Metin Duyar

19 Ağustos 2011

Altın fiyatları şişiyor mu?

Altın fiyatları 1820 dolar/ons’u aşmış durumda...


Altın fiyatları 1820 dolar/ons’u aşmış durumda.
Kısa dönem teknik göstergelerde altın fiyatlarının şişkin gözüktüğü çokça konuşulsa da yukarı yönü henüz değişmiş değil. Veriler, fiziki talebin çok yüksek olduğunu  gösterse de, uluslararası piyasaların biraz toparlaması bile, altın fiyatlarında ani bir düşüşlerin yaşanabileceğini gösteriyor.

Dün  fiyatlar 1820 dolar/ons’u aştı. Teknik analizlere bakacak olursak; Altın-Comex Aralık Kontratı’nda yön  yukarı  ve  1850’ler hedef.  Fiyatların seyrinde vadeli işlem fiyatları iyi bir gösterge olduğu için, pozisyon alacakların  vadeli işlem fiyatlarını  takip etmesinde çok büyük yarar var.
Dünya Altın Konseyi  dün bir takim istatistikler yayınladı. Kısaca bu verileri de bakalım.
Yayınlanan verilere göre,  altın talebinin bu yılın ikinci çeyreğinde düşmüş olmasına rağmen, yılın bütününde yükselmiş durumda.  Sebep,  ABD ve Euro bölgesi borç kaygıları.

Konseyin  raporunda, piyasadaki güçlüğünün işaretlerini Hindistan ve Çin'in verdiğini, Avrupa ve ABD'de ise altın para, külçe ve altına dayalı fon alımlarının zayıfladığını belirtilmiş. Hindistan’ın altın talebi normal ve çoğu mevsimsel. Çin’deki talep, halkın giderek zenginleşmesi ve  birikimlerini altına yönlendirmesi ile ilgili. Buradan çıkacak sonuç; Altının 250 Dolar/ons civarında seyrettiği dönemlerde talebi Avrupa belirlerken, artık zenginleşen Asya ülkelerinin talebi kolayca arttırdığı bir döneme girmiş bulunmaktayız.
Bu aynı zamanda altın fiyatlarının belirli bir seviyenin altına düşmeyeceğinin de göstergesi.
Hindistan'ın yüzde 27 artışla 139.8 tona yükselen alımları, küresel altın takı talebinin neredeyse üçte birini oluşturmakta.  Çin'den gelen talep de tüketicilerin alım gücündeki yükselmenin etkisiyle yüzde 16 artırmış durumda.  WGC, takı yapımında kullanılmayacak kadar yumuşak olan 24 karat altının Çin pazarında çok rağbet görmesinin, madenin yatırım amacıyla satın alındığını belirtmiş.
Rapora göre, bu iki ülkenin toplamı, talebin yüzde 50'sini aşkın bölümünü oluşturduğu gözükmekte.
Genel altın talebi Nisan-Haziran arasındaki üç ayda, bir önceki yıla göre yüzde 17 düşerek 919.8 ton gerçekleşmiş. WGC, bu düşüşe yatırım talebindeki azalmanın, kuyumculuk ürünlerinde görülen geçici bir artışa baskın gelmesinin yol açtığını söylüyor.
Altına dayalı borsada işlem gören fonlar (ETF) 2010 yılında görülen çok yüksek düzeylerden, yüzde 82 gibi çok ciddi bir düşüşle 51.7 tona indiği gözükmekte.
Rapora göre, Merkez bankaları peş peşe iki çeyrektir net altın alıcısı konumunu sürdürüyorlar. Bankalar net bazda rezervlerini ikinci çeyrekte  69.4 ton artırmış durumda.  Son dönemde alım yapan merkez bankaları arasında Meksika, Tayland, Güney Kore ve Rusya yer alıyor.
Altın fiyatlarının artışından en çok hangi ülke merkez bankası memnun ?
Amerika…
Sebep? Merkez bankaların da  tutulan  altınların % 30 yakını  ABD’nin elinde.
Doların değeri düşerken, altının değeri yaklaşık 15 yıldır yükselmekte ve 4 katına aşmış  durumda.
Bu durumda ABD’nin çok da telaş yapmasına gerek var mı?

Zirve sonrası piyasalar
Altın fiyatları çıktığına göre piyasalar kötü. Bunu herkes öğrendi artık.
Fransa  ve Almanya zirvesinde borç krizini çözmeye yönelik kısa vadede adım  atılmaması, ancak ortak bütçe anlayışının anayasaya geçmesi ve finansal işlem  vergisi getirilmesi gibi planların ortaya konması zirveye yönelik net bir  değerlendirmenin oluşmasını engellemiş durumda. 
Zirve sonrası önce hayal kırıklığının ağır bastığı yatırım ortamında, alınan kararların uygulanmasına ilişkin  açıklamalar ve sorunlu ülkelerin bu planları destekleyici söylemleri  toparlanma çabası yaratsa da bunun uzun soluklu olmayacağı belliydi zaten.
Bilançolardan olumlu sonuçlar gelmesi, ABD Başkanı  Obama’nın bütçe açıklarını aşağı çekecek geniş kapsamlı bir planı  Kongre’ye sunacağını ifade etmesi, Avrupa’nın tahvil alımlarına  devam etmesi gibi gelişmeler de piyasaları desteklemiş değil.
Bu arada, İsviçre merkez bankasının Frangın  aşırı değerlenmesini azaltmak için önlemler konusunda kararlı olduğunu  söylemesine karşın, bir band vermekten kaçınarak kendisinde tutulan vadesiz  mevduatların miktarını 120 milyar CHF’ten 200 milyar CHF’e  çıkaracağını belirtmesi müdahaleden beklenen etkinin zayıf kalmasına neden  oldu.
Ekonomik veriler de, Avrupa’da  yıllık enflasyon Temmuz ayında beklendiği gibi % 2,5 düzeyinde kalırken,  çekirdek enflasyon % 1,5’e inerek daha ılımlı bir görüntü verdi.
Büyümeden son dönemde gelen zayıf sinyaller de göz önüne alındığında, Avrupa  merkez bankasının faiz politikasında daha esnek bir yaklaşım  gösterebileceğine yönelik beklentileri destekler nitelikte olduğunu düşünüyoruz. 
ABD’de ise üretici enflasyonu, hem  manşet rakam hem de “çekirdek” tarafta beklentilerin üzerine  çıktı.
Euro-dolar paritesinin, piyasalardaki  toparlanma çabası ve AB zirvesi sonrası yapılması gerekenlere yönelik  beklentilerle 1,45 seviyesine yükselse de, bu seviyede tutunamadığı ve  1,44’ün altına gevşemiş durumda.

Büyümede iyimser beklentiler  kalıcı mı?
Büyüme görünümüne ilişkin Avrupa’dan gelen sinyaller zayıflama  ağırlıklı olurken, ABD tarafında kötümserlik dozajının azaldığı izleniyor.  Dün açıklanan haftalık işsizlik başvuruları, ev satışları, öncü  göstergeler ve Philly Fed endeksi  bu iyimserliğin devam etmesi engelleyecek gözüküyor.
AB zirvesini değerlendirmede farklı  eğilimler devam etse de, dünya da  büyüme tahminin düşürülmesi, Euro bölgesiyle ilgili çıkan dağılma öngörüleri ve Merkel Sarkozy görüşmesinden piyasayı tatmin eden bir sonuç alınamaması,  piyasalardaki iyimserliği silmiş durumda.

Yoldaş Mihri Belli, yolun açık olsun…