Mete Çubukçu

02 Aralık 2010

YENİ MEDYANIN ZAFERİ

Sıralamada 8017 belge ile Washington ilk sırada. 7918 belge ile Ankara geliyor ardından 6660 belge ile

Sıralamada 8017 belge ile Washington ilk sırada. 7918 belge ile Ankara geliyor ardından 6660 belge ile Bağdat’tan daha önde. Yani Ankara ABD’nin işgali altına kalan ve her türlü gayri insani olaya tanıklık etmiş işgal başkentinden bile daha fazla merak edilmiş. 
Belli ki Türkiye artık ABD’nin gözünü çevirdiği en önemli ülke. Olan biteni dikkatle izliyor. Attığı adımları takip ediyor. Özel önem atfediyor. İkincisi, ABD Türkiye’de yaşanan “değişimi” tam çözemiyor; eski alışkanlıkların değişmesi ABD’ye sorun yaratıyor. Washington eski düzenin bozulmuş olmasından pek memnun değil. 

***

Biz belgelerin Türkiye kısmını tartışırken diplomasinin 11 eylülü denen dönem aslında ABD açısından belki de Watergate’den daha büyük bir skandalın kapısını aralıyor.
Diplomasi dili, bilgilerin paylaşımı, diplomatların yarı ajanlığı, istihbarat toplama biçimleri, gizli belgelerin ne kadar gizli kalabileceği artık yeniden değerlendiriliyor. 

***

Ve artık hiçbir şey gizli kalmıyor. Gözetleyenler de gözetleniyor. Düzeni kuranlar aynı düzene teslim oluyor; kendi silahı ile vuruluyor. Küreselleşmenin en önemli şiarı olan “bilginin demokratikleşmesi” gerçekleşiyor. Sadece bilgi değil karanlık noktalar, kamudan gizlenenler, kamudan habersiz çevrilen dolaplar ortaya çıkıyor, gizli kalamıyor. Yeni medya düzeninde herşeyin sızabileceği anlaşılıyor. 
Yani yeni medya düzeni ile gazetecilik yeniden tartışılıyor. İnternet, gazetecilere “kamu görevi”ni, asıl işlevini yeniden hatırlatıyor.