Mete Çubukçu

03 Ocak 2010

TÜRKİYE, İRAN, IRAK VE YEMEN İÇİN KRİTİK BİR YIL

Bush döneminden sonra 2009 Ortadoğu’da nispeten sükunet içinde geçti.Zaten Barrack Obama’nın amaçladığı da buydu.

Bush döneminden sonra 2009 Ortadoğu’da nispeten sükunet içinde geçti. Zaten Barrack Obama’nın amaçladığı da buydu. Bu açıdan Ortadoğu için 2009’da bir “ara dönem” oldu. Ama 2010 daha farklı olacak.
Yeni yılda dünya İran’la meşgul olacak, İran için bir kader yılı olacak. Bu durum İran’ın sadece nükleer enerji üretimi konusunda Batı ile anlaşmadığından değil ülke içinde 2009’dan kalan bir hesaplaşmadan da kaynaklanıyor. 2010’da muhaliflerin seslerini daha da yükseltmesi bekleniyor. Muhalifler her ne kadar dezorganize, lidersiz olsa da ok yaydan çıkmış durumda. Gösteriler, yeni muhalefet yöntemleri ile Ahmedidejad’ı zor duruma bırakabilir. Ancak, muhafazakâr yönetimin muhaliflere karşı daha sert tedbirler alması, Devrim Muhafızlarını devreye sokması halinde ülkedeki karmaşa daha da artabilir. Olayların gidişatına göre Dini lideri Hamaney’in Ahmedinejad’ı görevden alması ya da yeni bir seçim takvimini belirlenmesi ihtimal dışı değil. Çünkü İran’da artık sadece sokaktaki “yeşil muhalefet” değil Kum’daki din adamları da şu anki uygulamalardan, rejimin daha da anti demokratik hal almasından hoşnut değil. Ama Kum’daki muhalefetin en önemli liderini, Ayetullah Montazari’yi kaybetmiş olması büyük bir kayıp olarak görülüyor. 2010’daki İran eski İran olmayacak. Bu yıl Türkiye için de karar yılı olacak. Çünkü Ankara, İran muhalefetine yönelik baskılara karşı hala sessiz, nükleer çalışma konusunda İran’ın yanında.
KÜRESEL ERGENEKON’UN YENİ  HEDEFİ: YEMEN
Ancak, 2009’un son aylarında dikkatlerden, Türkiye’de pek kimsenin ilgilenmediği Yemen Ortadoğu’nun yeni hesaplaşma alanı olacak gibi. İran ile Suudi Arabistan Yemen’de “vekâleten” bir savaş yürütüyor. Şii Zeydi isyancılar ile Yemen birlikleri çatışıyor. İran Zeydilere, Suudiler Yemen güçlerine destek veriyor. ABD ve Suudi Arabistan, kuzeydeki ayaklanma ve güneydeki ayrılıkçı hareketler nedeniyle Yemen'in El Kaide'nin yeni bir operasyon üssüne dönüştüğünü iddia ediyor. Bu arada, Amsterdam-Detroit seferindeki Nijeryalı El Kaideci bombacının tüm istihbarat bilgilerine rağmen yakalanmaması bahane kokuyor. Olan biten bir istihbarat açığı değil, kasıtlı gözden kaçırma, Yemen’e saldırmak için bahane olarak değerlendirmek gerekiyor. Nitekim bu olay sonrası ABD Yemen’deki El Kadide unsurlarını vurmaya karar verdi. Bu yüzden Türkiye’deki Ergenekon kadar dünyadaki “küresel Ergenekon”u da gözden kaçırmamak lazım.
IRAK: SEÇİMLER VE ÇEKİLME
Irak, 2009’u Bağdat’ta patlayan ve kitlesel ölümlere neden olan saldırılar dışında sakin geçirdi. Ama Amerika’nın çekilme takvimini açıklaması önemliydi. 2010 ise daha nazik ve önümüzdeki süreci belirleyecek bir yıl. Bu yılın Mart ayında yapılacak parlamento seçimleri hem ülkedeki etnik ve mezhebi bölünmenin vardığı noktayı hem de Amerika’nın çekilme takviminin hayata geçirilip geçirilemeyeceğini gösterecek. Mart ayındaki seçimler Iraklılık kimliğinin yeniden inşa edilip edilmeyeceğinin de bir testi olacak. 2009’un son yıllarında Şiilerin büyük ittifakı karşısında Kürtler ve Başbakan Maliki birbirlerine yanaşmak zorunda kalacaklar. Ama özellikle Kerkük bu yılın patlamaya hazır konularından birisi. 2009’un son aylarında NTV adına ziyaret ettiğimiz Kerkük’teki manzara pek iç acıcı değildi. Genel seçimlerin sonuçları da sürekli ertelenen Kerkük referandumunun gayri resmi sonuçları anlamına gelecek.
IRAKLI KÜRTLER, FİLİSTİN, ERMENİSTAN
Türkiye-Iraklı Kürtlerin ilişkilerinin daha ileriye taşınacağına kesin gözüyle bakılabilir. Bu açıdan bahar aylarında Türkiye’nin Erbil’de bir konsolosluk açması ihtimali önemli bir adım olabilir. Ancak, kürt açılımı çerçevesinde Mahmur Kampının boşaltılması ve PKK’nın Kandil’den indirilmesi konusunda kesin sonuç beklememek gerekiyor. Bu konuda Türkiye Kürt yönetimi ile daha yolun başında. Filistin meselesinde ise herhangi bir beklenti hayalcilik olur. İsrail’deki yönetimin uzlaşmaz ve barış istemez tutumu nedeniyle umutlu olmak için neden yok. Mevcut koşullarda Ankara-TelAviv arasındaki gerginlik ise süreceğe benzer.  
Ve Ermenistan. Nisan öncesinde Türkiye’nin en çok zorlanacağı konulardan biri da bu. Türkiye 24 Nisan öncesi 2009’da imzaladığı protokollerden en azından birini hayata geçirmediği takdirde Ermenistan masadan kalkabilir. Nisan öncesi özellikle ABD’den “Soykırımı tanıma” baskıyı sürpriz olmaz. Türkiye’nin ne yapacağına karar vermesi gerekiyor. Çünkü büyük sürpriz olmaz ise Minsk Grubu’nun Karabağ konusunda bir çözüm sağlaması mümkün görünmüyor.
Yeni yılın ilk yazısında Türkiye’nin de bulunduğu coğrafyada 2010’da da kritik günler yaşanacağını söylemek kehanet olmaz. Ortadoğu ve Kafkaslardan bu yıl da yerinden haber ve analizlerle birlikte olmak dileği ile herkese iyi yıllar.