Mete Çubukçu

22 Mayıs 2014

Sandık birleştirmiyor, bölüyor!

Irak gibi insanların etnik ve mezhebi kökenlere göre hareket ettiği, oy kullandığı bir ülkede seçimler, tarafları bir araya getirmekten çok uzaklaştırıyor.

Irak’ta Meclis seçimleri 2010’dan çok farklı sonuç vermedi. Oylar Nuri el Maliki’nin üçüncü kez başbakan olacağını gösteriyor. Maliki’nin Kanun Devleti bloğu 2010 yılında olduğu gibi seçimlerden birinci sırada çıktı, sandalye sayasını 3 tane arttırdı, ama çoğunluğu sağlayabilmiş değil. Bu durumda tek başına hükümeti kuramıyor. 328 milletvekilinin bulunduğu Irak meclisinde 165 sayısını tutturması gerekiyor.

Maliki’nin kendisi gibi Şii olan Mukteda Es Sadr ve El Hekim’in gruplarıyla hükümeti kurması mümkün.

Genel olarak Sünni gruplar oy kaybetti. Sünni Araplar, 13 partinin ittifakıyla Birleşikler Hareketi Koalisyonuyla girdikleri önceki genel seçimde 91 sandalye kazanarak seçim birincisi olmuştu. Şimdi daha zayıflar

Irak Türkmen Cephesi'nin (ITC) bütün çabalarına rağmen Türkmenlerin, seçime katılımı düşük oldu. Türkmen listeler, yine istedikleri sonucu elde edemediler. Türkmenler bu kez de ITC listesinden değil farklı listelerden seçimlere girmeyi tercih ederek 10 milletvekili çıkardılar. Bu da Türkmenlerin Irak’taki genel eğilim tersine kendi etnik kökeni değil farklı köken ve mezhep listelerinden seçimlere girmeyi tercih ettiklerini gösteriyor. Çünkü Türkmenler ancak bu şekilde seçimlerde birkaç fazla sandalye kazanabiliyor.

 

Yani seçim sonuçları, Türkmenler açısından, sayıları, güçleri ve etkileri anlamında yıllardır süren tartışmayı devam ettirecek gibi.

 

Kürtler ise üçüncü sırada ve üçüncü güç olarak seçimden çıktılar. 2010 ile karşılaştırıldığında oylarını arttırdı ve yine anahtar konuma yükseldiler. Irak Meclisinde 57 olan sandalye sayısını 62’ye yükselttiler. Kürtler arasında Barzani’nin KDP’si birinci sıradaki yerini korukken geçen seçimde Goran Haraketi karşısında güç kaybeden Talabani’nin KYB’sinin yeniden toparlandığı görülüyor. KYB sandalye sayısını 14’ten 21’e yükseltti. Kerkük’te birinci parti oldu. 

 

Irak seçimleri Amerikan işgali sonrası ülkedeki bölünmeyi bir kez daha gösterdi. Irak’ta seçmenin kahir ekseriyeti oylarını siyasi, ideolojik ya da ekonomik eğilimlerine göre değil mezhebi ve etnik kökenine göre kullandı, kullanıyor. Bir önceki seçimler de aynısı olmuştu: Bundan sonra da Irak’ta farklı bir manzaranın ortaya çıkması zor. Bu durum ülkeni fiilen ve ruhen bölündüğü bir kez daha göstermesi açısından önemli.

 

Tüm bunlar bir araya gelince Irak’ta koalisyondan başka bir çare görünmüyor. Bu koalisyonu Şiilerin kurması mümkün ama ülkedeki dengeler açısından Maliki Kürtleri yanına alabilir. Bu tabii ki bu durum Maliki hükümeti ile Kürtler arasında uzun süredir devam eden gerilimin azalmasına bağlı. Hükümetin, Kürtlerin her yıl bütçeden alması gereken yüzde 13’lük payı hala vermediği biliniyor. Hepsinden öte Kürtler Maliki’nin demokrasinin asgari kurallarını yerine getirmediği, Irak’ı, Anayasa’da yazıldığı üzere federatif bir şekilde yönetmediği yönünde eleştiriyor.

 

Eğer Maliki uzlaşmaya gitmez ve Kürtleri yeniden kazanmazsa, Kürtlerin ‘kendi yolunu çizmesi’ daha da hızlanabilir.

Bir diğer tehlike ise Sünnilerin durumu. Sünniler Saddam rejimi devrildikten sonra kendilerini dışlanmış hissediyor. Sünni bölgelerindeki direniş, terör eylemleri ve El kaide unsurlarının güçlenmesinin bir nedeni de bu. Sünnileri Irak’taki sistemin, denklemin içinde dahil etmeden ülkede istikrar ve güvenliğin sağlanması zor görünüyor.

 

Seçimler, sandık tabii ki önemli. Ama Irak gibi insanların etnik ve mezhebi kökenlere göre hareket ettiği, oy kullandığı bir ülkede seçimler, tarafları bir araya getirmekten çok uzaklaştırıyor.

 

Sorun tabii ki seçimlerde değil, Irak’ın geldiği nokta ve demokrasi anlayışı ve işleyişinde.