Metin Duyar

07 Eylül 2011

TCMB’den faiz sinyalleri

Merkez Bankası’nın her ay olduğu gibi bu ayki enflasyon raporunun yayımlanmasından...


Merkez Bankası’nın her ay olduğu gibi bu ayki enflasyon raporunun yayımlanmasından sonra da ekonomistlerle bir araya geldiği toplantıda, cari açıktaki iyileşme ve iç talepte yavaşlama öngörülerini koruduğu görülüyor.
Beklentilerin üzerinde gelen Ağustos enflasyonuna karşın, hala 2012 için öngörülen % 5 hedefi ile uyumlu bir gelişim olduğu düşünülüyor.
Küresel likiditedeki sıkıntılar karşısında, bankaların Merkez Bankası’nda tuttukları TL zorunlu karşılıkların bir kısmı döviz olarak tutabilecek. Böylece, hem piyasadaki TL likiditesine destek verilecek; hem de Merkez Bankası’nın döviz rezervleri desteklemiş olacak. Buna yönelik karar, küresel gelişmelerin gerektirmesi durumunda 20 Eylül’deki PPK toplantısından önce alınabilir.
Kredilerin artış hızı yakından takip çok önemli. 
Döviz kurunda yaşanan ciddi değer kaybı nedeniyle, kredilerin artış hızına kur etkisi arındırılarak bakılıyor ve büyüme hızını % 25’e indirme hedefi bu tanımda dile getiriliyor. Son verilerde de, kredilerin artış hızının geçen yılların altına indiği vurgulanıyor. 
Kur ve küresel gelişmelere göre, yıl sonu enflasyon tahmini % 6,9’un üzerine çıkarılabilecek. Böyle bir revizyona ihtiyaç duyulması halinde, bu değişikliği Ekim enflasyon raporunda görebileceğiz. 
Faiz politikası duruşuna yönelik olarak, genişlemeci yön korunmasına karşın politika faiz oranlarının bu ay da sabit tutulması eğilimi ön plana çıkıyor. Fed’in 20-21 Eylül toplantısında alınacak kararlar önemli olacak.

Uluslararası piyasalar 

Borç endişeleri yine tırmanışa geçmiş durumda.
Almanya’da  yapılan eyalet seçimlerinin iktidardaki partinin güç kaybettiğine işaret  etmesi, borç sorunu olan bölge ülkelerine yapılacak yardımın azalabileceğine  ilişkin endişelerin doğmasına neden oluyor.  
İtalya ile ilgili olarak not indirimi olabileceği haberleri risk ortamındaki olumsuzluğu destekliyor.
ABD’de ipotekli konut kredilerinin  kalitesini yanlış sunmak iddiasıyla dava açılan banka sayısının 17’ye  çıkmış olması da finansal sisteme ilişkin endişeleri artıran diğer bir unsur.
Yunanistan’daki IMF-AB görüşmelerine ara verilmiş olması ve İtalya’nın önlem paketinin içeriğinin tatmin etmemesi borç krizinde mücadelede sorunlu ülkelerin kararlılığına yönelik belirsizliklerin artmasına yol açıyor. Nitekim, Almanya tarafından kesin bir dille reddedilmesine karşın Yunanistan’ın Euro bölgesinden çıkartılması önerisinin tekrar konuşulduğu gözleniyor. 
Söz konusu endişeler karşısında Avrupa  merkez bankası başkanı Trichet de, üye ülke yasalarında bütçelerdeki değişimi  yakından izleyebilmek için gerekli düzenlemelerin yapılması çağrısında  bulundu.
Yunanistan’da tahvil  takasına özel sektörün katılımı oldukça önemli.
Yunanistan’da tahvil takasına özel sektör bankalarının katılımına yönelik yapılacak açıklamalar borç kriziyle ilgili tansiyonu azaltmada yardımcı olabilir. Özellikle, ülkede alınan  tasarruf tedbirlerinin yeterli olmadığına ilişkin oluşan endişeler karşısında,  özel sektörden gelebilecek tatmin edici düzeyde katılım borç dinamiklerinin  tekrar kontrol altına alınabilmesi için destekleyici olabilir. 
Ancak, üye ülkelerin ortak maliye politikasına geçmek için gereken adımları atmadığı sürece güven ortamında  kalıcı bir rahatlama zor görünüyor.