Mete Çubukçu

14 Ekim 2010

ÖLÜMÜ GÖSTERİP SITMAYA RAZI ETMEK

Yahudi olmayanlara İsrail vatandaşlığına geçişte ve hali hazırda vatandaş olanlara 'bağlılık yemini' şartı getiren tasarı onaylandı...

Yahudi olmayanlara İsrail vatandaşlığına geçişte ve hali hazırda vatandaş olanlara "bağlılık yemini" şartı getiren tasarıyı İsrail Kabinesi onayladı.  Şimdi sıra parlamentoda. Yani yaklaşık 7 milyon nüfus olan İsrail’de, İsrail vatandaşı 1.5-2 milyon arasındaki Arap’tan  (Filistinli) şöyle bir yemin istenecek: Yahudi ve demokratik İsrail devletine bağlılık konusunda yemin ederim.
Bu yemin şu anda vatandaş ve gelecekte vatandaş olacakları da kapsayacak. Bu dünyada bir ilk. Çünkü her ülkenin vatandaşlığına geçerken, ülke, bayrak, anayasa vb. konularda yemin edilir. Ama din üzerine yemin İsrail’in yeni buluşu. Şimdi “İsrail zaten din devleti, Yahudilik hem din hem millet kavramını içerir” diyenler olacaktır. Ama durum göründüğü gibi değil. İsrail’in amacı kendi vatandaşı Arapları bu yemine zorlamak, yemin etmeyenleri vatandaşlık haklarından yoksun bırakmak ya da İsrail sınırlarını terke zorlamak.
Fikir tahmin edilebileceği gibi son dönemde tüm olan bitenden sorumlu isim Dışişleri Bakanı Lieberman’a ait.. Liberman bir Moldova göçmeni. Tabii ki İsrail’e göçebilir. Ama adama sorarlar: Daha 20 yıl önce İsrail’e gelen biri olarak bu topraklarda yüzyıllardır yaşayanları nasıl kovarsın” diye. Ancak reel durum bu.
Avigdor Lieberman da 2008 yılının sonundaki Gazze operasyonu sonrasında bütün vatandaşların benzer bir bağlılık yeminini imzalamalarını, aksi takdirde oy verme haklarını kaybedecekleri bir uygulamanın başlatılmasını savunmuştu. Bu Liberman’ın deli saçması önerisi deyip geçemeyiz Çünkü Netanyahu da destekliyor. Onların tavrı net. Ama İsrailli  aydınların iki yüzlü olarak değerlendirdiği İşçi Partisi ise “ Yemini kabul ederseniz, Yerleşim birimlerinin inşaatını durdururuz” gibi ahlaksız bir teklifte bulundu.
Yani İsrail Filistinlilerle giriştiği her barış görüşmesinin ön şartı olarak kendisinin bir Yahudi devleti olarak tanınması şartını ileri sürüyor. En garibiyse  2001 yılında İsrail ve Filistin yönetimleri mültecilerin geri dönmelerini konuşuyordu. Ehud Barak yönetimi, 500 bin  Filistinli mültecinin İsrail topraklarına kabul edilmesine bile sıcak bakıyordu. Gelinen noktada bırakın Filistinlilerin dönüşünü konuşmayı kendi vatandaşı olan Arapları bile dışarı atmaya çalışıyorlar.
Aslında fikir ilk Şaron’dan çıkmış, ilk adım 2004’de Gazze’den çekilmeye başlamıştı. Çünkü İsrail 2020 yılında bölgedeki Filistinli nüfusun Yahudi nüfusu geçmesinden korkuyor.  Tüm plan saf bir Yahudi devleti hedefi üzerine kuruluyor.
En saçması ise 1994’den bu yana hiçbir belgede Yahudi yerleşim birimleri bu şekilde pazarlık konusu bile yapılmamıştı. İsrail kısaca Filistinlilere ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye çalışıyor.