediklerinde beklediklerinden çok farklı bir şeyle karşılaştı. OK Computer'ın ilk şarkısı Airbag'in ilk notasından son şarkı The Tourist'in son nakaratına kadar dinleyiciye eşlik eden gitar sesleri Kid A'de yok denecek kadar azdı. Bazı hayranlar grubun gittiği yeni yöne anlam veremezken, diğerleri Radiohead'in devrim yaptığını söylüyordu.
Karışık tepkiler, zamanla değişen değerlendirmeler
Kid A, pop müziğin altın çağının başlangıcında, bir rock grubu tarafından yapılmış bir elektronik müzik albümü olarak listelerin tepesine sıçrasa da müzik eleştirmenleri hazırlıksız yakalanmıştı. Bazı dergiler albüme 10 üzerinden 10 verirken, grubun eski sounduna alışanlar ise yanlış yöne gidildiğine inanıyordu.
Albümle ilgili fikrini aradan geçen yıllar içinde değiştirenler de oldu. Örneğin, The Guardian, ilk yayınlandığında Kid A'ye 5 üzerinden iki vermişti. Aynı gazete, 2009'da Kid A'yi 2000-2009 yılları arasında yayınlanan 2. en iyi albüm seçti. Birinci sırada The Streets'in Original Pirate Material albümü yer aldı.
Pitchfork, Rolling Stone ve Pop Matters için ise Kid A, Eminem'in "The Marsall Matters LP", LCD Soundsystem'ın "Sound of Silver" ve Bob Dylan'ın "Modern Times" albümlerinin yayınlandığı 2000'li yılların en iyi albümüydü. Rolling Stone'un ünlü, "Tüm Zamanların En İyi 500 Albümü" listesine 2003 yılında 428. sıradan giren Kid A, liste 2012'de yenilendiğinde ise 67. sıraya alındı.
Single yok, klip yok
Daha da ilginci albümün raflardaki yerini almasından önce bir single bile yayınlanmamıştı. Albümün hiçbir şarkısına klip çekilmedi. Radiohead, albüm tanıtımında da değişik bir yol seçti. Capitol ile yapılan işbirliği kapsamında albümdeki şarkılara uygun animasyonlarla 'blip'ler hazırlandı ve televizyon kanallarına gönderildi. Müzik grupları için bugünlerde interneti yeni bir albümü tanıtmak için kullanmak normal kabul edilirken, bu teknik o günler için çok yeni bir gelişmeydi. Radiohead, Kid A albümünü internet üzerinden de yayınladı.
Capitol'un yöneticisi Robin Sloan Bechtel, 2015'te verdiği bir röportajda, "O dönemde herkes, 'İnternet önemli değil, albüm satışına katkı yapmıyor' diye düşünüyordu, onlar için başarı satış demekti. Ben, internetin satışa katkı sağladığını biliyordum, ama her şey radyoda veya MTV'de de yayınlandığı için kanıtlayamıyordum. Sektördeki kimse Kid A'in başarısına inanamıyordu, çünkü ne radyoda çalınmıştı, ne de geleneksel bir klibi vardı. Ben, bu başarının arkasında internetin olduğunu biliyordum" dedi.
Kid A albümünde 10 şarkı bulunuyor. Birçok kişiye göre albümden hiç single çıkarılmamasının sebebi albümdeki şarkı sıralamasının önemiydi. Radiohead, müzik tarihinin en akıcı albümlerinden birine imza attı, ancak bu şarkıların aynı türde olduğu anlamına gelmiyor.
Örneğin albümün ikinci şarkısı 'Kid A'den sonra 'The National Anthem' geliyor. Albümün ilk iki şarkısı daha 'sakin' olarak nitelendirebileceğimiz parçalarken, bir anda üçüncü şarkıda o ünlü bas riffini duyuyoruz. İlk iki şarkıda sadece elektronik enstrümanlar kullanılırken, 'The National Anthem'in ortasında bir anda bir caz orkestrası karşılıyor bizi.
Albümün müzikal açıdan ilginç şarkılarından biri olan The National Anthem'ın ortasında bir anda hayatımıza giren caz orkestrası alıştığımız türde bir bölüm de çalmıyor. Charles Mingus'un canlı performanslarının ilham verdiği, "kaotik" bölümde stüdyoya gelen caz müzisyenleri aynı anda improvize bir solo atıyor. İlk dinlemede İstanbul'un trafik saatlerini andıran bölüm, ikinci dinlemeden sonra kaosun içinde de güzellik olabileceğini gösteriyor bize. Yorke'un iddiasına göre bu bölüm kaydedilirken o kadar çok zıplamış ki ayağını kırmış.
Albüm sürekli ton değiştirmeye devam ediyor; 'How to Disappear Completely' ve enstrümental Treefingers şarkısında yavaşlıyor, daha sonra 'Optimistic'te OK Computer'dan alıştığımız Radiohead tarzından esintiler veriyor. Optimistic'in sonunda bir anda bir caz bölümü başlıyor, böylece şarkı, sonraki parça 'In Limbo' ile birleşiyor. 'In Limbo' kreşendo ile yükselip bittikten sonra 10 saniye boyunca sadece elektronik enstrümanların yarattığı ekoyu duyuyoruz. O saniyelerden sonra albümün belki de en ünlü şarkısı, Idioteque'in modüler synthesizerla yaratılmış ritmi bir anda deliyor sessizliği. Şarkının sonunda modüler synthesizerın yarattığı ritim duruyor ve Selway'in gerçek davulu 'Morning Bell'e geçiyoruz. Son şarkı 'Motion Picture Soundtrack'te org ve arp seslerine Yorke'un sesi ekleniyor, "Seni bir sonraki hayatta göreceğim" diyerek veda ediyor bize.
Kid A, o günden Radiohead'in gelecekte yapacağı deneysel albümlerin sinyallerini veriyordu. Grup sadece vokaller, gitar, klavye ve davuldan ibaret değil artık. Kid A'de trompetten arpa, daha önce Radiohead albümlerinde, hatta pek çok rock albümünde hiç yer aldığına rastlamadığımız enstrümanlar duyuyoruz.
OK Computer'dan Kid A'ye 'değişen' söz yazarlığı
Şarkı sözleri de ilk bakışta eskiye kıyasla farklı geliyor, ama aslında bu albümü özünde her Radiohead albümü gibi yapan şey şarkı sözleri. Yorke, onun ağzından duymaya alıştığımız temalardan söz ediyor; paranoya, anksiyete, yabancılık, muhalefet… Sadece Kid A'de bunları eskiden yaptığı gibi açıkça ifade etmiyor.
Örneğin, OK Computer'ın ilk şarkısı 'Airbag'te Yorke açık bir şekilde geçirdiği araba kazasını anlatıyor, kazanın onda yarattığı hisleri dile getiriyor, aynı zamanda insan yapımı bir teknoloji olan arabanın neredeyse ölümüne sebep olurken, yine insan yapımı bir teknoloji olan hava yastığı tarafından kurtarılmanın onda yarattığı rahatsız edici düşüncelerden bahsediyordu:
Hızlı bir Alman arabasının içerisinde (In a fast German car)
Hayatta kaldığıma inanamıyorum (I'm amazed that I survived)
Benim hayatımı bir hava yastığı kurtardı (An airbag saved my life)
Idioteque'de Yorke, tekrar teknolojinin kendisinde yarattığı o garip duygudan bahsediyor, ama bu sefer çıkarımı yapmayı bize bırakıyordu:
Burada izin var (Here I'm allowed)
Her şeyi yapmama, her zaman (Everything all of the time)
Yorke şarkının devamında "Mobiles skwerking, mobiles chirping" diyerek henüz 2000 yılında insanların telefonunun "kuş gibi ötmesinden" bahsederek hayatlara yeni giren bu teknolojinin devamlı kullanılmasına vurgu yapıyor. O cep telefonlarının daha gelişmiş versiyonlarından "tweet" atmaya başlamamızdan 6 yıl önce.
Kid A'de hikaye anlatmak yerine Radiohead bize şarkılarından kendi çıkarımlarımızı yapma imkanı veriyor.
Örneğin albümün ilk şarkısında Yorke, "Her Şey Yerli Yerinde" (Everything In It's Right Place) diyor, ama arkadaki müzik bize bu mutluluğu hissettirmiyor. Yorke, her şeyin "yerli yerinde" olduğunu söyledikten sonra, "Dün bir limon emerek uyandım" diye başlıyor söze. Britanya'da kullanılan bu deyim, bir insanın negatif bir modda uyandığını ifade ediyor. Türkçe'de kullandığımız, "Tersinden kalkma" deyimi gibi.
Şarkının ikinci nakaratından sonra ise kafa karışıklığı vurgulanıyor;
Kafamın içinde iki renk var (There are two colours in my head)
Ne demeye çalıştın? (What, what is that you tried to say?)
Ne demeye çalışıyorsun? (What, what was that you tried to say?)
Yorke, 2001'de Rolling Stones'a bu şarkının OK Computer turnesinden sonra yaşadığı depresyon hakkında olduğunu ifade etti.
Sözlerin biraz daha açık olduğu 'Optimistic' şarkısına bakalım. Birçok kişinin yorumuna göre Radiohead bu parçada müzik sektörü patronlarının açgözlülüğünü eleştiriyor. Ancak şarkının içinde "müzik" veya "sektör" kelimesi hiç geçmiyor. Birçok Radiohead şarkısında gördüğümüz gibi grup, mesajını bir edebi esere gönderme yaparak veriyor. Bu örnekteki edebi eser George Orwell'in 'Hayvan Çiftliği' kitabı;
İşte bu iyimser (This one's optimistic)
İşte bu piyasaya gitti (This one went to market)
İşte bu bataklıktan yeni çıktı (This one just came out of the swamp)
İşte bu bir ödeme yaptı (This one drops a payload)
Hayvanları yemledi (Fodder for the animals)
Bir hayvan çiftliğinde yaşıyor (Living on an animal farm)
Mısrada bahsedilen kişinin diğerlerinden farklı bir karakter olduğu açıkça vurgulanıyor. "İyimser" karakter, Orwell'in 'Hayvan Çiftliği'ndeki gibi hiyerarşik bir distopyada yaşasa da, marjinalize edilenden yana duruyor.
Kid A'deki herhangi bir şarkının anlamını şarkıyı açtığınızda, herkesin farklı şekilde yorumlayabilmesinin sebebi de Radiohead'in bu albümde yürümeyi tercih ettiği bu yol. Grup, temeli oluşturuyor, ne anlayacağınız ve ne çıkarım yapacağınız size bağlı.
Amnesiac
Radiohead, bir yıldan kısa süre sonra Kid A ile aynı zamanda yazılan ve kaydedilen şarkılardan oluşan Amnesiac albümünü piyasaya sürdü. Amnesiac, kardeşine göre daha karanlık temaları işliyordu. Rock müzik tarihinin en ilginç ritimlerinden birine sahip albümün en tanınır şarkısı Pyramid Song, intihardan bahsediyordu. Gitar rifiyle akıllara kazınan Knives Out'ta ise tema yamyamlıktı.
Radiohead'in deneyselliğinin izlerini bu albümde de görmek mümkün. Örneğin, 'Like Spinning Plates'in vokalleri kulağınıza garip mi geliyor? Bu normal, çünkü Yorke'un vokalleri stüdyoda ters kaydedilmiş. Ama Yorke'un şarkıda söylediği şeyler anlamlı diyeceksiniz. Evet, çünkü Yorke da şarkıyı tersten söylemiş...
Amnesiac, kamuoyunda Kid A kadar büyük bir etki yaratmadı, ama Radiohead hayran kitlesi arasında hâlâ çok önemli bir yere sahip.
2001 yılında bir gazeteci kendisine, "Muse ve Coldplay gibi grupların sizi taklit etmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?" diye sorduğunda Yorke, "Kid A ile iyi şanslar" yanıtını verdi. OK Computer, Radiohead'i rock dünyasının en büyüklerinden biri yaptı, ancak Kid A grubu bambaşka bir noktaya taşıdı. Taklit edilmesi mümkün değildi çünkü her şeyi gruba özeldi.
20 yıl sonra hâlâ Kid A'in temaları 2000'de olduğu kadar tanıdık. Hâlâ yabancılaşma hissediyoruz, hâlâ teknoloji baş döndürücü bir hızla gelişiyor, hâlâ yaptığımız işin veya hayatın baskısı altında hissediyoruz. İlginç olan şeyse, Kid A'in temaları 2000 ve 2020'de insanlar için ne kadar tanıdıksa, 2040'da da öyle olacak. Çünkü albüm özünde her insanın bir dönem hissettiği hisleri, yaşadığı yalnızlığı ve endişeleri 50 dakikaya sığdırıyor.
Radiohead, Kid A ile The Beatles gibi öncü grupların sonraki nesillere öğrettiğini bir kez daha hatırlattı; ve bu sadece müzik dünyasına özel bir ders de değil: Risk almaktan korkmamalıyız.
Zamanımızın ezici bir çoğunluğunu evde geçirdiğimiz şu günlerde, Radiohead'in tüm albümlerini sırasıyla dinlemeyi herkese tavsiye ederim. Ancak 4. albüme geldiğinizde, lütfen bu yazıdaki detayları ve hikayeleri düşünerek, altında yatan büyük çabanın ışığında tekrar değerlendirin Kid A'yi. Bu albümün en güzel yanlarından biri, bininci defa da dinliyor olsanız, birinci defa da hep yeni şeyler fark edecek olmanız.